Erzurumspor Mağlubiyetinin Ardından: Tribünlerden Yükselen Sesler

  • Şenyurt inşaat

Sevgili okurlarım, Erzurumspor’un İstanbulspor karşısında aldığı mağlubiyetin yankıları hâlâ sürüyor. Karşılaşmaya dair analizler yapılmaya, sorular sorulmaya devam ediliyor. Ancak en dikkat çeken detaylardan biri, bu mağlubiyete rağmen Erzurumspor taraftarının takımına gösterdiği büyük ilgi ve bağlılıktı.

Maçın ilk yarısında Erzurumspor adeta sahada yoktu. Hücumda etkisiz, savunmada dağınık bir görüntü çizdi. Hele ki Orhan Ovacıklı’nın kale çizgisinden çıkardığı o kritik top olmasa, devreye 2-0 geride girmemiz işten bile değildi. İlk 45 dakikada hem oyun kalitesi hem de fiziksel mücadele anlamında İstanbulspor bariz bir üstünlük kurdu.

İkinci yarıda ise bambaşka bir Erzurumspor izledik. Tribünlerin desteğiyle takım hücuma yöneldi, baskıyı artırdı. Ancak bu baskının meyve vermek üzere olduğu dakikalarda sağ kanatta kaptırılan bir top, İstanbulspor’un attığı ofsayt olduğu iddia edilen pozisyonda golü bulmasına yol açtı. Orta hakem tüm itirazlara rağmen bu pozisyonu gol olarak değerlendirdi. Bu karar, oyunun dengesini altüst etti.

Erzurumspor ikinci yarıda tempoyu yükseltti, rakip yarı sahaya yüklendi. Fakat baskılı oyun sırasında yediği ikinci gol, takımın moralini çökertti. Tribünlerde ise önce sessizlik, ardından stres hâkimdi. İstanbulsporlu futbolcular her fırsatta yerde kalarak oyunu yavaşlatırken, hakem bu tür oyun kesintilerine göz yumdu. Sarı kartını cüzdanından çıkarma konusunda son derece isteksizdi. Özellikle Mustafa Yumlu’nun ceza sahasında düşürülmesine penaltı verilmemesi, tribünleri adeta çileden çıkardı. İstanbulspor galibiyet için her şeyi yaptı; öyle ki maçın son dakikalarında sakatlanan bir oyuncusunu arkadaşları yerden zorla kaldırmak zorunda kaldı.

Maçın ilk yarısını protokol tribününde, ilkokul öğrencilerinin arasında izledim. Açık söyleyeyim, çocukların küfürlü tezahüratların arasında maç izlemesi beni fazlasıyla üzdü. Böyle hassas yaş grubundaki çocukların daha uygun, daha kontrollü bir alanda maçı izlemesi sağlanmalıydı. İkinci yarıyı ise güney tribününde taraftarların arasında geçirdim. Orta yaş grubundaki taraftarların sohbetlerine kulak verdim. İlk golde yaşanan savunma zafiyetinden duyulan rahatsızlık açıkça hissediliyordu. Yönetime sitem vardı; yapılan transferlerin yeterli bulunmadığı, Süper Lig hedefinin samimiyetle kovalanmadığı yönünde yorumlar yapılıyordu.

Bazı taraftarlar teknik direktöre yönelik eleştirilerde bulunurken, saha içinde yapılan oyuncu tercihleri de sorgulandı. Özellikle Muhammet Furkan’ın neden ilk 11’de yer almadığı sorgulanıyor, değişikliklerin zamanlaması ve etkisizliği dile getiriliyordu. Bu tür yorumlar, tribünün ne kadar bilinçli ve takıma duyarlı olduğunu bir kez daha ortaya koydu.

Ve son olarak; protokol tribününde, çocukların küfürlü ortamda maç izlemek zorunda kalması asla kabul edilemez. Bu konunun hem kulüp yönetimi hem de ilgili birimlerce ele alınması, çocukların spor sevgisinin böyle örselenmemesi gerekiyor.

Velhasıl Erzurumspor, sahada olduğu kadar saha dışında da birçok cephede mücadele veriyor. Ancak ne olursa olsun, şu gerçeği kimse göz ardı etmemeli: Erzurumspor taraftarı asla bilgisiz veya bilinçsiz değildir. Onlar; yöneticilerin, hocaların göremediğini görür, bilmediklerini bilir ama susmayı takımının iyiliği için tercih eder. Bu da böyle biline.

Salih YALÇIN