Erzurum Atatürk Üniversitesi Gazetecilik okuyan Hacer İnci Yazılarıyla kartv.net te. işte ilk yazısı
Kültürümüzün Son Hali
(Erzurum) Geçmişten bugüne özlediğimiz o kadar çok şey vardır ki. Örf adet gelenek göreneklerimiz… Yani özümüz olan her şey artık bir özlemden ibarettir. Çoğumuz eskiler diye nitelendiririz geleneklerimizi, oysaki bizim özümüzün birer parçasıdır onlar. Bir insan nasıl var olur, kendini nasıl eksiksiz hisseder? deseler bana ben geleneklerimiz derim. Gereksiz olduğunu düşünen birçok insan amaan sendee… Diyerek yarıda bırakacak yahut okuyacak yazınımızı. Fakat bizlerin, hayatta hep en iyisine varma, hep lükse özenme ve de şu bitmez tükenmez kimliği belirsiz çalışma gayelerimiz yok mu işte onlar bize geleneklerimizi unutturdu. Evlilikler misal, çok sıradan geliyor nerede kaldı artık o eski düğünler… Düğünden önce gelin iki aile tarafından hamama götürülürdü. Büyük eğlenceler düzenlenir, dolmalar, börekler, tatlılar yenir, şarkılar söylenir, oyunlar oynanır derken gün sürerdi. Ve damat için bekarlığa veda partisi de yoktu öyle. Düğünden bir önceki gün gelin için kına gecesi, damat için de kısır gecesi düzenlenirdi. Kısır gecesinde; damadın bütün akran, arkadaş ve akrabaları bir evde toplanır, düğün sabahı ışıklarına kadar nice oyunlar oynanırdı. Düğün sırasında damat arkadaşları tarafından kaçırılır sağdıç parasını verince ortaya çıkarılırdı. Genel olarak düğünlerde büyük görevleri sağdıçlar üstlenirdi. Hemen hemen her adım da sorumlulukları vardı. Damadın arkadaşları ve yakınları tarafından, damat için düzenlenen bir takım oyunlar ve şakalar yapılırdı. (Sağdıç gerekirse kendini siper etmelidir.) Gelin için düzenlenen kına gecesi eğlencesi bitince o gece gelinin akraba ve arkadaşları gelinin evinde kalır. Oyunlar oynanır şakalar yapılır. Daha önce damat evi tarafından belirlenen, düğünle ve kınayla ilgilenen “düğün yengesi” de o evde kalır. Gelinin sağdıcı gelinin akraba ve arkadaşlarına kına yakar. Yengeye bilmem kaç türlü oyunlar oynanır para alınırdı. (kıyafeti fark ettirilmeden dikilir, ayakkabıları saklanır vb.) Düğün sabahı gelin evden çıkarken erkek kardeş, baba yahut büyük bir aile mensubu tarafından gelinin kırmızı kemeri bağlanır. Gelin, anne-baba ve büyüklerinin elini öper ailesiyle vedalaşır. Düğün sabahı gelin evden çıkarken, içerden gelinin kardeşleri yada yakınları tarafından kapı tutulur istenen para verilmeyince o kapı açılmazdı. Çeyiz sandıklarına üç beş çocuk oturur para verilmezse kalkmazlar. Birde gelinin çeyizlik eşyaları vardır. Onlarda da aynı hesapla, para alınmadan verilmezdi. Düğün günü düğün evi bir kalabalık olurdu anlatamam. Bütün eş dost, akraba, konu komşu, gelin ve damadı yalnız bırakmazdı. Bütün küsler barışır eller öpülürdü. Ogün her yer adeta bayram gününü andırırdı. Bir hafta öncesinden gelin ve damat evinde büyük hazırlıklar başlardı. Bir gün önceden konu komşu evde olan kap kacağı toplar getirirdi. Sabah erkenden, dışarıda ocaklar kurulur, düğün yemekleri verilir. Birkaç taş arasında odun ateşinde pişen kazan kazan yemekler; kavurmalar, pilavlar, börekler, sarmalar ve daha neler neler… Davul zurnalar çalmaya başlardı hiç susmadan. Sesi duyan gelirdi ötelerden. Davete ne hacet, yalnız bırakmak olmazdı. Düğünün diğer önemli bir hususu da çeyizlerdi. Ah o çeyizler içerisinde neler olmazdı ki; işlemeli pike takımları, rengârenk nevresimlere bürünmüş yatak döşekler olmazsa olmazlardı. Yastık yorgan kılıfları için, özene bezene iğne iğne işlenmiş kanaviçe işlemeleri, sehpa ve TV örtüsü danteller… Hiç akıldan çıkaramayız o babanne örgülerinden patik çorapları. İğne ucunda binbir emekle şekillenen o güzelim iğne oyaları… Kız evi tarafından oğlan ailesi ve yakın akrabalarına çeyiz bohçaları hazırlanır. Bohçalara; seccade, elbiselik kumaş, gömlek, iç çamaşırı, baş örtüsü, patik vb. eşyalar konurdu. Düğünün ertesi günü her şey bitmezdi öyle, kutlamalar devam ederdi. Öncelikle düğün ertesi gelinin çeyizinden oluşan “sandık açılma” adıyla çeyizleri sergilenirdi. Bütün akraba, konu komşu kim varsa tek tek davet edilir. Gelinin çeyizi ise oluşan kalabalık içerisinde tek tek sandıktan çıkarılıp misafirlere gösterilir. Misafirlere ise pasta kurabiye eşliğinde kuru yemiş ve meşrubat türü şeyler ikram edilir. Çeyiz açılımı bitiminde orta boyutta bir tepsi getirilir misafirlere tutulurdu. İsteyen hediye verir isteyen para atardı o tepsiye. Maalesef ki günden güne körelen bu gelenekler artık unutulma noktasına gelmiştir. Çoğu zaman kına gecesi önemsenmez düğünle beraber yapılır. Akraba, konu komşu özene bezene de gelmez öyle