Yüksek Öğretim Kurulu'nun (YÖK) Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı ve ÖSYM doçentlik başvuruları ile ilgili olarak pek çok adayı ve akademisyeni mağdur edecek bir uygulamaya imza attığını belirten doçent adayları, mağduriyetlerinin giderilmesini istedi.
YÖK, 2015 Nisan ve Ekim dönemi doçentlik başvurularında Doçentlik Sınav Yönetmeliği hükümlerine göre adaylardan alınan yabancı dil belgelerinden TOEFL IBT’nin yalnızca özel eğitim kurumlarından alınmış olanlarının geçersiz sayılacağını, Türkiye’de devlet üniversitelerinin sınav merkezlerinde ve dünyanın diğer ülkelerinde herhangi bir yerde yapılan sınavların belgelerinin yalnızca geçerli olduğunu 12 Şubat 2015 tarihli bir yazı ile adaylara duyurdu. Tebligatı alan ve ne olduğunu anlamayan adaylar Üniversitelerarası Kurul’a başvurarak durumu anlamaya çalışırken, bundan önce herhangi bir yerde ilan edilmemiş olan yönerge ile karşı karşıya kaldılar. Adaylara 7 gün içerisinde 30 Ekim 2015 tarihi öncesine ait geçmişe yönelik yeni bir dil belgesi getirmeleri, aksi takdirde başvurularının değerlendirilmeyeceği belirtildi.
Bu durum karşısında şok yaşayan adaylar, 2015 Nisan ve Ekim dönemi doçentlik başvurularının 1 yıla yakın bir süredir devam ettiğini ve geçmişe yönelik uygulanmak istenen ve böyle bir mesnetsiz gerekçenin hukuka ve hakkaniyete uygun olmadığını belirterek, bu durum karşısında ne yapacaklarını bilmediklerini dile getirdiler. Değerlendirme ve jüri atanması süreci devam eden adaylar, böyle bir uygulama yapılmadan önce herhangi bir açıklama yapılmadığı gibi, halihazırda mevcut bu belgeleri kullanan kurum ve kişileri de zan altında bıraktığını bildirdiler. Adaylar, “2015 yılı Nisan ve Ekim dönemlerindeki adaylara ilan edilen ve adayların sağlaması gereken şartları belirleyen başvuru şartları, ilgili kanun maddesi, Doçentlik Yönetmeliği, ÖSYM Yabancı Dil Sınavları Eşdeğerlikleri duyuru metni ve tabloları, Doçentlik Sınav Kılavuzu belgeleri açık ve nettir. Böyle bir yönerge kesinlikle ilan edilmemiş ve böyle bir şart müracaat esnasında kesinlikle kimseden talep edilmemiştir. Böyle bir hüküm ne YÖK, ÜAK ve ne de ÖSYM web sayfası, resmi ilanları ve basın duyurularında bulunmamaktadır. Böyle bir yönergeden maalesef Türkiye’de hiç kimsenin haberi bulunmamaktadır. Böyle bir uygulamanın belirli bir tarihten sonra uygulamaya koyulacağı belirtilmeden direkt uygulanması büyük bir sorun teşkil etmektedir. Bizler bu süreci başlatmak için en az 3-4 yıl öncesinden hazırlık yapıyoruz. Doçentlik seviyesine gelmiş yüzlerce insanın, hatta bundan önce süreci tamamlamış ve sonraki süreçlerde başvuracak adayları da göz önüne alırsak binlerce insanı ilgilendiren bir konuda kamuoyuna ve kişilere bilgi vermeden geçmişe dönük böyle bir uygulama yapmak hangi akla ve mantığa dayanmaktadır anlamlandıramadık” dediler.
Yabancı dil eşdeğerliği kabul edilen sınavlarla ilgili bir sıkıntı var ise kamuoyuna acilen duyurulması ve bu tarihten itibaren geçerliliği ve denkliğinin gözden geçirilmesi gerektiğini söyleyen adaylar, herhangi bir açıklama yapmadan sınava giren kişilerin bilgisi dışında doğrudan bir uygulamaya gitmenin telafisi güç sonuçlar doğuracağını dile getirdiler. Adaylar, “Mevcut durumda on binlerce kişinin yasal yollarla hakkını araması halinde hem yargı sistemine ağır bir külfet getirilecek, hem de muhatap kurumların saygınlığı zedelenecektir” dediler.
Benzer durumda olan ve aynı hükümlere tabi olan ülkemizdeki üniversitelerde, kamu kurumlarında, TSK ve özel sektör kuruluşlarında görev yapan yüz binlerce doktora öğrencisi, yardımcı doçent, doçent ve ihtisas sahibinin bulunduğunu, bu kişilerin de mağdur olması ile birlikte hukuk yoluna gideceklerini belirten adaylar, bundan önce müracaat edip sonuçlanmış doçentlik başvuruları da aynı durum çerçevesinde değerlendirildiğinde telafisi mümkün olmayan bir noktaya varılacağını söylediler. Bütün bunların yanı sıra hiçbir kural ve denetimin olmadığı bazı ülkelerde yapılan sınavların kabul edildiğini bildiren adaylar, “Ancak YÖK ve ÜAK’ın hiç kimseye duyurmadan Türkiye’de sadece sayısı dahi bilinmeyen sadece devlet üniversitelerinin belgelerini kabul etmesi ne kadar anlamsız” diyerek, sınav için adayların böyle bir tercih kullanmasının mümkün olmadığını, sınav sisteminde sınav yerinin otomatik olarak verildiğini ve bu sınavı yapan kuruluşun her yeri denetleyip, inceleyip, sınavları bütün dünyada merkezi bir sistemle kendilerinin değerlendirip, sonuç belgelerini kendilerinin tanzim edip adaylara gönderdiğini vurguladılar.