Her yıl Ramazan ayı geldiğinde gıda ürünlerinde belirli indirimler yapılır, dar gelirli sofrasına bir nebze olsun katkı sunulurdu. Ancak bu yıl tablo tam olarak geri döndü. Özellikle temel gıda maddeleri olan un, şeker, yağ, et ve süt ürünleri gibi hayati öneme sahip ürünlerde fahiş fiyat artışları yaşandı. Hal böyle olduğunda, sofraların bereketi kaçakçılığı, vatandaşın huzuru bozuldu.
Her fırsatta 'biz Müslümanız, yardımlaşma kültürümüz var' diyenlerin, Ramazan'da bile insafsızca zam yapmaları, ticaretin vicdanla bağını sorgulamamıza neden oluyor. Ticaretin doğasında kâr etmek vardır, ancak aşırı kâr hırsı, değerleri ve toplumsal huzurun tehdidi hale gelmemelidir. Ramazan fırsatçılığı adı altında yapılan bu zamlar, ticaretin etik değerleri da altüst etti.
Peki, bu zamları kim yapıyor? Büyük market zincirleri mi? Toptancılar mı? Aracılar mı? Yoksa suçlayacak mıyım? Sorular çok, ancak net bir cevap bulmak zor. Bir kesim stokçuları suçlarken, bir diğer kesim döviz kurlarındaki para birimlerinin gerekçesi gösteriliyor. Ancak gerçek şu ki, her yıl aynı şartlarda girilen Ramazan ayında, bu yılın halkın sesi hiç olmadığı kadar yüksek çıkıyor. Çünkü bu yıl yapılan zamlar, enflasyon rakamlarını bile gölgede bırakacak.
Bazılarının, Ramazan fırsatçılığına karşı bireysel boykot öneriyor. Fiyatı aşırı artan ürünleri satın almayı, daha küçük ve yerel işletmeleri desteklemeyi savunuyorlar. Ancak bu ne kadar mümkün? Bir emeklinin, asgari ücretle geçinen bir çeşitlilik alternatif arayışı ne kadar etkili olabilir? Gerçek çözüm, denetimin sıkılaştırılması ve adil ticaret politikalarının korunmasıdır.
Devletin ilgili kanunlara karşı bu tür fırsatçılara karşı ciddi yaptırımlar uygulamaması halinde, her yıl aynı tartışmaların yaşanması kaçınılmaz olacaktır. Denetimler gösterilmeden durmadan, insanların alım gücü gerçekte adımlar adımlar atılmalıdır. Aksi takdirde, birkaç yıl sonra bu fırsatçılığın adı "Ramazan geleneği" olarak anılmaya başlandı.
Ramazan, sadece oruç tutmaktan ibaret değildir. Ramazan, elindekini paylaşmak, açılarak saklanabilmek ve birlik içinde hareket etmektir. Bu ayı fırsat bilip kazancına kazanç eklemeye çalışanlar, bir an olsun sofralarına sadece bir tas çorba koyabilen aileleri düşünmeli.
Sonuç olarak, bu Ramazan'da vatandaşın sesi hiç olmadığı kadar gür çıkıyor. Fırsatçılara karşı öfkeli, adil fiyat politikaları talep ediyor. Gönüller, sevgiyle ve yardımlaşmayla dolsun derken, piyasa raflarında yükselen fiyatlar, tam tersine bir tablo çiziyor. Bu gidişata bir "dur" demek, yalnızca kaçakçılığın değil, katlananın ve iş dünyasının da sorumluluğudur.
Ramazan ayı paylaşmaktır. Fırsatçılık değil, bereketin ayıdır. Umarız ki gelecek yıllarda bu kutsal ay, fahiş fiyatların değil, gönüllerin zenginleştiği bir dönem olarak anılır.
Salih YALÇIN