Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, “Kamu ve Özel Ortaklığı Derneği” tarafından TÜYAP'ta düzenlenen Expomed Sempozyumu'na katıldı.
Programda konuşan Akdağ, sektörün bileşenleri ve paydaşlarıyla görüş alışverişinde bulunmanın faydalı olduğunu dile getirdi. Sağlığın herkesin vazgeçemeyeceği çok önemli bir alan olduğunu dile getiren Akdağ, “Sağlık aynı zamanda toplumlar için kalkınmanın da çok önemli bir aracı. Genellikle biz sağlık sistemleri yöneticileri ya da paydaşları, ülkelerin finansmanını sağlayan bakanlıklarca parayı harcayan kimseler olarak biliniriz. Ama bu yanlış bir bilgi. Aslında sağlığa yapılan harcama ülkelerin kalkınmasına yapılan harcama anlamına geliyor. Bunu bizler finansman sağlayıcılara çok iyi bir şekilde anlatmalıyız. İfade ettiğim gibi bunun bir harcama kalemi olduğu düşünülüyor, halbuki bu bir kalkınma kalemidir.” diye konuştu.
“Sağlıkta dönüşüm”
2002 yılında ülkenin kalkınması, insanlarının sağlıklı yaşam hakkına kavuşmaları için “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nı başlattıklarını hatırlatan Akdağ, şöyle devam etti:
“Bu program 10 yıl içerisinde büyük bir başarı gösterdi. Şöyle ki, vatandaşlarımızın sağlıktan memnuniyeti yüzde 39’dan yüzde 75’lere ulaştı. Anne ve bebek ölümlerinde çok ciddi azalmalar meydana geldi. Mesela anne ölümleri, her 100 bin annede, 70’lerde iken bu 14’lere kadar geriledi. Öyle ümit ediyorum ki, bu sayıyı daha da aşağılara çekmiş olacağız. Türkiye’de doğumda beklenen yaşam süresi, 10 yıl içerisinde 72 yıldan 78 yıla çıktı. Finansal koruma açısında da Türkiye’deki sistem, oldukça mükemmel bir sistemdir. Bugün 80 milyon vatandaşımız, koruyucu bir kamu sağlık şemsiyesinin altındadır. Sağlık haklarına hem birinci basamak hizmetlerinde hem de ikinci basamak hizmetlerinde en mükemmel biçimde ulaşır.”
Bakan Akdağ, Türkiye’de oluşturulan sistemin oldukça ucuz maliyetli ve herkesin kolaylıkla ulaşılabileceği kaliteli bir hizmet olduğunu kaydetti.
Türkiye’de kişi başına yılda 500 ile 550 dolar civarında sağlık hizmeti harcaması yapıldığını vurgulayan Akdağ, “Bir kıyaslama yapmanız için söylüyorum: Amerika’da bu rakam 9 bin 500 doların üzerinde. Tabii ki, ülkeler imkanlarına göre farklı harcamalar yapıyorlar. Bundan daha az harcayan ülkeler olduğu gibi, daha fazla harcayan ülkeler de var. Adanmışlıkla başlayan sağlıkta dönüşüm programı, verimlilikle, etkinlikle Türkiye’de gelişti. Erişim, sağlık durumunun iyileştirilmesi, vatandaşların finansal koruması ve memnuniyet, çok ciddi şekilde Türkiye’de artmış oldu.” ifadelerini kullandı.
Bakan Akdağ, Türkiye’de sağlıkta dönüşümü gerçekleştirmek için sistemin birçok noktasına dokunduklarını, pek çok değişim gerçekleştirdiklerini dile getirdi.
“Patron devlettir”
Bu değişimin iki önemli ayağı olduğunu söyleyen Akdağ, şöyle konuştu:
“Birincisi çalışanlarımıza performanslarına göre ödeme yapmaya başladık. Bu çalışan verimliliğini çok ciddi şekilde artırdı. Kuşkusuz bunun daha mükemmel hale getirilmesi gerekiyor. İkincisi de kamu-özel ortaklığıyla yaptığımız işlerdir. Kamu-Özel ortaklığı denilince genelde büyük projeler akla geliyor. Bizim de şimdilerde Türkiye’de yapmaya başladığımız Şehir Hastaneleri. Ama kamu-özel ortaklığı bundan ibaret değil. 2002’nin başından itibaren biz, kamu-özel ortaklığını birçok alanda kullanıyoruz. Bugün Türkiye’deki Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kuruluşlarının, hastanelerin hizmetlerinin çok büyük bir bölümü özel sektör tarafından sağlanmaktadır. Ama altını çizerek söylüyorum: Patron devlettir.”
Yerli ve yabancı konuklara, Türkiye’nin kamu-özel sektör ortaklığının nasıl başladığını anlatan Akdağ, “Temizlik, yemek, hastanelerin bilgi işlem, güvenlik hizmetleri dediğimiz doğrudan tıbbi hizmetleri dışında kalan hizmetlerin hepsini özel sektörden almaya başladık. Daha sonra buna birtakım tıbbi destek hizmetleri dediğimiz, hizmetlerini dahil ettik. Bugün Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı, sağlık hizmetlerinin büyük kısmının sunumunu yerine getirmektedir. Hastanecilikte de büyük ölçüde Sağlık Bakanlığı yürütüyor. Ama bunun yanı sıra üniversite hastanelerimiz ve kamu ile birlikte çok gelişmiş özel hastanelerimiz de var. Kamu güçlü bir şekilde gelişince, özel hastaneler de buna ayak uydurarak gelişiyorlar ve maliyeti düşük ama kalitesi yüksek bir hizmet arzı ortaya çıkıyor. Bu şekilde kamu-özel ortaklığının bu biçimini bugün bana göre bütün ülkelerin yaygınlaştırması mümkündür. Bu verimliliğini büyük ölçüde artıracak ve maliyetleri aşağılara çekecektir. Türkiye’deki firmalar bu hususta, büyük bir tecrübeye sahiptir. Türkiye’deki firmalar bir araya gelerek, bu hizmeti entegre bir şekilde sunma kabiliyetine de sahiptirler.” bilgisini paylaştı.
“Şehir hastaneleri bir başarı hikayesidir”
Akdağ, özel sektörden parça parça alınan sağlık hizmetlerinin şehir hastanelerinde daha entegre bir şekilde bir bütün olarak alınabileceğinin imkanlarının da oluşturulduğunu belirtti.
Kurulacak büyük bir şirketin altında finansörlerin, inşaat şirketlerinin ve diğer hizmetleri sunan yapılar olduğunu kaydeden Akdağ, “Şehir Hastanelerinin mantığı bu. Aslında Türkiye’de daha küçük hizmetler olarak başlayan kamu-özel ortaklığının artık zirve ve iyice gelişmiş halidir. Şu anda hizmete aldığımız üç şehir hastanemiz var. Birincisi Mersin’de bin 300 yataklı hastane. İkincisi Isparta’da 800 yataklı hastane. Üçüncüsü ise Yozgat ilimizde 500 yataklı hastane. Önümüzdeki yıllarda belki, böyle 31-33 projemiz olacak. Toplamda 40 bin yatağın üstünde yeni yatak inşa etmiş olacağız. Bunu yaparken Türkiye’deki yatak kapasitesini 40 bin daha artırmıyoruz. Elimizdeki eskimiş binalar, artık zamanını doldurmuş ekipmanları yenileriyle değiştirmiş oluyoruz. Doğrudan satın alarak değil, kamu-özel ortaklığıyla. Böylece Türk firmaları, yabancı ortaklarıyla beraber, kamu-özel alanında şehir hastaneleri projelerimizde büyük bir tecrübe kazanmış oldular.” değerlendirmesinde bulundu.
Akdağ, Şehir Hastaneleri Projesinde kamu-özel sektör ortaklığında yürütülen işlerin bir başarı hikayesi olduğunu ifade etti.
Dost ülkelere iş birliği çağrısı
Bu başarı hikayesinin arka planında ise bir ülkenin ekonomik istikrarına duyulan güven olduğunu dile getiren Sağlık Bakanı Recep Akdağ, sözlerini şöyle tamamladı:
“Şehir hastaneleriyle yeni bir döneme başlıyoruz. Bu yeni dönemde ikinci bir hamlemiz de tıbbi cihazların yerleştirilmesidir. Kamu olarak büyük bir satın alma gücünüz olduğu zaman bunu da yapabilirsiniz. Dost ülkelerle ortaklıklar kurmamız mümkün. Böylece satın alma gücümüzü artırabiliriz. Sektörü ülkelerimizde doğrudan yatırıma cezbedebiliriz. Yatırımların bir kısmını Türkiye’de yaparken, diğer kısmını ise bu dost ülkelerle birlikte gerçekleştirebiliriz. Türkiye, sağlıkta dönüşüm programının ikinci dönemine başlıyor. Bu dönem; verimlilik, etkinlik ve bunun sonunda gerçekleşen kolay erişimin, artık çok kaliteli bir hizmete dönüşmesiyle inşallah gelişecek. Ülkeler arasında bazı anlaşmazlıklar olsa bile sağlık alanında iş birlikleri geliştirmek mümkündür.”
Yabancı ülkelerin sağlık bakanları, Türkiye ile şu ana kadar devam eden sağlık alanındaki iş birliğinin daha da üst düzeye taşınması gerektiği yönünde mesajlar verdiler.
Sempozyuma, Kazakistan Cumhuriyeti Sağlık Gelişimi Genel Müdür Yardımcısı Kuzembayev Nurbol Irissmatovich, Azerbaycan Sağlık Bakan Yardımcısı Elsever Agayev, Kosova Sağlık Bakan Yardımcısı Kadir Hüseyin, Suudi Arabistan Krallığı Sağlık Bakan Yardımcısı Fayyad Dandashi, Kamu ve Özel Ortaklığı Derneği Başkanı Prof. Dr. Nihat Tosun ve TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Vural Kavuncu ile çok sayıda vatandaş katıldı.