Cumhurbaşkanı Erdoğan, 5. Anadolu Medya Ödülleri Töreni’ne katıldı. Burada bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünya değişirken medyanın yerinde saymasının mümkün olmadığına dikkat çekerek, Türkiye’deki medya kuruluşlarının da tüm mecralarda kendilerini yenileme çabalarını takip ettiğini söyledi. Bu süreçte sosyal medya gibi yeni mecraların ortaya çıktığını vurgulayan Erdoğan, “Sosyal medya dediğimiz ve neredeyse elinde internet bağlantısına sahip cihazı bulunan herkesin içinde olduğu yepyeni bir mecra ile karşı karşıyayız. Ülkemizde eskiden beri basın etiği tartışmaları yapılırken sosyal medya devasa ve kontrolsüz bir alan olarak hayatımızın ortasına düştü. Doğru mecralarda doğru kanaldan yayılan bilgiler paha biçilmez bir iletişim aracı haline dönüşüyor. Buna karşılık doğruluğu teyit edilemeyen bilgilerin her yere sızdığı bir iletişim atmosferi kanalizasyon haline gelebiliyor. Dünyanın her yerinde yaşanan bu gerçeğin ülkemizde çok daha belirgin ve çarpıcı örneklerine rastlayabiliyoruz. Elazığ ve Malatya depremlerinin acılarını yaşarken kimi kendini bilmezlerin sosyal medya üzerinden yayınladıkları alçakça mesajlar bunun misallerinden biridir. 15 Temmuz darbe girişimi başta olmak üzere pek çok meselede bu ahlaksızlıkla karşılaştık. Emniyet güçlerimiz ve yargı hukuk çerçevesinde gereken adımları atıyor ama bu konuda en büyük görev medya mensuplarına düşüyor. Siyasetçisiyle, gazetecisiyle, eğitimcisiyle hepimize düşen görev iyilikleri, güzellikleri, hayırlı işleri teşvik etmek, kötülüklerin, yanlışların, çirkinliklerin önüne geçmeye çalışmaktır. İster bireysel ister kurumsal düzeyde olsun güzel ve hayırlı iş yapanları elimizdeki tüm imkanlarla desteklemeliyiz. Buna karşılık ülkemizin ve milletimizin birlik, beraberlik, kardeşlik, dayanışma içinde olması gereken dönemde içindeki kini ve nefreti kusanlar mı var. Hemen bunların karanlık yüzlerini fark edip kendilerini adeta sokağa çıkamaz hale getirmeliyiz. Şayet bu erdemli duruşu yaygınlaştıramazsak iyilik ve kötülüğün kadim savaşında safımızı doğru belirleyemeyiz. Bizlere düşen gerekirse Habil gibi ölmek ama asla Kabil gibi zalimlerin, kötülerin yoluna düşmemektir. Milletimiz bin yıldır yaşadığı bu coğrafyada her imtihan döneminde safını doğru seçmeyi başarmıştır. Arkasında millet olanın sırtı yere gelmez. Sizler halka bu güveni verirseniz emin olun milletimiz hepinizi el üstünde tutar. Aksi takdirde siyasetçi de olsanız medya mensubu da olsanız bir süre sonra foyanızın ortaya çıkması ve yerle yeksan olmanız mukadderdir” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin geçtiğimiz 17 yılda demokrasi ve ekonomide kat ettiği büyük mesafenin ardından dünyada çok farklı noktaya geldiğini kaydeden Erdoğan, “Ülke olarak artık küresel sistemin birinci liginde mücadele ediyoruz. Dün bırakınız bölgesini ve dünyanı kendi sınırlarının içini bile tam anlamıyla kontrol edemeyen bir Türkiye vardı. Geçmişte yaşadığımız krizlere bir bakın neredeyse tamamına yakının küresel gelişmelerle ilgisi olmadığını görürsünüz. 1994 krizini, 2001 krizini hatırlayın, aynı şekilde 1960 ve 1980 darbeleriyle 28 Şubat dönemini hatırlayın. Hepsinde krizleri kendimiz ürettik, kendimiz yaşadık, bedelini kendimiz verdik. Dışardan tesirler vardı ama bunların etkisi bizim zayıflığımızdan kaynaklanıyordu. Hamdolsun ülkemizi bu kısır döngüden çıkartmayı gerçek manada dünya ile entegre etmeyi başardık. Demokraside ve ekonomide ölçeklerimiz geçmişle kıyaslanamayacak şekilde büyümüş ve güçlenmiştir. Bu sayede 2008 küresel finans krizinin ülkemizi teğet geçmesini sağladık. Bu sayede üzerimize salınan envai çeşit terör örgütü ile başa çıktık, sınırlarımızın karadan ve denizden kuşatılarak ülkemizin tecrite maruz kalmasının önüne geçtik, muhtıra girişimleri, darbe girişimleri ile demokrasimize kurulan tuzakları, kur ve faiz oyunlarıyla ekonomimize kurulan tuzakları aşabildik. Her ne kadar birileri hala Suriye’de ne yaptığımızı, Doğu Akdeniz’de neyin peşinde olduğumuzu, Libya’da ne aradığımızı anlamıyor olsa da milletimiz her şeyin farkındadır. 28 Ocak tarihi Misak-ı Milli beyannamesinin açıklanışının 100. yıl dönümüydü. Lafa gelince cumhuriyetçiliği kimseye bırakmayanların Misak-ı Milli ruhundan bile habersiz olduklarının en somut ispatı bugün takip ettikleri siyasetleridir. Eğer Misak-ı Milliyi yürekleriyle kabullenmiş olsalardı orada çizilmiş sınırlar içindeki halkın tüm unsurlarıyla bölünmez bir bütün olarak kabul edildiğini göreceklerdi. Bu belgenin neredeyse her maddesinde milli iradenin üstünlüğüne milletin tercihlerine saygı gösterilmesine atıfta bulunuyor. Misak-ı Milli ile Mondros’u yırtıp atmıştık bugün yürüttüğümüz siyasetle de bizi yeni Mondroslara mecbur bırakmak isteyenlerin oyunlarını bozuyoruz. Bugün de bizim tek muhatabımız millettir. Bu anlayışla kimin ne dediğine değil sadece milletimizin bize hangi istikameti gösterdiğine bakıyoruz. Türkiye’yi 2023 hedeflerine ulaştırabilmek için gece gündüz çalışıyoruz. Eski Türkiye’nin alışkanlıkları ile bugün ki büyük ve güçlü Türkiye’yi idrak edebilmemiz, yönetebilmemiz mümkün değildir. Bu gerçek bizi her alanda yeni anlayışlar yeni yöntemler geliştirmeye mecbur bırakıyor. Tarihimize, medeniyetimize, kültürümüze, sahip olduğumuz kadim mirasa sahip çıkarken sınırlarımız içinde yaptıklarımızı ve sınırlarımız dışında yürüttüğümüz çalışmaları tüm dünyaya en doğru şekilde anlatmakla mükellefiz. Bugün batı ülkeleri başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde sürekli ve sistematik bir şekilde Türkiye aleyhine kamuoyu oluşturma gayretleri olduğunu biliyoruz. Karşımızda çoğu da ülkemizde üretilen yalan bilgiler üzerinden Türkiye’yi karalamak için canhıraş şekilde çalışan devasa bir mekanizma bulunuyor. Bunun içinde Ermeni, Rum lobisi var, PKK, FETÖ, DEAŞ var. Öyle şeyler yapıyorlar ki gerçeğin böylesine ters düz edilmesi karşısında hayretimizi saklayamıyoruz. Terör örgütleri ve onlara destek verenlerle zalim rejimler masum sivillere saldırırken görmezden, duymazdan gelenler Türkiye’nin meşru müdafaa gayretlerini kıyasıya eleştiriyor. Bizim yeri geldiğinde kendi canımızı tehlikeye atma pahasına tek bir masumun burnunun bile kanatılmasına asla müsamaha etmemiz mümkün değildir. İşgal katliam ithamlarıyla bunları karartanlar çocukları, kadınları, yaşlıları göz göre göre öldürenlerin görmezden geliyor” diye konuştu.
ABD’nin sözde Orta Doğu barış planına tepki gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bakıyorsunuz Filistin’de kadınlar, eşinin silahlarla özellikle sürüklendiğini görünce ona sarılmak istiyor ama İsrail’in o malum tipleri silahla tekme tokat gelip o kadınların üzerine gidiyor. Hani bunların kadın hakları, hani bunların kadınlara saygısı. Yeri geldiği zaman İsrail’e karşı bu kadar müşfik davrananlar İsrail’in zulmüne karşı, bu attığı adımlara karşı niye sessiz duruyorlar. Yüz yılın anlaşması diyorlar. Yarın asıl konuşmamı yapacağım. Ne anlaşması ya. Bu bir işgal projesidir. BM Genel Kurulunda haritayı göstermiştim. 1947 yılında Filistin neydi İsrail neydi. O gün ki Filistin ile bugün ki Filistin’e bakıyorsunuz tamamen yer değiştirmiş. Utanmadan, sıkılmadan dünyaya diyorlar ki Filistin’e şimdi biz yeni haklar getiriyoruz. Bırakın bu yalanı, kimi aldatacaksınız ya. Hayatınız bunlarla geçmiş. Bir tarafta bakıyorsunuz Trump yanına almış malum kişiyi, karşılarındakilere hitap ediyorlar ve oradan toplayacakları alkışlara bakıyorlar. O alkışlarla siz dünyanın kaderini değiştiremezsiniz, Filistin’in kaderini ise hiç değiştiremezsiniz. Kudüs bizim kırmızı çizgimizdir ve bugün ki MGK toplantımızda da açıkladığımız basın açıklamasında özellikle bu konuya değindik yarın da yapacağım konuşmamda bu konu üzerinde hassasiyetle duracağım ama bizim Türk milleti olarak Filistin’e bakışımız cennet mekan Sultan Abdülhamid Han neyse bizim de bakışımız odur. Kudüs satılık değildir. Kimse bir şeyler verelim de siz burayı bize bırakın deme edepsizliğine girmesinler. İnanıyorum ki binlerce Filistinli kardeşim oradaki bu mücadeleyi kanları pahasına vermeye devam edecektir, bizler de buna hazırız” açıklamasını yaptı.
“Dünyanın tüm güçlerinin cirit attığı yerlerde Türkiye en temel haklarını savunmak için varlık gösterdiğinde adeta kıyamet kopartılıyor” diyen Erdoğan, “İstiklalimize ve istikbalimize kasteden darbecileri bağırlarına basanlar verdiğimiz şehitleri ve gazileri yok sayıyor. Şu anda Almanya’nın caddelerinde PKK’lı teröristler FETÖ, DEAŞ cirit atıyor. Lafı geldiğinde de DEAŞ’lılar sizde diyorlar. Utanın. Biz DEAŞ’ı El Bab’ta anında derdest ettik. Biz bu kadar hassasız bu konuda. Terörle mücadelede bu hassasiyetimiz aynen devam ediyor. Biz bu durum karşısında ne yapacağız. Şahsım başta olmak üzere tüm arkadaşlarımızla her fırsatta muhataplarımıza gerçekleri anlatıyoruz. Uluslararası camiada çekinmeden anlatıyoruz fakat siyasetçiler ve medya ile onlar üzerinden geniş toplum kesimlerine bu gerçekleri gösterme hususunda ciddi sıkıntılarımız var. Bunun için bir iletişim seferberliği başlatmalıyız. Resmi beyanların ve kanalların kamuoyu oluşturmada etkisi sivil inisiyatiflere göre daha sınırlı kalıyor. Bu bakımdan medya mensuplarımız başta olmak üzere sivil girişimlerden daha güçlü destek bekliyoruz. Her biriniz kendi kontaklarımızı kendi etki alanımızı kendi imkanlarımızı sonuna kadar kullanarak Türkiye’nin ve Türk milletinin her alandaki duruşunu doğru bir şekilde dünya kamuoyunun gündemine taşımalıyız. Yurt dışında gazeteciler gazetecilere, iş insanları iş insanlarına, bilim insanları bilim insanlarına, vatandaş vatandaşa hakikatleri anlattığında kısa sürede ülkemizle ilgili olumsuz havanın dağılacağına inanıyorum” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Anadolu Yayımcılar Derneği’nin düzenlediği ‘4. Geleneksel Anadolu Medya Ödülleri Töreni’nde İhlas Medya Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar “Yılın Araştırmacı Gazetecisi” ödülüne layık görüldü. Yaşar’a ödülünü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan verdi.
İhlas Haber Ajansı, “Yılın Ulusal Haber Ajansı” ödülüne layık görüldü. Ödülü, İhlas Haber Ajansı Ankara Haber Müdürü Beyazıt Cebeci, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinden aldı.