21 Ağustos’tan beri kayıp olan 8 yaşındaki Narin Güran’ın cansız bedenine ulaşılması, toplum olarak derin bir yas ve öfke içerisine girmemize neden olmuştur. Bu tarifsiz acı, yalnızca bir çocuğun hayatının zalimce sona erdirilmesi değil, aynı zamanda toplum olarak insanlık değerlerimizi bir kez daha sorgulamamız gerektiğini gözler önüne sermektedir. Vicdan sahibi her bireyin kalbinde yara açan bu trajedi, masum bir çocuğa kıyanların hukuk önünde en ağır şekilde yargılanıp, adaletin hakkıyla yerini bulmasını zorunlu kılmaktadır.
Ne yazık ki, içinde yaşadığımız dünyada, merhamet, edep, haya ve şükür gibi insani değerler zayıfladıkça, çocuklarımız ve savunmasız bireyler böylesine korkunç trajedilerin kurbanı olmaya devam etmektedir. Bir toplumun en hassas kesimini oluşturan çocuklarımız, bu dünyada güven içinde yaşamayı hak ederken, böylesi acı olaylarla karşı karşıya kalmaları hepimizi derin bir üzüntüye boğmuştur. Merhametin olmadığı, insanın insan olma vasfını kaybettiği bir ortamda, ne gerçek inanç ne de ahlak kalabilir. Vicdanın körleştiği, merhametin unutulduğu bir dünyada insanlık ne yazık ki erimeye mahkûmdur. Bu acı olay, bizlere toplumsal değerlerin ne denli zayıfladığını ve vicdanların nasıl da sessizleştiğini acı bir şekilde göstermektedir.
Narin’in yaşamı, bir çocuğun saf, tertemiz dünyasını yansıtan neşesi, hayalleri ve umutları ile doluydu. Onun geleceği, yaşam hakkı ve tüm umutları, haince eller tarafından elinden alındı. Artık aramızda olmasa da Narin’in masum ruhu, adaletin ve vicdanın sesi olarak kalplerimizde yankılanmaya devam edecektir. Onun ölümü, her birimize unutulmaz bir insanlık dersi olmalı, toplumun her kesimi bu tür trajedilerin bir daha yaşanmaması için harekete geçmelidir. Çocuklar, bizim en değerli varlıklarımızdır ve onların güvenliğini sağlamak, hepimizin en kutsal görevi olmalıdır.
Bu insanlık dışı olaya karışan herkesin vicdanları rahatlatacak şekilde yargılanıp, en ağır cezayı almasını umut ediyoruz. Adaletin yalnızca mahkeme salonlarında değil, toplumun her bir bireyinin vicdanında da tecelli etmesi gerektiğini unutmamalıyız. Toplum olarak bu tür trajik olayların bir daha yaşanmaması adına daha duyarlı, bilinçli ve merhametli bireyler olmalı; çocuklarımızı güvende tutmak için elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız. Çünkü adaletin asıl kaynağı, her bireyin kendi içindeki vicdanıdır.
Salih YALÇIN