80 yaşındaki Sebahat Taşyürek, insanların üstünden geçerken evini görmesi ve uygun yapılmadığı gerekçesiyle dava açtı.
Kocaeli’nde yaşayan 80 yaşındaki Sebahat Taşyürek, insanların üstünden geçerken evini görmesi ve uygun yapılmadığı gerekçesiyle dava açtı.Mahkeme üst geçidin yıkılması yönünde karar verdi. Yıkılması kararı çıkan üst geçit ile ilgili konuşan yaşlı kadının oğlu Selçuk Taşyürek, köprünün yıkım kararının sadece evin içinin gözükmesi olmadığını söyledi.
Kocaeli’nin Körfez ilçesinde yaşayan 80 yaşındaki Sebahat Taşyürek, evinin çok yakınında bulunan üst geçidin yanlış şekilde yapıldığı yönünde şikayetçi olmuş ve mahkeme tarafından üst geçidin yıkılması kararı çıkmıştı. Karar üzerine mahalle halkı ayaklanmış ve üst geçidin yıkılmasına ne olursa olsun engel olacakları yönünde söylemlerde bulunmuşlardı. Konunun iç yüzü ile ilgili konuşan davacı Sebahat Taşyürek’in oğlu Selçuk Taşyürek, “En başında bu köprünün hemen az ilerisinde yaklaşık 15 yıldır kullanılan bir köprü vardı. Yan yoldan giriş vermek amacıyla o köprüyü yıktılar. O köprünün yerine de bu köprüyü yaptılar. Ancak o giriş açılmadı ve açılması da imkansız. Çünkü kazalara yol açabilecek bir pozisyonu var. Bu köprünün yapılmasının hemen ardından bizler, bütün mahalle halkı olarak, imza topladık. İlk olarak belediyeye giderek belediye başkan yardımcısı ile görüştük. Daha sonra topladığımız imzaları kaymakamlığa, onun ardından da Karayolları Bölge Müdürlüğü’ne dilekçe halinde gönderdik. Valiliğe gönderdik, BİMER’e gönderdik. Bu yaptığımız başvurular sonuçsuz kalınca idari mahkemeye dava açmak zorunda kaldık. Dava sonucunda da mahkeme, bilirkişi kararıyla, burada bu köprünün kamu yararına olmadığına ve kalkmasına karar verdi” dedi.
“DAVA AÇMA YETKİSİ BİZE AİT”
Köprünün kamu yararı açısından bir faydasının bulunmadığını belirten Selçuk Taşyürek, “Yer seçimi yanlış, inşaat teknikleri yanlış, kullanılan malzeme yanlış, köprünün sokağı kapatması, köprünün altından geçen doğalgaz, elektrik, su, telefon hatlarının herhangi bir arıza durumunda tamirinin yapılamaması gibi gerekçelerden ötürü mahkeme bu köprünün kaldırılmasına karar verdi. Olay bundan ibaret. Biz bireysel olarak başvuru yaptık. Çünkü burada köprüye en yakın ikamet bizim olduğu için, dava açma yetkisi olan kişiler biziz. Halk olarak toplu halde zaten gerekli yerlere başvurumuzu yaptığımız ve sonuç alamadığımız için zaten mahkemeye başvurmak zorunda kaldık. Hiçbir şekilde köprü ile alakalı bu belirttiğimiz şikayetlerden dolayı ne ayağının yönü değiştirildi, ne buraya yapılmaması ile ilgili bir karar alındı, ne gerekli tedbirler alındı. Hiçbir şey yapılmadı. Bunun üzerine dava sonuçlandı şu an ve kalkmasına karar verildi. Bu dava süreci bir ile bir buçuk yıl civarında sürdü” şeklinde konuştu.
“KÖPRÜNÜN EVE YAKIN OLMASI SEBEPLERDEN BİR TANESİ”
Mahkemeye başvuruları sırasında köprünün binaya çok yakın olması ve özlük haklarını ihlal ettiği yönünde de şikayetçi olduklarını aktaran Taşyürek, “Bu sebep sadece çıkan kararın sebeplerinden bir tanesi, diğer sebepler olan köprünün yapılış şekli, engelli vatandaşlar için merdiveninin bulunmaması, yolu kapatması gibi sebepler neticesinde köprünün kaldırılmasına karar verilmiştir. Basında çıkan o haberler gerçeği yansıtmamaktadır. O sebep sadece diğer sebeplerden bir tanesidir” ifadelerini kullandı.
BİLİRKİŞİ “UYGUN DEĞİLDİR” DEDİ
Kocaeli İdare Mahkemesi’nin gerekçeli kararında yer alan bilirkişi raporunda ise şu ifadeler yer aldı:
“Bahse konu üst geçidin, batıda ‘Ağadere Viyadük’ alt geçidi ile doğudaki ‘Döküm Katlı Kavşağı’ arasında D-100 karayolunun üstünden geçen ve bu iki nokta arasında, yayaların kullanımı için yapılmış olan üçüncü üst geçit köprüsü olduğu, Körfez Döküm Köprülü Kavşağı’nın yapım çalışmaları kapsamında Ağadere yanyol bağlantısının yapılabilmesi için yıkımı yapılan eski üst geçidin yerine yeni üst geçit yapılmış olmasına rağmen yanyol bağlantısının yapılmamış olduğunun görüldüğü, dava konusu üst geçidin D-100 devlet yolunun Körfez ilçe geçişinde iki mahalleyi kuzey-güney aksta yayalar için bağlayan üst geçit olduğu, bulunduğu mahal için ihtiyaç olduğu, batıda ‘Ağadere Viyadük’ alt geçidi ile doğudaki ‘Döküm Katlı Kavşağı’ arasında D-100 Karayolu’nun üzerinden geçen üçüncü geçiş yolu olduğu, trafik mevzuatı doğrultusunda üst geçide bakıldığında 7 metre genişliğinde ve çift yönlü trafik akımı olan Zirve Sokak’ta üst geçidin inen merdivenleri için sokak üzerinde bu yönde bağlayıcı ve düzenleyici karar alınmadığı, bu haliyle merdivenlerin doğu yönüne doğru D-100’e paralel inmesi beklenirken güney istikametine indiği, Zirve sokağın da güvenliğini tehdit eder olduğu, Güney Yan yoldan Zirve sokağına sağa dönerek girişler ile bu sokaktan çıkacak araçlar için işaretlemeler olmadığı gibi merdivenlerin yapısının da görüşü engeller nitelikte olduğu ve uyarıcı ışık, tabela olmadığı, mevcut düzenleme ile yayalar içindeki hareket kısıtlılığına sahip kişiler olan özürlü, hasta, yaşlı, hamile, bebek arabalı, yük taşıyan kişilerin D-100 Karayolu üzerinde karşıya geçme olanağı ortadan kalktığı ya da çok güç duruma getirildiği,
KÖPRÜ KAMU YARARINA DEĞİL
Davaya konu üst geçidin bulunduğu bölgede bir yaya bağlantısı oluşturduğu düşüncesiyle, ulaşım planlaması bakış açısına göre doğru bir karar olduğu, ancak seçilen yaya geçidi türü, kalitesi, malzemesi ve ekipmanları (asansör veya yürüyen merdiven) bakımından oldukça yetersiz kaldığı ve doğru bir ulaşım türü olamadığı, yaya üst geçidi teknik özellikleri yönünden oldukça fazla eksiklik barındırdığı, güneydeki konutlara yakın geçmesi, Zirve sokağın trafik akımını olumsuz etkilemesi, iniş ve çıkışlarının uygun hale getirilerek kullanımına devam edilmesinin kamu yararına daha uygun olacağı, eğer bu yapılamıyorsa kullanımından vazgeçilmesinin maddi ve sosyal yükü olsa da yukarıda anlatılan iki noktadan yaya geçişlerinin devam olunabileceği, dolayısıyla bu üst geçit plan değişikliğinin, imar planlarının yapımı sırasında bugünün yanı sıra gelecekte sağlıklı ve düzenli bir çevre oluşturulması çabası açısından birlikte ele alınarak değerlendirilmesi ve böylece imar planlarının temel amaçlarından biri olan kamu yararı ilkesinin gözetilmesi bağlamında kamu yararı taşımadığı, planlama sürecinin analiz, araştırma ve sentez aşamalarında yönetmelikte belirlenen konularda yapılan çalışmaların ve toplanan değişik sınıf ve türdeki verilerin planlama kararlarının oluşumunda etkin kullanımının önemli olması bakımında ve planda getirilecek donatının bulunduğu bölgedeki yaşayanlar ile anket veya mülakat yoluyla bilgilendirme yapılması açısından uygun olmadığı yolunda görüş ve kanaat bildirilmiştir.”