Dünyada deniz kaplumbağalarının en önemli üreme alanlarından biri olan Mersin'in merkez Akdeniz ilçesine bağlı Kazanlı sahilinde, bu yıl bin 500 yuvaya ulaşılarak en yüksek seviye elde edildi.
MEÜ DEKUYAM Müdürü Prof. Dr. Serap Ergene, “Şu anda bütün dünyanın gözü Kazanlı’nın üstünde. Çünkü yeşil deniz kaplumbağası için en önemli üreme alanı ve sürekli olarak Avrupa’dan bize sorular soruyorlar, Kazanlı’da durum nedir diye. Şu anda Kazanlı’da durum son derece iyi gidiyor. Bin 500 yuvadan yaklaşık 10 bin yavru çıkmasını bekliyoruz. Tabi bunlarda bin yavrudan bir tanesi ancak hayatta kalabiliyor. Eğer her şey yolunda giderse buradan çıkan 10 kaplumbağa, 25 yıl sonra buraya bu sefer yumurtlamaya gelecektir” dedi. Deniz kaplumbağalarının üremesiyle ilgili İHA muhabirine açıklamalarda bulunan Mersin Üniversitesi (MEÜ) Deniz Kaplumbağaları Uygulama Araştırma Merkezi (DEKUYAM) Müdürü Prof. Dr. Serap Ergene, deniz kaplumbağalarının üremesinin Haziran ayında başladığını, Ekim ayının başına kadar sürdüğünü söyledi. Haziran-Temmuz aylarında anaç kaplumbağalarının kumsala çıkıp yumurta bıraktığını belirten Ergene, yavru kaplumbağalarının da 2 ay sonra yumurtadan çıkıp denize döndüğünü söyledi. Yavruların Temmuz sonundan başlayarak Ekim’in ilk haftasına kadar yumurtadan çıktığının altını çizen Ergene, “Şu anda halihazırda Mersin’de Davultepe, Alata, Kazanlı sahillerinde yumurtlama hemen hemen bitti, çok az kaldı. Ancak yavru çıkışları son hızıyla devam ediyor. Yavru çıkışlarının en yoğun yaşandığı dönemdeyiz. Bu yıl Kazanlı’da çok yüksek sayıda yuva tespit ettik. Bu bizim için çok sevindirici olay. Özellikle yıllardan beri takip ettiğimiz bu alan bu sene en yüksek noktayı buldu. Şu anda bütün dünyanın gözü Kazanlı’nın üstünde. Çünkü yeşil deniz kaplumbağası için en önemli üreme alını ve sürekli olarak Avrupa’dan bize sorular soruyorlar, Kazanlı’da durum nedir diye. Şu anda Kazanlı’da durum son derece iyi gidiyor. Çünkü bin 500 yuvayı bulmak bizim içinde sürprizdi açıkçası. Oldukça güzel bir gelişme. Bu yıllardır yapılan bir yatırım sonucunda bunu elde ettik. Biz uzun yıllardır çalışıyoruz. Bu yıl oraya çıkan tablo, uzun yıllardır çalışmamızın bir ürünü diye düşünüyoruz. Davultepe’de 120 yuva sayısına ulaştık. Davultepe için oldukça iyi bir rakam. Alata’da yuva sayısı 250’yi buldu” diye konuştu.
“Her şey yolunda giderse 10 tane anaç kaplumbağa 25 yıl sonra tekrar bu sahillere gelecektir”
Mersin’de 2 tür deniz kaplumbağası türü bulunduğunu söyleyen Ergene, “Biri caretta caretta, diğeri ise chelonia mydas. Chelonia mydas’a yeşil deniz kaplumbağası, carette carettaya iri baş deniz kaplumbağası diyoruz. İri baş deniz kaplumbağası etçil besleniyor, yeşil deniz kaplumbağası ise otçul besleniyor. Oldukça uysal hayvanlardır. Bu alanlarda en önemli özellik de her iki deniz kaplumbağasının da bu kumsallara yuva yapıyor olmasıdır. Türkiye’de toplam 21 üreme alanı vardır ve bunlardan 5 tanesi Mersin’de bulunur. Bu anlamda baktığımızda bu canlının korunmasında Mersin’in tutumu, Mersin’in koruma stratejisi oldukça önemlidir. Bu hayvanlarda bin canlı yavrudan ancak bir tanesi hayatını sürdürebiliyor. Dolayısıyla Kazanlı’da şu anda bin 500 yuva var. Her yuvada ortalama 100 yumurta bulunuyor. Ancak bunların hepsinden canlı yavru çıkmıyor. Çok büyük bir kısmı balıklar, kuşlar, yengeçler, köpekler tarafından yeniliyor. Bin yavrudan bir tanesi 25 yıl sonra bizim kumsallarımıza dönecektir. Çünkü bunlarda bir kumsal sadakati vardır. İç güdüsel olarak mutlaka doğmuş oldukları kumsallara geliyorlar. Bu anlamda baktığımızda önemli noktalardan bir tanesi şu. Bin 500 yuvadan yaklaşık olarak, eğer her şey yolunda gidecek olursa 10 tane anaç 25 yıl sonra tekrar sahillerimize bu sefer yumurta bırakmak için dönmüş olacak” şeklinde konuştu.
“Kaplumbağaların yuvalarının bulunduğu bölgeleri koruyalım”
Vatandaşlara ve özellikle balıkçılara bir çağrıda bulunan Ergene, “Kumsallarımızı, denizlerimizi kirletmeyelim. Eğer bir deniz kaplumbağasının yumurtladığı alanda bulunuyorlarsa, oralarda tabelalar göreceklerdir. O yuvalara kafesler konuluyor. Dolayısıyla o yuvaların korunması gerekiyor. O yuvaların üstünden geçmek, ıslatmak veya kumun sıkılaşması canlının çıkmasını önler. Kumsallara araç girmemesi gerekir. Işık kirliliği yavru kaplumbağalarının aksi istikamette gitmesine sebep oluyor. Işıkların belli saatten sonra kapatılması gerekiyor. Özellikle yazlıkta olanlar, sahillerde etkinlikler düzenleyenler ışığı çok seviyorlar ama bu yavru kaplumbağalara için maalesef çok zor bir şey. Çünkü ışıktan dolayı ters yöne gidip hayatlarını kaybedebiliyorlar. Köpekler de bu yavrulara zarar verebiliyor. O yüzden belediyelerin belli dönemlerde köpekleri toplaması gerekiyor. Balıkçılara çağrıda bulunuyoruz. Hem anaç açısından hem yavrular açısından çok önemli. Anaçlar sahile geliş ve gidişlerde balıkçıların ağlarına takılabiliyorlar. Canlıyı ağdan çıkardıklarında onu kontrol etmesi gerekiyor. Biz balıkçılara zaman zaman bunun eğitimlerini veriyoruz yada bizleri arayıp haberdar etmesi gerekiyor. Balıkçılar lütfen darp etmesinler. Çünkü ağa takıldığında bazen balıkçıda korkuyor büyük olduklarında yada ağını yırtığından dolayı balıkçılarımız kızabiliyor. Lütfen darp etmesinler. Çünkü kaplumbağa yoksa balıkta olmayacaktır. Dolayısıyla bu bir besin zincirine bağlı olarak gelişiyor. Bazı balıkçılar kıyıya yakın ağ atıyor. Yavru kaplumbağalar da bunlara takılıyor. Özellikle bu dönem içerisinde sahile yakın bölgelere ağ atmasınlar” ifadelerini kullandı.
Bir yavrunun yumurtadan çıkmasının epey bir zaman aldığının altını çizen Ergene, sözlerini şöyle tamamlandı:
“2 aylık bir kuluçka süresi var. Bu 2 aylık kuluçka süresinin bitiminde canlı yaklaşık 70 santimetre derinlikten, yukarıya doğru çıkıyor. Bu 3-4 santimlik bir canlı için olağanüstü bir macera, olağanüstü bir enerji gerektirir. Canlı yukarıya doğru çıkıyor ve yavaş yavaş denize yol alıyor. Bir yavrunun gece başlayıp, gün doğumuna kadar yumurtadan çıkışları gerçekleşebiliyor. Çıktıktan sonra kumsaldan deniz yürüyerek gitmeleri gerekiyor. Bazen insanlar, elimize alalım biz denize bırakalım, yoruluyorlar, toplu bir şekilde denize bıraksak olmazı mı gibi şeyler diyorlar. O canlı o mesafeyi kat etmesi gerekiyor. Yürümesi gerekiyor ki kaslar açılacak, akciğer açılacak, üyeler gelişecek, karın kısmındaki yumurta kokusu gidecek ve içgüdüsel olarak o kumsalın yapısını anlayacak ki tekrar gelebilsin. Özellikle elimize almıyoruz.”