– Sizin hayatınızda hiç unutamadığınız anlar oldu mu?
Yada sevinçten göz yaşlarına boğulduğunuz?
Ben korona virüse yakalandığım şu süre zarfında kaybettiğim tat ve koku alma duyumu yediğim cipsle yeniden kazandığımı anladım.
“Sağlık” ne büyük bir nimetmiş meğer.
– İnsanları yalnızlığa mahkum eden Covid 19 hastalığına maalesef ben de yakalandım.
Kimilerinin deyimi ile kaçınılmaz sondu bu zaten.
Çünkü meslek gereği sürekli sosyal bir çalışma ortamındaydım.
Köyler, ilçeler, şehirler…
Çok yer gezdim haber yaptım.
Maske, mesafe, hijyen kurallarına uyduğumu düşünüyorum ama virüsü kaptım.
Haberden döndüğüm gece tir tir titremeyle uyandım.
Boğazımı sıkan, içinde yutkunmama engel olan bir köprü vardı sanki. Ayaklarımdan yukarı adım adım yürüyen bir ağrı başladı sonra.
Titreme ateşi beraberinde getirdi. Güçlüydüm en azından öyle sanıyordum kendimi.
Belime vuran sızı tipik bir grip olmadığı düşüncesini uyandırdı içimde.
Gidip test oldum.
İçimdeki ağrılar devam ederken çevremden uzaklaştım.
Gece saatlerine doğru pozitif olduğumu öğrendim.
Çalan telefon yeni bir hayatın başlangıcı gibiydi bana.
Vücudumdaki ağrı içimdeki korkuyla birleşti.
Birlikte yaşadığım 65 yaş üstü annem ve babam vardı.
Acaba onlara bulaştırdım mı düşüncesi ağrılarımı katladı.
Bir karar vermeliydim.
Devletin sunduğu çok güzel imkanlar vardı.
Daha önce de haberini yapmıştım. Kredi Yurtlar Kurumuna Bağlı “Oğuzhan Yaşar “Yurduna yerleşmeyi tercih ettim.
Bu memleketimde gurbeti yaşamaktı. Boğazımda yutkunamadığım sözcükler, içimde anne baba korkusu ile ilk gecemi geçirdim.
Geceleri uyuyamıyordum.
Sanki vicdanım beni imtihan ediyordu. Ya onlara bir şey olursa diye. Bilinenlere göre ilk dört gün önemliymiş.
Temaslı kişiler 4 yada 5 günde belirti veriyormuş.
Ağrı, sızı ve korkuyla 5 günün geçmesini bekledim.
Her telefonda temas ettiğim kişilerin durumu soruyordum.
Yaşayan bilir birisinin canı sizin yüzünüzden yanarsa asla vicdanınız ile barışamazsınız.
– Kuşlar, soluduğum hava, bastığım toprak, işim, çalıştığım masam, ailem, sevdiğim, dostlarım, hepsinden uzak dört duvar arasında bir hayata başladım içinde sadece ben olan.
– DÖRT DUVAR ARASINDA 16 GÜN
Karantina yurdunda her türlü imkan vardı.
Devletin sıcak kollarını hisseder gibiydim.
İlk dört gün virüsün tüm semptomlarını yaşadım.
Gece olsun istemiyordum.
Boğaz ağrısı ve baş ağrısı uykuma engel oluyordu.
Eklem ağrıları sadece tavanı izlettiriyordur bana.
Yalnızdım ama gelen yüzlerce geçmiş olsun mesajı, her dakika çalan telefonum ve iyileşmemi isteyen sevenlerim.
Moralimin bir an olsun düşmesine izin vermiyorlardı.
Aslında bir tür sabır imtihanı ve psikolojik savaştı bu.
Herkesin dilinde aynı tavsiye; “ ılık limonlu su, bolca C vitamini, yoğurt, sarımsak ( mideme dokunduğu için yiyemedim) ve bol bol duş.” Virüsün ilacı toplumda bulunmuş gibiydi. Hastanenin verdiği ilacını ilk 5 günde bitirdim.
Gücümün yettiği kadar tavsiyeleri dinliyordum.
Değer veren insanlar paketler gönderdi.
Her gün bolca meyve tükettim.
– ATEŞLENİP HASTANEYE GİDENLER OLDU
Yurtlarda karantina kurallarına uymayıp yakalanan veya gönüllü kalan hastalar vardı.
Onlardan biri de hemen yan kapıda 55 yaşlarındaki Mustafa amca.
Kapımı çalmasıyla tanışmamız olmuştu. Kars’tan geldiğini benden dışardan gelenin olursa meyve limon getirmesini istedi.
Dolabımda vardı ama virüsü ona bulaştırmama adına olur amca gelen olursa söylerim dedim.
Sabah uyandığımda amcayı yüksek ateşten dolayı hastaneye götürdüklerini öğrendim.
Göz yaşlarıma hakim olamadım.
Keşke dolaptaki her şeyi mi ona verebilseydim.
Sizi duygusal bir moda sokan bu hastalık en yakınınızla bile imtihan edebiliyor.
Amcanın iyi olması için dua ettim. Moralimin bozukluğu sanki hastalığımı tetiklercesine iğneli bir boğaz ağrısına dönüştü.
Nefes alışlarım hızlanmıştı. Sevdiklerimin telefonu ile moralimi yükseltiyordum.
O amcaya veremediğim meyveler bir ömür kalacak içimde. İnşallah iyidir.
SAATİNİ ŞAŞIRMAYAN YEMEKLER VE İYİ MİSİNİZ DİYEN DOKTORLAR
Kaldığım süre zarfında yurtlardan çok memnun kaldım.
Saatini şaşırmadan üç öğün yemek veriliyordu.
Karantina da en çok gördüğüm kişi, yemekleri getiren Ali abiyle tanışmamız sen gazeteci misin demesiyle oldu. Karantina dünyamdan ki unutamadığım bir insan olacak.
Doktorlar sürekli durum kontrolleri için kapımızı çalardı. Soru tekti “ iyi misiniz?”
Aslında bu soru böylesi durumlarda sizi o kadar mutlu ediyor ki bilemezsiniz.
İKİNCİ TESTİMDE POZİTİF ÇIKTI
Normal hayatıma döneceğim, işime aileme sevdiklerime kavuşacağım derken verdiğim ikinci testte pozitif çıktı.
Doktorların deyimi ile virüsün belirtisinin ilk gününde test olduğum için süreç uzamış.
Normalde 10 günde negatife dönenler varmış.
4 gün dışarıda bilmeden pozitif gezenler oluyormuş tabi.
İmkanınız varsa hakka girmeden grip olmadığını anladığınız an kendinizi yalnızlaştırın ve test olun.
Yakalananlar griple farkını görecektir. Herkeste aynı belirti olmasa da bu şaşmaz diye düşünüyorum.
Benim için 5 günlük bir karantina süresi daha başladı.
Sabır imtihanım sürüyordu.
Kendimi iyi hissediyordum.
10.gün sonunda sadece geceleri hafif seyreden boğaz ağrıları tat ve koku alamama belirtisi kalmıştı.
Okuyamadığım kitaplar, izleyemediğim filmler ve vakit ayıramadığım kendim için güzel bir fırsat oldu.
16 gün sonra verdiğim test nihayet Negatif çıktı.
Allah’ım ne büyük bir mutluluk. Rahat nefes alabiliyor, özgürce geziyor, yediğiniz içtiğinizden tat alabiliyorsanız kıymetini bilin. Sağlık en büyük nimetmiş. Onu kaybetmemek adına lütfen kurallara uyun.
– AFAD’a Kızılay’a , arayan soran moral olan herkese teşekkür ederim. İyi ki varsınız.
MİKAİL KURBAN