AYAZ'IN, AYAZPAŞA İLE BULUŞMA ZAMANI!
Ayazpaşa…
Ayaz’ın da paşası olur muymuş demeyin sakın!
Zemheri soğuklarının yaşandığı günlerde, ayaz’ın; bırakın paşayı, kral kesildiğine tanıklık edersiniz Erzurum’da.
***
Biliyoruz ki, soğuk üşütür, şiddetliyse dondurur…
Ama ayaz yakar, hem de fena yakar, can acıtır.
***
Çamaşır makinelerinin olmadığı yılların kış aylarında, yıkanan ve kapının önünde “sırıkların” yükseğe kaldırdığı “iplere” asılan çamaşırları, günümüzün en kalite deterjanına inat, kaskatı ve bembeyaz kesen ayaz ve ayazın o yakıcı özelliği değil miydi?
***
Bronz ten’in en hoş tonunu ayaz’ın oluşturduğunu bilirim.
***
Kar’ın kavrulduğunu duymuş muydunuz?
***
Duymadıysanız eğer…
Gelin Erzurum’a, kulak kabartın gecenin karanlığına.
Soğuğun melodiye dönüştüğü gecelerde, attığınız her adımdan çıkan ses, farklı yankılanır kar’ın koynunda.
Sonuçta kar’ın da sesinin olduğunu Erzurum’da öğrenir…
Belki şaşırır…
Ayaklarınızın altından yükselen “gurt gurt” nakaratından bir anlam çıkarmaya çalışırken, bir de türkü çığırmak ister, başlarsınız mırıldanmaya:
***
“Gece uzunnn, gündüz ayaaz!”
***
Bülbülün kanadı beyaz ve fincanın etrafı yeşil türküleri çok efkarlandırır beni.
Hele de Aysun söylüyorsa…
Ağlatır çoğu zaman zarı zarı.
***
Bülbülün kanadını Erzurum’un dışında bir başka yerde siz dönüştüremez, bir anlam yükletemez, iç kavuran, ciğer yakan şekliyle söyletemezsiniz.
Kaldı ki, derleyeni, derleteni farklı olsa bile.
***
Böyle bir türkü için, size önce uzun bir gece, sonra da yakan, kavuran ayazlı günler gerekir.
***
Aradıklarınız Erzurum’da bolca vardır, ama Diyarbakır’da yoktur.
Gelin görün ki, bu iki türkü, (Fincanın etrafı yeşil ve Bülbülün kanadı sarı) TRT repertuvarında Diyarbakır türküsü olarak anılır.
Diyarbakır’a itirazım yok, itirazım; benim olana bizim sahip çıkamayışımıza!
Isyanım bunadır, duyarsızlığımızadır, olaylara kayıtsız kalışımızadır.
Her neyse!..
***
Ayazpaşa, bin bir hatimlerin topluca okunduğu caminin adıdır.
***
Merak etmişimdir!
Şimdilerde okunmasına devam edilen hatimlerin startı niye aralık ayında, en soğuk ve en canhıraş zamanda verilir?
İki ayaz birleşsin, gözler nemlensin, yürekler dağlansın diye mi, bilmiyorum doğrusu.
***
Sabah ezanları okunmadan yaklaşık bir saat önceden başlar akın!
Ayazpaşa Cami’nin kapısında hazırdadır ayaz.
Her kapıyı açanın peşinden hızla içeri dalar, ilk gördüğü yanağı okşar, titretir, sonra yerine geri döner.
Ta ki, yeni yanaklar okşayıncaya kadar.
***
O “acımasız ayaz” geçmişte, bundan 101 sene evvel de çok can yakmış bizim bu topraklarda.
***
Yüz bir yıl önce, Sarıkamış’a ulaşmak amacıyla yola çıkan, Urus gavuru ile cenk’e tutuşan kaç bin can, kaç bin vatan evladı Allahuekber Dağları’nda serilmiş kar’ın beyaz kefenine?
***
Sayı belli değil.
Kimileri en iyimser rakamla 60, kimileri 90 bin şehitten bahsediyor.
Çoğunu soğuğa kurban verdiğimiz 60, 90, belki 100, 110 bin şehit.
***
Sadece rakamlar ürkütücü değil, ölüm şekilleri de korkunç.
Soğuktan donan ve kopan parmaklar…
Çizme ile birlikte sıyrılan ayaklar…
Üzengi üzerinde yapışıp kalan topuklar.
Gömülmelerine fırsat bulunmayan ve kurdun, kuşun insafına terkedilen şehitlerimizin cansız bedenleri.
***
Rabbim hepsine rahmeti ile muamele etsin.
***
İşte öylesine bir dramın, işte öylesine bir trajedinin ve işte öylesine kahramanlık öykülerine konu olan yiğitlerin şehitlik mertebesine ulaştığı harekat’ın anma dönemindeyiz.
***
En az 90 yıl unuttuğumuz ve hiç aklımıza getirmediğimiz Allahuekber Şehitleri’ni şimdi her yıl farklı etkinliklerle anıyoruz.
***
Son yıllarda “devlet töreni” de düzenlediğimiz, belli çevrelerin ısrarla “Sarıkamış Harekatı” diyerek sahiplenmeye çalıştığı Allahuekber Şehitleri’ni geçtiğimiz hafta bu kez sessiz sedasız şekilde andık!
Çoğumuzun bu anma şeklinden haberi bile olmadı.
Tıpkı bin bir hatimlerin sessiz sedasız başlaması gibi.
***
Bugün başta Ayazpaşa olmak üzere Erzurum’daki hemen tüm camilerde, ev ve işyerlerinde hatimler okunuyor.
Ocak ayının ortalarına kadar hatim seferberliği sürecek.
Kaç bin hatim okunur bu yıl, bilemem.
***
Bildiğim, Konya’daki Şeb-i Arus törenidir.
Hazreti Mevlana’yı anma adına her yıl Konya’da düzenlenen, yurdun dört bir yanından insanın akın ettiği bu törenlerin benzerini acaba biz Erzurum’da, bin bir hatimlerin başladığı gün yapamaz mıydık?
Aynı güne veya bir gün sonrasına da Allahuekber Şehitleri’ni Anma Yürüyüşü’nü de tertipleyemez miydik?
***
Topdağı’ndaki Aziziye ve Mecidiye Tabyaları’na nasıl ki, Vali Ahmet Altıparmak’ın çabaları ile bir yürüyüş gerçekleştirdik ve bu yürüyüşü de “geleneksel” hale dönüştürdüysek…
Benzeri bir etkinliği de “Binbir Hatimler Bayramı ve Allahuekber Şehitleri’ni Anma Günü” adı altında kolaylıkla gerçekleştirebilirdik.
Bu düşüncemizi, geçtiğimiz gün gazeteciler olarak, Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen ile paylaştık.
***
Başkan Vekili Eyüp Tavlaşoğlu’nun da gönülden destek verdiği bu konunun önümüzdeki günlerde masaya yatırılması ve bir platform kurularak, işin temel sınırlarının belirlenmesi kuvvetle muhtemel.
***
Eğer başarabilir de, bir anma programını tıpkı Tabyalar Yürüyüşü gibi hayata geçirebilirsek, şeb-i arus benzeri bir işi de biz yapmış oluruz.
***
Fikirler, düşünceler dile geldi.
Top artık, Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen’de.
Bakalım Başkan startı ne zaman verecek?
Bekliyoruz.