Erzurum’da Yılbaşı
Karın cömert yağdığı günlerdi.
Cömert yağan kar gibi yüreklerimizde cömertti.
Ekmeğimizi aşımızı komşularımızla paylaşır, beraber sevinir, beraber üzülürdük.
Yağan kar gibi duygularımız da tertemizdi.
Şehir henüz kırsal kültürün etkisinde değildi.
Lambalı radyolardan dünyayı dinlerdik.
Hele yılbaşı gecelerinde bu radyoların başında nasıl da kümelenirdik.
Bayramlar gibi yılbaşının gelmesini de iple çekerdik.
Yaklaşan yılbaşının heyecanı çarşıya pazara ne güzel de yansırdı.
Caddelerde sürü halinde gezdirilen satılık hindiler yılbaşının habercisi olurdu.
Mağaza vitrinlerinde pamukla yazılmış "Hoş Geldin Yeni Yıl" yazıları caddelere ayrı bir renk katardı.
Bayramlarda, seyranlarda eğlenmenin, neşelenmenin de bir adabı, yolu, yordamı vardı.
Yılbaşı gecelerinde bir araya gelen eşin, dostun, akraba ve komşuların birlikte neşelenmeleri, sanki de bir yıl içerisinde yaşanacak sevinçlerin, kederlerin beraberce göğüsleneceğinin ifadesi olurdu.
Yılbaşı gecesi toplanılan evde, sobanın ısıttığı sıcaklığa insanların sıcak muhabbetleri katılınca, zaman su gibi akardı.
Cips, cola, sms, e-mail, cep telefonları, televizyon gibi kavramlar bilinmezdi.
Lapa lapa yağan karın altında sırtında çuvalı ile "Godida beşe, godida beşe" diye bağıran satıcı, nasıl da dört gözle beklenirdi.
Kuzine sobanın fırınındaki patates közlemeleri, sobanın üzerinde demlenen çay, kavurga, meyve ve çerezler gecenin ikramları arasında olurlardı.
Büyük bir emek ve sabır isteyen tel helvası çekilmesi ise hayatı beraberce göğüslemenin, zamanı öğütmenin ve emeğin tadına varmanın bir yansıması gibiydi.
Fincan, tombala yılbaşı gecelerinin vazgeçilmez oyunlarıydılar.
Bugün olduğu gibi geçmişte de insanlar piyango biletinin cazibesine kapılırlardı ve zengin olma hayali ile yatar kalkarlardı.
Radyodan kazanan numaralar okunduğunda nefesler tutulur, amorti ile teselli bulunulur, genelde hayaller bir yıl sonraya ötelenirdi.
Saatler 24.00 gösterdiğinde lambaların söndürülüp yakılması ise karanlıktan aydınlığa çıkışın bir göstergesiydi.
Yılbaşının en renkli görüntülerinden biri de kırtasiyelerde ve PTT önündeki tezgâhlarda satılan tebrik kartlarıydı.
Birbirinden güzel olan bu tebrik kartlarında kış manzaraları, Erzurum görüntüleri, Noel Babalı kartlar çok yaygındı.
Bu kartlar içinde simli ve açılmalı olanlar ise bayağı sükseli olurlardı.
Tebrik kartı göndermek uzak mesafedeki dostlukların perçinleşmesiydi ve samimiyetin güzel bir ifadesiydi, o günlerde bu alışkanlık asla ihmal edilmezdi.
Tebrik kartı yazmanında bir üslubu vardı, en güzel duygular en kısa cümlelerle özetlenirdi.
Tebrik kartlarında gelecek yıllar için mutluluk, sağlık, huzur gibi temennilerde bulunulur, kartların arkasına "Yeni yılınızı tebrik eder, sağlık ve mutluluklar dilerim" diye yazardı.
Kaybolan yılların özlemi, gelecek yılların hayalleri ile hayatın bu döngüsü devam eder giderdi.
Kopan takvim yaprakları ile birlikte yıllar gelip geçiyor.
Geçmişte tebrik kartlarına yazılan samimi duygu ve düşünceler içerisinde her yeni yılın tüm insanlığa hayırlar getirmesini temenni ediyor, mutlu yarınlar diliyorum.