Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü Bitki Besleme Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nesrin Astam Yıldız, 11 Aralık Uluslararası Dağ Tarımı Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, “Dağlardaki tarım orman topraklarımızı koruyarak kullanalım” dedi.
Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü Bitki Besleme Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nesrin Astam Yıldız, 11 Aralık Uluslararası Dağ Tarımı Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, “Dağlardaki tarım orman topraklarımızı koruyarak kullanalım” dedi.
Geçen yıl Birleşmiş Milletler Gıda Tarım Örgütünün ( FAO) 11 Aralık tarihini “Uluslararası dağ tarımı günü olarak deklare etmesi ve 2015 yılının Dünya toprak yılı olması nedeniyle, dağlarda yaşayan önemli bir nüfusun tarım topraklarının da korunarak kullanılması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Nesrin Astam Yıldız, “Dünya nüfusunun yüzde 19’u (1.4 milyar) tarım, yüzde 23’ü hizmet sektörü, yüzde 12’si imalat sanayiinde çalışmaktadır. Dünya yüz ölçümünün yüzde 22 si dağlık alandır. Dünya nüfusunun yüzde 14’ü dağlarda tarım ve ormancılıkla geçimini sağlamaktadır” dedi.
900 milyon tarım ve orman çiftçisinin dünyanın dağlık bölgelerde yaşadığını ve bu insanların yoğun emeklerine ait üretim potansiyelinin dağlarla sınırlı kalmayıp, aşağılarda yaşayan milyarlarca insana gıda hizmeti sağlamak üzere kaydığını hatırlatan Prof. Dr. Nesrin Astam Yıldız, “Bu dedenle FAO sürdürülebilir dağ tarımı konusunun da gelişimini desteklemek gerektiğine dikkat çeker.
Dağlık bölgelerin her birinde, topraklar iklim, vejetasyon ve toprak koşullarına bağlı olarak değişen temel ekosistem fonksiyonlarına sahiptir, bu nedenle dağlık alanlardaki toprakların güvenliğinin sağlanması dolaylı olarak gıda güvenliğini koruyacak ve sürdürülebilir kılacaktır. Zira tarımın temelini de bu ilke oluşturmaktadır.
Toprak tükenmez veya yorulmaz bir kaynak değildir. Alternatifi olmadığı gibi, kirlenip bozulduğu zaman eski sağlığına veya kalitesine kavuşturulması da söz konusu değildir. Hava veya suyu kirlendiği zaman temizlemek mümkündür ancak, toprak kirliliğinin giderilmesi pratik değildir. Dağ toprakları da gün geçtikçe, iklim değişikliği, ormansızlaşma, sürdürülemez tarım uygulamaları , seller ve toprak kaymaları gibi nedenlerle çölleşme ve afetlere maruz kalmaktadır.
Dağlarda yaşamını sürdüren halkın, topraklarına köklü bağlantılarıyla dağ insanlarının miraslarının birer parçası durumundadır. Dağlarda tarım ve ormancılıkla geçimini sürdüren insanlar, elbette yüzyıllar boyunca, kendi ölçeklerinde, tarımsal uğraşları ve karşılaştıkları sorunlar için; gerekli çözümleri ve teknikleri, yerleşik uygulamalarla, bilgi birikimleriyle ve dahi sürdürülebilir toprak yönetimi anlayışıyla geliştirmeye çalışmaktadırlar.
2015 “toprak yılı” münasebetiyle, tarım toprakları dendiğinde sadece tarıma elverişli ovalar, düz araziler vb yapılan tarım değil, dağlarda da yaşatılan bir tarımsal potansiyel olduğunun bilincinde olmamız gerekmektedir. Bu kapsamda araştırma raporları , makaleler ,eğitim seminerleri, uzun metrajlı model projeler, eğitim-öğretim çalışmaları yapılmaktadır.
Dünyada yıllık 75 milyar ton tarım toprağı kaybediliyor. Dünya ekilebilir tarım alanlarının üçte birini erozyon ve kirlenme sebebiyle son 40 yılda kaybetmiş. Toprak güvenliği, gıda ve su güvenliği kadar önemlidir. Gıdalarımızın yüzde 95 i topraktan kaynak alır. İklim değişikliği nedeniyle, kuraklık, sel ve fırtına gibi olumsuzluklar tarımsal üretimi (FAO verilerine göre) yüzde 15-20 dolayında düşürecektir. Artan nüfusu besleyebilmek Tarım-0rman arazilerimizi kesinlikle korumamız ve kirletilmesinin ve erozyonla kaybının önüne geçmemiz gerekmektedir. Bu nedenle, Tarım arazilerimiz ile meralarımızın amaç dışı kullanımını ivedilikle engellemeliyiz” şeklinde konuştu.
Dağlardaki tarımsal potansiyelin maruz kaldığı olası tehditlerin; çevresel, ekonomik ve toplumsal (kültürel) değerlere yön verebildiğini anlatan Prof. Dr. Nesrin Astam Yıldız, daha sonra şunları kaydetti; “Dağ tarımı konusunda lobi oluşturan ülkeler, sürdürülebilir dağ gelişimini desteklemek adına, dağlardaki tarım-orman emekçilerini, politikacıları, kalkınma uzmanlarını ve akademisyenleri bilgilendirmek üzere seferber olmuş durumdadırlar.
Bir düşünüre der ki; “Hayatınızda en az bir kez doktora, mimara veya bir avukata işiniz düşebilir, buna karşılık , günde üç öğün çiftçiye muhtaçsınız” . Gıda üretiminde topraklar ,bizim sessiz müttefiklerimizdir. Müttefikler statik değil dinamiktirler. (FAO) Unutulmamalıdır ki; “Toprak Yoksa Hayat Yok!” Öyleyse: Tarıma gönül vermiş olan herkes ele ele “tarımsal bağımsızlık ve gıda güvenliği” mücadelemizde sağlık , barış, düzen ve huzurla yola devam etmeliyiz. Ülkemizde gerek ovalarda gerekse dağlardaki tarımsal potansiyelimizle istersek! Dünya ekonomisinde ilk sıralara geçebiliriz hatta dünyaya kafa tutabiliriz. Bu noktada tarımsal alandaki çözüm yelpazesinde “bilim adamı çiftçi işbirliği“ (Çiftçi-Akademisyen Sinerjisi ) önemli bir etkendir.
Tarım Bakanımızın ; Tarımsal potansiyeli yüksek Ovaları sit alanı ilan edeceği konusundaki kararlılığını, dağ tarımı konusunda da göstereceğini umut ediyorum. 11 Aralık Uluslararası Dağ Tarımı gününde; Dağ ürünlerini teşvik ve ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeyde, bal, otlar, baharatlar ve el sanatları gibi yüksek kaliteli dağ ürünleriyle, dağ üreticileri için Pazar fırsatları sunmaları konusunda desteklerini bekleriz.”