Saraydı benim için ninemin iki katlı taş evi
O evdeki her şey beni mutlu etmeye yeterdi
Bir hayli yüksekti , bahçe duvarları
Caddeyi görmeme yetmezdi , tahta kapının aralıkları …
Her pazar toplanırdı cirit atları
Seyretmek için üst kata koşardım
Çalınan davulları oynayan dadaşları
Sonra herkes dağılırdı , ben yalnız kalırdım
Ninemin divanına uzanıp odayı seyre başlardım …
Duvarda bir gaz lambası,dantel kılıfı da var
Kapının üstünde bir terek, dizi dizi fincanlar
Karanlığa meydan okuyan mumların altında antika şamdanlar
Porselenler bakırlar oyma tahtalar…
Her biri asırlar öncesini anlatırlar…..
Ninemin evi madalyasız gazi idi
Her devri yaşamış bir taşı düşmemişti…
Büyük olmayan bir bahçesi vardı
Bir köşede benim salıncağım ;diğer köşede kümes
Tavuklar gıdaklardı
Kapının üstünde renkli camlardan avlu renk renk ışıldardı
Avlunun ötesinde mutfak, duvarda boy boy sahanlar sıralanırdı
Bir köşede küpler vardı adam boyu
Masal dünyasında yaşardım sanki
Küpler beni korkuturdu.
En çok hoşuma giden misafire ayrılan oda …
Kabarık döşek duruyor bir köşede,
Dantelli yastık üzerinde..
Duvarda beyaz bir havlu,
Bir leğen yerde;içi su ibrik yanında sabunu…
Her an yanmaya hazır bir mangal ortada
Üzerinde halı yastıklı divan duvardan duvara…
Yerde ipekten bir halı kırları hatırlatıyor insana
Duvarda bir kılıç asılı
Bilmem hangi savaştan kalma
Gömme yüklük kapıları cevizden ,nakış gibi işlenmiş sanki ..
İçi geniş pencereler , dantel perdelerle gizlenmişti….
Duydum istimlak edilmiş ninemin o muhteşem evi
İçim yandı gözlerim yaşla doldu
Her muhteşem eser gibi oda efsane oldu
Ne yazık ki tren kalktıktan sonra ardından koşuyoruz …
Kimi değerleri son anda anlıyoruz
Yıktık güzelim konakları ,yerini kapladık beton
Şimdi son nefesini vermekte olanlara restorasyon…
Bir zamanlar tepinirdim ninemin halısının üstünde
Şimdi gördüm bir eşi asılı müzede
Dantel perdelerin her ilmeği ayrı ayrı göz nuru
Eskiciye verilen serpoşlu sahanların ne bilirdik antika olduğunu …
Yenilik hevesi gözümüzü bürüdü ..
Gelenekleri silip eşyalarıda süpürüp götürdü.
Bir zamanlar hor gördüğümüzü arıyoruz antikacı raflarında…
Kaybetmediğin bir hazine var o da;
-Sev say merhametli ol balam -
bu söz çınlıyor kulağımda
Aysun GEMALMAZ