AK Parti Milletvekili Aydemir, 15 Temmuz darbe girişiminin Başkomutan Recep Tayyip Erdoğan’ın liderlik öngörüsü, milletin dik duruşuyla aşıldığına vurgu yaptı.
Aydemir, ‘darbe girişimlerinin ortak paydası, milli iradenin din ve vicdan hürriyeti noktasında buluştuğu, sivil anayasa taleplerinin dillendirildiği her türlü vesayete dur denildiği dönemlere denk gelmesidir.” notunu düştü.
(KADEM) Kadın ve Demokrasi Derneği “Tarihi-Siyasi ve Hukuki Boyutlarıyla 15 Temmuz Püskürtülen Darbe Kalkışması” panelinde AK Parti Milletvekilleri İbrahim Aydemir, Zehra Taşkesenlioğlu ile, Akademisyenler Prof. Dr. Murat Küçükuğurlu ve Yrd. Doç. Dr. Fethullah Bayraktar birer sunumda bulundular.
Prof. Dr. Küçükuğurlu’nun Türk tarihinde darbeler üzerine yaptığı ayrıntılı açıklamadan sonra, AK Parti Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu darbelerin ekonomik yapı üzerinde oluşturduğu kırılganlığa ve uzun yıllar bu bozulmaların tesiriyle toplumsal dengelerin alt üst olmasına dikkat çekti.
Atatürk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Bayraktar ise, yaptığı konuşmada, darbelerin arkasında mutlaka bir meşruiyet arayışı olduğuna dikkat çekerek, eğer bir darbeye hür dünya onay vermezse onun başarı şansı yoktur” değerlendirmesinde bulundu.
Son olarak söz alan AK Parti Milletvekili İbrahim Aydemir ise, Darbe geleneğinden başlayarak 15 Temmuz girişiminin Başkomutan Recep Tayyip Erdoğan’ın liderlik öngörüsü milletin dik duruşuyla aşıldığına vurgu yaptı.
ÜZÜM ÜZÜME BAKA BAKA..
Aydemir, tarihi bazı yaşanmışlıkları dile getirerek darbelerin adeta gelenekselleştirildiğine dikkat çekip, “Oturup kalktıklarınıza dikkat ediniz. Zira karakter sıçramasına maruz kalırsınız. Bu tesbit ata sözleriyle de ifade bulmuştur.Atı atın yanına bağlarsanız ya huyundan ya, suyundan kapar bunlardan biri. En bilineni ise üzüm üzüme baka baka kararı kaydı. Ya islinin yanında oturan is kapar notu. Hasılı ilahi bir hakikattir karakter sıçraması. Bunun niçin söylüyorum. Devlet hayatımıza, siyasi vetireye göz attığımızda bu darbelerin vak-i adiyeden sayılır hale geldiğini görüyoruz. Yani toplumsal bir bilinç sıçramasıyla, darbeci bir gelenek ve darbeleri kanıksar bir millet haline geldiğimizi görüyoruz.. Hali tarihçiler elbet çok daha net izah ederler. Ne ki, bizim de vurgulayacağımız noktalar vardır.” dedi.
OSMANLI’DAN BU YANA BIKTIRAN DARBELER
“Özellikle Osmanlı dönemine ait notlar düşmemiz gerekiyor. Daha 1400’lü yıllarda başlayan hal eylemleri mesela. Yeniçeri ayaklanmaları. Canı sıkılanın devlete kafa tuttuğu demler.” diyerek darbe geleneğine dikkat çeken Aydemir, “Mesela 1466… Yeniçerinin kafası bozuluyor, 2. Mehmed’i derdest edip, 2. Murat’ı yeniden tahta getiriyor. Ohhh ne ala memleket. Silah elde ya. Onlarca bu nevi eylemi var Yeniçerilerin. Ve tabii Sipahilerin de. Düşük ayarlı akçe gerekçesiyle işlenen onlarca cinayet, ve devlet düzenine kast girişimleri. Yeniçeri, Sipahi ayaklanır da, Kapıkulları durur mu? Onlar da farklı saikler koyarak isyan bayrağı açarlar… Bu hal sadece devlete karşı mı? Değil. Yer yer kendi aralarında da kavga dövüş yaparlar. Tabi, basite almayın! Kanlı kavgalar. Öldüren, ölümcül olan.. Bunun en bilineni sadrazam değişikliğini bahane edip sipahilerle yeniçerilerin 3 gün boyunca İstanbul sokaklarını savaş alanına çevirmeleridir! Bu hal öyle raddelere geliyor ki. Koca Osmanlı paşaları sokak ortasında paramparça ediliyor. Kimi sadrazamların vücudundan ayrılan başı mızraklara takılıp teşhir ediliyor. 7 yaşındaki sadrazamlar devletin başına oturtuluyor. Hale bakar mısınız? Müslüman kimliğin kutsandığı bir zeminde bunlar yapılıyor. 1600’lü yıllar bu halin sürgit devam ettiği, artık neredeyse sabah kalkanın hadi isyan edelim hezeyanıyla buluştuğu zamanlar. Acemi oğlanları, Sipahiler, Yeniçeriler.
Eylemlerine ad da veriliyor. Vakay-i vakvakiye bunlardan biri. Binler, on binler baş aşağı asılıyor. Ağaç dallarından yaprak yerine baş aşağı asılmış cesetler vücut buluyor.” notunu düştü.
2. MAHMUT’A RAHMET OLSUN!
“Patrona Halil İsyanını hepimiz biliriz. Damat İbrahim Paşa’nın vezirlerin astırılması eylemi. Kabakçı Mustafa’nın 3. Selim’i tahttan alaşağı edişini. Ve daha onlarcasını” diyerek darbelere sergüzeşt çizen AK Parti Milletvekili Aydemir, “Ve nihayet, Vaki Hayriye. Tüfekle talime itiraz eden bir askeri yaklaşım. Bütünüyle tefessüh etmiş bir yapı. Yeniçeriler. 16 Haziran 1826. Mühim bir zaman kesiti…. 2. Mahmud’un emriyle kökü kazınan Yeniçeri ocağı. Tarif fevkalade yerinde. Vaka-i Hayriye. Hayırlı hadise. Bu hal 5 bin yıllık devlet geleneği olan koca bir milletin hayat serüveninin bir kesitini tarif ediyor. Karakter sıçraması kimi zaman yüz yıllarca sürüyor; ama, Son kertede, Millet iradesi hakikat perdesini ardına kadar açıp, zilleti mahkum ediyor, Tıpkı vaka-i Hayriye gibi.” kaydını düştü.
OSMANLI’DA OLUR DA CUMHURİYETTE OLMAZ MI?
Darbe yaklaşımının yer yer inkıtalara uğradığını, uyku hali gibi bir durumun söz konusu olduğunun da altını çizen Aydemir, “ Bu uyku hali bazen uzun bazen kısa sürüyor.Bir büyük düşünür’ün tespitini yapıyoruz ya. Milletlerin karakter yapılarına atfedilen sosyolog yaklaşımı.. Hani diyor ya, her millet medeniyetin bir sahasında tebarüz etmiş öne çıkmıştır diye. O durum gibi. Bizde de yazık ki, baş olma sevdası, hükmetme heyecanı bitmiyor. Askeri darbeler bu anlattığım halin dışındadır. Yani içinde akıl tortusu taşımayan, dahası ahlaki bir değeri de içinde barındırmayan girişimler. Bu hal cumhuriyet döneminde de yazık ki devam eder oldu.” dedi.
HİYERARŞİK OLMAYAN İLK DARBE
27 Mayıs 1960 ihtilalinin cumhuriyet döneminde yaşanan ilk darbe oluğunu söyleyen AK Parti Milletvekili Aydemir, “1960 Hiyerarşik olmayan ilk darbe. 37 subay yönetime el koyuyor! Birikim hamule hak getire. Tek sermayeleri ellerindeki silahları. Korkutan ürküten enstrüman. Gerekçe hep aynı. Kardeş kavgasının önüne geçmek. Ve tabii, laiklik ilkesine yapılan göndermeler vs vs. Oysa hakikat ayan beyan ortada.
İktidarı elit asker ve bürokrat kesime plase etmek. Ve tabii dış bağlantılar. Ülkemizde yapılan bir takım iri kıyım yatırımlarla ilgili kaynak arayışları ve burada hükümetin milli yerli yaklaşımı. Bütün bunlar da darbede amil olan haller. Eskilerin ifadesiyle entipüften gerekçelerle yüzlerce mahkumiyet. Ve tabi, Türk siyasal yaşamı için dünya durdukça nefretle anılacak idam cezaları. En acısı da, öylesine imansız bir hal ki, İdam etiğiniz insan için kullandığınız ip’in parasını dahi tahsil cihetine gidiyorsunuz. Zulmün zirvesi.” değerlendirmesinde bulundu.
BİTMEK BİLMEYEN DARBELER
“Bitmiyor ki, daha 2 yıl geçmeden bir başka girişim. 22 şubat 1962, Talat Aydemir vakası.” Hatırlatmasını yapan Aydemir, “Askeri bir birliğe kumanda eden herkesin hayalini kurduğu tarz. Darbe girişimi, Harp Okulu Komutanı ya, hallederim diyor. Gerekçesi de, darbeci kafaya ait. 27 Mayısçıların ordudan tasfiyesine itiraz. Bu yönüyle 15 Temmuz’la da benzerlik gösteriyor. Malum, dillendirilmese de, askeri şurada yaşanacak tasfiye bu darbeci FETÖ sızıntısını fena halde rahatsız etmişti. Şükür başlamadan biten ilk darbe girişimiydi, canlarıyla bedelini ödediler.” dedi.
HER SEFERİNDE FARKLI BİR DARBE AMBALAJI
“Zihin kodları düşük düşünceyle sarmaş dolaşsa, darbe arayışları, müdahale girişimleri bitmiyor.. Ve 1971 mart muhtırasına muhatap oluyoruz .Nevi şahsına münhasır bir darbe girişimi. Hiyerarşik tarz. Ancak, muhtırayla yönetimi değiştiren bir anlayış.” Kaydını düşerek konuşmasına devam eden Aydemir daha sonra şunları söyledi, “Ve teknokrat hükümetler dönemi. 1, 2. Nihat Erim hükümetleri. Ekonomik parametrelerin dumura uğratıldığı ilk zaman kesiti. Yüzde 11’lerde alınan enflasyonun 9 ay gibi bir sürede yüzde 23’lere fırladığı dönemler. Her yönüyle yıkım halleri. Aslında dert aynıydı. 1969’da tecelli eden milli iradeye isyan. Milleti hiçe sayma girişimleri. Bahaneler bahaneler. Eften püften! Ve şükür 1973 seçimleri. Ancak halka dayatılan siyasal yönlendirmeler ve gelinen nokta. Ecevit başbakanlığında bir hükümetin kurulması. Olsun buna da şükür…Zira dayatma da olsa bir seçim var nihayetinde.”
YAKAN, YIKAN, YOK EDEN BİR DARBE DAHA
“Fiili bir müdahale daha, 12 eylül 1980. Darbeyi yapan Kenan Evrenin hükmetme zamanını esas alırsak bu dönem neredeyse 9 yıl sürmüştür.” Notunu düşen Aydemir, “Fiiliyatta kanlı bir darbe gibi görünmese de, sonuçları itibariyle çok sayıda ocağa incir ağacı dikilmiş, yüzlerce, binlerce yuva tarumar olmuştur. Yaşları büyütülerek idam sehpalarına gönderilen gençlerden tutun da, sırf eşitlik olsun diye, bir sağdan bir de soldan asalım tarzı ahlaksızca kararların hüküm bulduğu zamanlar. Anayasa bütünüyle ortadan kaldırılıyor. Partilerin hükmü şahsiyetleri yok ediliyor. 29 gencin idam edildiğini düşünsenize. Neresinden baksanız devlet hayatımız, siyasal serencamımız için bir büyük yıkım dönemi. Gerekçeleri makul gibi görünse de, arka plan çok farklı. Sonradan ortaya çıktı ya, Konya’da yapılan o meşhur Kudüs mitingi. İsrail’in Kudüs’ü başkent ilan etmesine Türk Hükumetinin verdiği tepki, darbeyi ateşleyen en önemli etken. Her ne kadar bu saklansa da, son tahlilde ortaya çıkan en baskın gerekçe buydu. Dolayısıyla, “Bizim çocuklar” aforizmasıyla maruf hale gelen ihtilalin arkasında yatan hakiki güçler de aşikar hale geldiler.” dedi.
VE POST MODERN DARBELER
Postmodern derbelerin en namlısının 28 Şubat, en zavallısının da 27 Nisan olduğuna da vurgu yapan AK Parti Milletvekili Aydemir, “Namlı olanı, sivil unsurları öylesine hodbince kullandı ki, bir çırpıda 100 civarında milletvekili siyasi adresini değişti. Kimi korkudan kimi, iktidar umduğundan. Ve neticede darbeye hempa oldular, darbeye teşne durdular! Sonuçları itibariyle yakıp yıktı bütün bir toplumu. Binlerce aile mağdur oldu. Memurlar işlerinden edildiler, öğrenciler okullarından sürüldüler atıldılar. İşi öylesi raddelere vardılar ki, bu milleti ifade eden manevi kıymet hükümlerimiz adeta ayaklar altına alındı. Kur’an tedrisine dahi yasak koydular. Refah Partisini kapattılar. YAŞ kararlarıyla samimi, kalbi iman ehli vatansever subaylarımız ordudan terd edildiler. Geldiğimiz nokta gösterdi ki, aslında o müdahalenin arka planında da FETÖ’cü tarz hakimmiş. Zira, onlardan hiçbirine müdahale edilmediği gibi taltif gördüler, teşyii edildiler.” Dedi.
15 TEMMUZ DARBELERİN DİBE VURDUĞU, YOK OLDUĞU ZAMANDIR!
Aydemir, 15 Temmuz darbe girişimini de “Hasılı, geldik 15 Temmuz’a, bana göre kırılma noktasıdır bu tarih. Başlarken söylediğimiz karakter sıçramasının son bulduğu zaman dilimi. Dahası millet muhayilesinin milli iradeyi içselleştirdiği ve artık darbelere geçit verilmeyeceğinin açıkça ilan edildiği tarih. Ve bir büyük lider’in dirayeti etrafında kenetlenen bir büyük milletin kıyama durduğu zaman dilimi. Bundan sonra da karakter sıçraması yaşanacaktır elbet. Ne ki, aksi istikamette. Olması gereken halde. Yani doğru düzlemde. Yani demokrasiden yana bir duruşla” tespitleriyle değerlendirdi.
DARBELERİ SONUÇLARI İTİBARİYLE DEĞERLENDİRMEK!
“Darbeleri sonuçları itibariyle irdelediğimizde çarpıcı noktalara varıyoruz. Bir defa sahici bakışlar yönlendirmeden, bu sakit düşük, müdahale tarzlarına mana veremezsiniz. Öyleyse, sırasıyla kayıt altına alalım” değerlendirmesinde de bulunan İbrahim Aydemir, daha sonra şunları söyledi.
‘Her darbe sonrası toplum bünyesinde ölümcül yaralar açılmıştır. Ölümler, tutuklamalar ile birlikte ciddi bir karşıtlık iklimi oluşturulmaya çalışılmıştır. Bir başkası, ekonomik yapımızda onulmaz sonuçlar ortaya çıkmış, iktisadi parametreler de eksen kaymaları yaşanmıştır. Özellikle ana hedef olan dış yatırımlara dönük durdurulmaları yönünde mesafe alınmıştır. Düşünce, girişim ve inanç hürriyetleri engellenmiştir. Ve bu dönemlere dikkat edin, ülke kaderi adeta küresel sermaye ve güçlerin inisiyatifine terk edilmiştir. Biteviye sürecek siyasi istikrarsızlık teşvik edilmiş, yıllara sari siyasi anlayışların üstünden buldozerle geçilmiştir. Üniversiteler ve yargı üzerindeki tahakküm her yönüyle toplumsal güven itibar kaybına sebep olmuştur. Ve tabii, yıllara sari sivil anayasa arayışları her seferinde akim bırakılmış, bir türlü bu yönde mesafe alınmasına izin verilmemiştir.”
DARBELERİN ORTAK ÖZELLİĞİ “MİLLİ, YERLİ ANLAYIŞA DÜŞMANLIK”
“Bunların yanında farklı tesbitlerimiz de var” diyen Aydemir, “Darbelere dikkat ediniz işbaşında yerli ve milli anlayışın uç verdiği hükümetler bulunuyor. Gariptir, darbe sonrası işbaşına getirilenlerin tamamı millet iradesinde asla ve kat’a yer bulmayan isimlerden müteşekkil oluyorlar. Ve calibi dikkattir, darbe dönemlerine bakınız, küresel ölçekli yatırımların zirve yaptığı vasatlara denk geliyor. Bir büyük tenakuz, çelişki de barındırıyor içinde, darbeciler, kendilerine kutsiyet atfedenlere yöneliyorlar, orduyu peygamber ocağı diye niteleyenleri alaşağı ediyorlar. Ve tabii, darbecilerin en mütebariz hususiyetleri inanç sadedinde nakıs olanlardan oluşması. Yani manevi kıymet hükümlerimize sırt dönenlerce yapılması. Ve daha çarpıcı olanı, milli iradenin din ve vicdan hürriyeti noktasında buluştuğu, sivil anayasa taleplerinin dillendirildiği her türlü vesayete dur denildiği dönemlere denk gelmesidir.” notunu düştü.