Atatürk Üniversitesi 2015-2016 Akademik Yılı Açılış Töreni, sabah saatlerinde kampüs içerisinde bulunan Atatürk Üniversitesi Gençlik ve Bilim Anıtı’na çelenk konulmasıyla başladı.
Atatürk Üniversitesi 2015-2016 Akademik Yılı Açılış Töreni, sabah saatlerinde kampüs içerisinde bulunan Atatürk Üniversitesi Gençlik ve Bilim Anıtı’na çelenk konulmasıyla başladı.
Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak’ın çelenk sunumuyla başlayan açılış töreni, Kültür Merkezi A Salonu’nda devam etti.
Sayıştay Başkanı Doç. Dr. Recai Akyel’in açılış dersini verdiği törende ilk olarak, öğrenciler adına Hukuk Fakültesi öğrencisi Elifnur Abuşoğlu konuştu.
“Bir akademik yılın daha açılışını sizlerle birlikte gerçekleştiriyor olmanın heyecanını ve kıvancını yaşıyor, değerli katılımlarınız için hepinize teşekkür ediyorum. Bugün aramızda, kendilerini ağırlamaktan mutluluk duyduğumuz Sayıştay Başkanı sayın Doç. Dr. Recai Akyel beyefendiler de bulunmaktalar. Davetimizi kabul ederek hem törenimizi onurlandıran, hem de yeni akademik yılımızın açılış dersini verecek olan Sayın Akyel’e de teşekkür ediyor, kendilerine ve sizlere hoş geldiniz diyorum” sözleriyle konuşmasına başlayan Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak, kapsamlı bir değerlendirmede bulundu.
KOÇAK: ÜLKEMİZDE VE BÖLGEMİZDE YAŞANAN TERÖR OLAYLARI HEPİMİZİ DERİNDEN ETKİLEDİ
Prof. Dr. Hikmet Koçak, konuşmasında “Gerek bölgemizde cereyan eden olaylarda, gerekse ülke içinde patlak veren terör olaylarında çok sayıda vatandaşımızın yaşamını yitirmesi ve çok sayıda asker ve polisimizin şehadet şerbeti içerek, dar-ı bekaya irtihal etmesi hepimizi derinden yaraladı.
Buradan yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet diliyor, kahraman şehitlerimizin aziz hatıraları karşısında saygıyla eğiliyorum. Zira şahit olduğumuz kanlı olaylarla hepimiz derinden sarsılmıştık.
Uykusunda şehit edilen polislerimizin, eşinin ve çocuğunun yanında kurşunlara dizilen komutanlarımızın, tonlarca bombalara hedef edilen yiğit Mehmetçiklerimizin, canlarına kastedilen masum gençlerimizin, diri diri yakılan 16’lık Yasinlerimizin, cesedi kıyıya vuran Aylan bebeklerimizin ve daha binlerce insanımızın trajik hikâyeleriyle sarsılmıştık.
Sarsıldık ama şunun da bilincindeyiz; içinde yaşadığımız coğrafya, tarih boyunca dünyanın en gözde coğrafyasıdır.
Bu topraklar güzelliği ve bereketli oluşuyla, neşet ettirdiği onlarca medeniyet ve çok boyutlu kadim kültür unsurlarıyla; derin sosyo-kültürel potansiyeline paralel, tarihin en güçlü sosyo-ekonomik ve jeopolitik merkezi oluşuyla, neredeyse tüm bir insanlığın beslenme kaynağı, tüm bir insanlığın dolaylı-dolaysız yaşam alanı olmuştur.
TOPRAKLARIMIZ TARİH BOYUNCA MÜTECAVİZ GİRİŞİMLERE SAHNE OLMUŞTUR
Bu durum, kuşkusuz coğrafyamızın, topraklarımızın sıklıkla mütecaviz girişimlere sahne oluşunu da beraberinde getirmiştir.
Şunu söyleyebiliriz ki, bin yılı aşkın bir süredir bu topraklarda yaşadığımız gibi, bin yılı aşkın bir süredir de bu topraklara karşı gerçekleştirilen her türlü saldırıyı bertaraf etmenin çabası içinde olmuş, vatan bellenen bu topraklar bin yıldır yüce milletimiz tarafından şerefle ve onurla müdafaa edilmiştir.
TÜRK MİLLETİ HER ZAMAN MAZLUMUN YANINDA OLACAKTIR
Bunu şöyle de ifade edebiliriz; Türk Milleti bin yıldır ve aralıksız olarak, bu topraklarda hem onurlu bir direniş, hem de kutlu diriliş mücadelesi vermiş, sergilenen hainliklerin, kurulan alçakça tezgâhların, sinsi planların, pusuların, kumpasların önünde vatanını kahramanca savunmasını bilmiştir.
Ve bilinmelidir ki, dualarıyla yanımızda olan ve bizden imdat dileyen, başta coğrafyamızdaki mazlum halklar olmak üzere, tüm ezilenler tarih boyunca, kendilerine sahip olarak başta yüce Allah’ı, sonrasında da aziz milletimizi bulmuşlardır, bundan sonra da bulacaklardır.
Bu itibarla, Atatürk Üniversitesi olarak, milletimizin birlik ve beraberliğini, devletimizin bölünmez bütünlüğünü ve bölgemizdeki insanların huzur ve saadetini hedef alan her türlü saldırıyı esefle kınadığımızı, üniversitemizin, -tüm mensuplarıyla- devletimizin ve milletimizin âli menfaatlerinin tarafı olduğunu, buradan kamuoyuna duyurmak isterim.
Bu beyanın, ayrıca Türkiye’deki 193 Üniversite arasında, öncül ve özellikli konumda yer alan ve ülkemizin gelişimindeki lokomotif kurumlardan biri olan Atatürk Üniversitesinin, menfur olaylara ilişkin yapmış olduğu bir irade beyanı olarak da kabul edilmesini dilerim.
Rektör olarak, bugün burada, görev süremin bitimine bir yıldan daha az bir zaman kalması hasebiyle, son akademik yıl açılış töreni konuşmamı gerçekleştiriyorum.
8 yıla yakın bir zamandır, burada Rektörlük görevimi ifa ederken, bu süre içerisinde, yeni kurulan Bayburt Üniversitesi ile Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesinin de rektörlüklerini tedviren yapan birisi olarak, hocalığın ve hekimliğin yanı sıra, yöneticiliğin de “hizmet etme sorumluluğunu tüm boyutlarıyla tatmış, yaşamış biriyim.
İki dönemdir şahsım ve mesai arkadaşlarım, Atatürk Üniversitesi gibi köklü bir eğitim çınarı altında, oldukça seçkin bir topluluğa; niteliği yüksek akademisyen ve öğrenciler ile idari personelden müteşekkil bir topluluğa hizmet etmeye çalıştık.
Üniversitemiz için, eski ifadeyle ‘kaht-ı rical’, yani ehil adam eksikliği söz konusu değildir. Öyle ki, Atatürk Üniversitesinin 59 yıllık geçmişindeki en baskın özelliği nitelikli insan yetiştirmek ve niteliği yüksek mensuplara sahip olmaktır.
ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ GİBİ SEÇKİN BİR ÜNİVERSİTEYE HİZMET ETMEK BÜYÜK BİR SORUMLULUKTUR
Bu açıdan bakıldığında, böylesine seçkin bir zümreye hizmet edebilmek, böylesi bir kurumu yönetebilmek, kuşkusuz büyük sorumluluk ve özveriler gerektirmektedir.
7 yılımızın bu bilinç ve hassasiyetle geçtiğini söyleyebilirim. Bununla birlikte, nitelikliler zümresi olan üniversitemizde, eğitsel, sosyal, bilimsel ve teknik sorunları çözme gücüne sahip ciddi bir birikim ve alt yapı bulunduğunu; bunun da, yönetim erki olarak bizlere ciddi imkânlar ve rahatlıklar sağladığını belirtmek isterim.
Görev süreci boyunca özellikle şu başlıklara azami ölçüde önem gösterdiğimizi de vurgulamak yerinde olacaktır.
Çaba, üretme, güven ve başarı her daim el üstünde tutulmuş ve bu hasletler takdire ve taltiflere mazhar kılınmıştır.
Kişiler yapabildikleriyle değerlendirilmiş, bir başkasının yaptıkları sayesinde kişilere değerler atfedilmemiştir.
Nitelik, başarı ve katma değer üretme çaba ve çalışmaları her şeyin üzerinde tutulmuştur.
Herkesin eşit imkânlara sahip olmasına ve kişinin herkesle aynı noktadan başlayıp, yetenek ve çabalarının kendisini götürdüğü yere kadar götürmesine imkânlar sunulmuştur.
Yönetim erki olarak gerçekleştirmeye özen gösterdiğimiz bu düsturlar, zaman zaman bazı sorunların yaşanmasına rağmen, büyük ölçüde, bir ‘liyakat sistemi’ halinde başarıyla uygulanmıştır.
Bu vesileyle, buradan 7 yıl boyunca birlikte çalıştığım tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyor, ayrıca geçmiş yıllarda büyük emek ve özverilerde bulunan tüm eski rektörlerimize ve hocalarımıza da derin minnetlerimi iletiyorum.
İzninizle ‘7 yılın değerlendirmesi’ başlığı altında üniversitemizin nereden nereye geldiğini, hangi kazanımları elde ettiğini, velhasıl gelişiminin hangi boyuta çıktığını, bir takım veriler ışığında ele almak istiyorum.
Öncelikle birimlerimiz bazında; Göreve geldiğimiz 2008 yılı itibariyle Atatürk Üniversitesinde 13 fakülte vardı, bugün ise fakülte sayımız 22,
2008’de 8 meslek yüksekokuluna sahip iken bugün üniversitemizde 12 meslek yüksekokulu bulunmakta, 2008’de üniversitemizde 6 enstitü varken, bugün 7 enstitüye sahibiz, 2008’de toplam 16 araştırma merkezi bulunurken, bugün toplam 23 araştırma merkezimiz hizmet vermekte, bilim üretmektedir. Tüm bunlara ek olarak, üniversitemizde ayrıca, konservatuvarımızın kurulduğunu da belirtelim.
ÖĞRETİM ÜYESİ SAYIMIZ 2610
Üniversitemiz “üniversiteler kuran üniversite” unvanı gereği, çok sayıda üniversitenin kurulmasında aktif rol almasına ve çok sayıda kurulu üniversiteye de yetişmiş akademisyen desteği vermesine rağmen, öğretim elemanı sayısı azalmamış, aksine artış göstermiştir.
Bugün ki öğretim elemanı sayımız 2 bin 610’dur. Öğrenci Sayımız 209 bin 729. 2008 yılı itibariyle 5 bin 879’u önlisans, 24 bin 149’u lisans, 2 bin 701’i lisansüstü olmak üzere toplam öğrenci sayımız 32 bin 729’di. Bugün ise Atatürk Üniversitesinin öğrenci sayısı, gururla ifade etmek gerekirse, 137 bin 685’i Açık Öğretim, 71 bin 377 örgün olmak kaydıyla, toplam 209 bin 62’dir. Bu rakam içinde, 101 bin 490’ı açıköğretimde olmak kaydıyla 114 bin 854 öğrenci önlisans, yine 36 bin 195’i açıköğretimde olmak kaydıyla 81 bin 703 öğrenci lisans, 12 bin 505 öğrenci de lisansüstü düzeyinde eğitimlerini gerçekleştirmektedirler.
Bu rakamlar içinde, 74 farklı ülkeden, toplam 2 bin 111 yabancı öğrencimizde eğitim almaktadır. Şu bilgiyi de paylaşmak isterim ki,
Bugünkü toplam öğrenci sayımız, 1957’den beri üniversitemizden mezun olanların toplam sayısına neredeyse denktir.Bir başka ifadeyle, Atatürk Üniversitesi mezunlarıyla birlikte, bugün sayıları 500 bine yaklaşan büyük bir aile konumundadır.
Yine, 2008-2009 öğretim yılında üniversitemize kayıt yaptıran öğrenci sayımız 9 bin 506 iken, 2015-2016 öğretim yılında kayıt yaptıran öğrenci sayımız, 69 bin 368’i açık öğretim olmak üzere toplamda 85 bin 854’tür.
Bir önemli veriyi daha paylaşmak gerekirse, Atatürk Üniversitesi, üniversiteye giriş sınavlarında ‘tercih edilme sayısı’ bakımından Türkiye’deki tüm üniversiteler arasında 2. sırada yer almıştır.
ÜNİVERSİTEMİZDE Kİ NİCELİKSEL GELİŞİM, NİTELİĞİ GERİLETMEMİŞTİR
Kuşkusuz, üniversitemizin bu mevcut durumu ve yakalamış olduğu bu gelişim ivmesi, Atatürk Üniversitesi ailesi olarak hepimizin övünç kaynağıdır. Bu noktada dikkatlerinizi çekmek istediğim çok önemli bir unsur söz konusudur. Bu unsur, Atatürk Üniversitesinin sayısal verilerinde böylesine önemli değişimler yaşanırken, kalitesinden ve başarısından asla ödün vermediği gerçeğidir. Yani, Atatürk Üniversitesi yatay olarak büyük bir gelişim ivmesi yakalamışken, bu başarı ivmesini dikey gelişiminde de gerçekleştirmiştir. Bu itibarla şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, üniversitemiz niteliği niceliğe boğdurmamış; niceliksel gelişim, niteliğimizi asla geriletmemiştir.
Bu nokta çok önemlidir. Atatürk Üniversitesi olarak, bizlerin en büyük başarısı budur bence. Normalde bir kurumun ya da bir yapının yatay olarak büyümesini gerçekleştirirken, dikey gelişiminden ödün vermesi, niteliğini ve değerini yitirmesi beklenir.
Oysa bu durum, üniversitemiz için böyle olmayıp, niceliksel artışların meydana getireceği hantallık ya da ağır iş yükü, bilim ve eğitim noktasındaki değer üretimimizin önüne geçmemiştir. Başta Üniversitemiz olmak üzere, ülkemiz yükseköğretimine, bölgemize ve Erzurum’a sağlanmış en büyük kazanımlardan birinin, dönemimizde kurulan Açık Öğretim Fakültesi olduğunu söylemek istiyorum.
Kuruluşunun üzerinden kısa bir süre geçmesine rağmen, bugün hem bizlerin, hem de Erzurum’un yüz akı olabilen Açık Öğretim Fakültemiz, 3 lisans ve 21 önlisans programlarıyla, 140 bine dayanan öğrenciye sahiptir.
Fakültemize ait bu rakamın, ülkemizdeki 193 üniversiteden 190’ının öğrenci sayısından daha fazla olduğunu dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Gerçekten de göğsümüzü kabartacak gelişmelere imza atan bu fakültemiz, sadece öğrenci sayısıyla değil, eğitim standartlarını çağdaş gerekliliklerin seviyesine taşıyabilmesi ile teknik ve teknolojik alt yapı ve donanımını oldukça üst düzeylere çıkarmış olmasıyla da her övgüyü hak edecek duruma gelmiştir.
Erzurum’daki öğrenci iletişim merkezine ek olarak Ankara’da ve İstanbul’da da öğrenci iletişim merkezleri açmak üzere olan fakültemiz, bugün itibariyle biri Bakü’de olmak kaydıyla, toplam 70 sınav merkezinde sınavlar yapmaktadır.
Bilindiği üzere, Açık Öğretim Fakültemiz, “ikinci üniversite” fırsatı sloganı altında önlisans ve lisans öğrencisi olan ya da mezun durumda bulunan herkese de sınavsız ikinci bir üniversite okuma imkânı sunmaktadır.
YILDA ORTALAMA 1 MİLYON HASTA KABUL EDİYORUZ
Yine, Üniversitemizin özellikli yanlarından biri de, sadece Erzurum değil, bölgemizdeki ve yakın coğrafyadaki hastalara da sağlık hizmeti sunan bir Araştırma Hastanesine sahip olmasıdır.
Bölgeye hizmet veren Hastanemizde yıllık yatak doluluk oranı ortalama yüzde 90 olup, polikliniklerimize ortalama 1 milyon hasta müracaat etmekte ve yıllık yaklaşık 75 bin hastaya yataklı tedavi hizmeti sunulmaktadır.
Yine bugün hastanemizde 600’e yakını öğretim üyesi olmak kaydıyla 3 bini aşkın personel görev yapmaktadır.
Yeni sağlık kompleksimizde Radyoloji, Büyük/Çocuk acil klinikleri ve merkezi laboratuvarımız gerek fiziki mekân, gerekse donanım olarak tamamen yeniden planlanmış ve ciddi yatırımlar gerçekleştirilerek ülkemizin en ileri ve örnek gösterilen üniteleri haline getirilmişlerdir.
Hastanemizde her biri başlı başına dev yatırımlar gerektiren Organ Nakli Merkezi, Kalp Merkezi, Hiperbarik Oksijen Tedavi Merkezi, Tüp Bebek Merkezi, Kemik İliği Nakli Merkezi, Ayaktan Kemoterapi Merkezi, Günübirlik Tedavi Ünitesi, Algoloji Ünitesi, Akupunktur ve Tamamlayıcı Tıp Yöntemleri Araştırma Merkezi ve tam otomatik robotize akıllı eczane gibi birimler görev süremiz içinde kazandırılmıştır.
Yapılan çalışmaların ve sağlanan kazanımların hepsini buradan anlatmanın mümkün değil.
Ancak kısaca şunu belirtmek isterim ki, Üniversitemizin ülke genelindeki ve küresel çaptaki görünürlüğü, bilinirliği, tanınırlığı ve itibarı düne oranla bugün çok daha geniştir, büyüktür.
Geleceğe sahip olmak, geleceğin dünyasında yer alabilmek, aktif ve belirleyici konumlarda olabilmek adına, hep birlikte çalıştık, çabaladık.
Bizler şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da sadece akademik eğitim, bilimsel çalışmalar ve bilimsel üretimlerin gerçekleşmesi için değil, aynı zamanda ülkemizin bölgesinde ve küresel ölçekte önemli bir aktör olabilmesinin yol ve yöntemleri üzerinde de mesai harcamaya devam edeceğiz.
Temel hedefimiz “üniversitemizi, akademik alanda tanınan, uluslararası entegrasyona uyumlu, rekabet edebilen, disiplinler arası işbirliğine yatkın, kalite güvencesine sahip, bölgeyle ve toplumla bağlarını genişletip, güçlendiren, sanayi ile işbirliği yapabilen, değişen çevre şartlarına, yeni ortaklara ve ortamlara uyum sa��layabilen” özelliklerimizi daha da pekiştirip, ideal olana doğru hızla ilerlemektir.
Üniversitemizin çok değerli öğretim elemanları; Sözlerimin sonuna yaklaşmışken, üniversitemizin bugün ki duruma gelebilmesinde sizlerin etkin ve saygıya değer çaba ve çalışmalarınızı şükranla karşıladığımı bilmenizi isterim.
Bir yükseköğretim kurumunun başarısı, şüphesiz akademik kadrosunun iyi yetişmiş olmasına bağlıdır. Onların imkânları ve fırsatları doğru bir şekilde değerlendirmelerine ve yarar üretimlerindeki ısrarlı çabalarına bağlıdır.
ATATÜRK ÜNİVERSİTELİ OLMAK BİR AYRICALIKTIR
Sevgili öğrencilerim; Hepiniz Atatürk Üniversitelisiniz ve bu ayrıcalığınız, artık kayıt yaptırdığınız andan başlayıp, bir ömür boyu sürecek bir ayrıcalıktır. Öncelikle sizlerden bu ayrıcalığın bilincinde olmanızı istiyorum. Bununla birlikte, ailelerinizin, milletimizin ve insanlığın sizlerden çok şey beklediğinin bilincinde de olmanız gerekmektedir.
Bu toprakların geleceğini ve milletimizin tarihini sizler yazacaksınız. “Sizler geleceğin daha çağdaş, güçlü, bağımsız ve demokratik Türkiye’sinin mimarları olacaksınız”.
Sizlere düşen, üniversite olarak sunduğumuz bütün imkânlardan, şartlardan ve fırsatlardan azami ölçüde faydalanıp, mezuniyet sonrasındaki yaşam kurgunuzu şimdiden inşa etmenizdir.
Açılışını gerçekleştirdiğimiz yeni akademik yılın bir kez daha, üniversitemize, milletimize ve insanlığa hayırlar getirmesini diliyor, üniversitemize şimdiye kadar hizmet etmiş, üniversitemizin gelişip büyümesinde katkıda bulmuş, hayatta olan ve olmayan tüm hocalarıma ve personelimize bilhassa şükran ve minnet duygularımı ifade ediyorum” şeklinde konuştu.
BAŞKAN SEKMEN: ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ ERZURUM’UN EN ÖNEMLİ DEĞERLERİNDEN BİRİDİR
Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen ise Atatürk Üniversitesi’nin Erzurum’un en kıymetli değerlerinden biri olduğunu vurguladı. Eğitim alan öğrencilerin geleceğe en güzel şekilde hazırlanmaları gerektiğini belirten Sekmen, konuşmasına şöyle devam etti: “Öğrenciler iyi eğitim almalılar ki devletin ve milletin yönetimini onlara bırakalım. Ülkemizdeki üniversitelerde son yıllarda çok başarılı eğitimler veriliyor. Fakat benim şahsen gördüğüm bir eksiği burada belirtmek istiyorum. Bu da öğrencilerimizin nazari olarak iyi yetiştirildiğini, fakat uygulamaya çok az imkân tanındığını görüyorum. Her fırsat buldukça da bunu gündeme taşıyorum. Diyorum ki gençlerimiz seçtikleri branşlarda, nazari olarak aldıkları bilgileri, uygulamalı olaraktan mutlaka piyasada yapmaları gerektiğini ifade ediyorum. Elbette üniversiteler sizlere birer diploma verecekler. Fakat hayatta başarılı olmak istiyorsanız hangi mesleği seçtiyseniz ona uygun uygulama yapmanız gerekiyor” dedi.
VALİ ALTIPARMAK: BU ŞEHRİN İKLİMİ SOĞUK AMA MİLLİ MANEVİ DEĞERLERİNE BAĞLI İNSANLARI OLDUKÇA SICAKTIR
Atatürk Üniversitesi’ni tercih edip Erzurum’da öğrenim görmeye başlayan öğrencileri tebrik eden Erzurum Valisi Dr. Ahmet Altıparmak, öğrencilerin başarılı ve güzel bir tercihte bulunduklarını vurguladı. Vali Altıparmak: “Çok farklı şehirlerden gelip Erzurum’u tercih eden öğrencileri görmek, bu ilin valisi olarak beni de ziyadesiyle memnun ediyor. Bazı öğrenciler kütüphanesi, bazıları marka olmuş hocaları ve bölümleri, bazıları da bu şehir huzurlu diye Erzurum’u tercih ediyor. Hatta ara sınıflardan yatay geçişle gelen öğrenciler var. Bu şehirde hakikaten iklimi soğuk ama milli ve manevi değerlerine bağlı, sıcak insanların olduğunu görmekte herhalde bu tercihlerinde önemli bir etken olarak görünüyor. Öğrenim görürken en büyük iddianız, hocalardan daha fazla ne kadar bilgi alabilirim ve yararlanabilirim olsun. Zira siz de biliyorsunuz ki öğrenmeyi bırakan yirmisinde de olsa, yetmişinde de olsa yaşlıdır. Herhalde hiçbiriniz bu kadar erken yaşlanmayı istemezsiniz. Bizlerin ortak yaşama kültürü noktasında çok hassas olmamız lazım. Hakkı biraz da karşı tarafın fikrinde aramayı bilmemiz lazım” şeklinde konuştu.
Açılış konuşmalarının ardından Atatürk Üniversitesi’ndeki fakültelerini birincilikle kazanan öğrencilere, Rektör Koçak tarafından tablet hediye edildi.
2015-2016 Akademik Yılı ilk dersini, Sayıştay Başkanı Doç. Dr. Recai Akyel verdi. Akyel, ‘Kurumlarda Kalite’ konusunu öğrencilere anlattı.
Doç. Dr. Akyel: “Her kurum yaptığı işi kalite şartlarına uygun yapmalıdır. Eksik, hatalı ve yanlış yapılan işlerin çok boyutlu olumsuz etkileri vardır. Kaliteye aykırı gerçekleştirilen karar, işlem ve eylemler bireyleri mutsuz, toplumu huzursuz ve kurumu başarısız kılmaktadır.
Kurumların işlerini kalite şartlarına uygun yapmaları beklenir. Kurumların işlerini doğru yapıp yapmadıklarının tespiti için kalite kontrol ve kalite güvence sistemleri kurulmuştur. İç kontrol ve iç denetim kalite kontrol fonksiyonunu, dış denetim ve yargı ise kalite güvence fonksiyonunu yerine getirmektedir. Kurumlar Kontrol, Kalite ve Güvence Sistemlerini kurmalıdır.
Tüm kamu yönetiminde uyulması istenen ortak genel ilkeler bulunmaktadır. Bu genel ilkelere uyulması halinde genel anlamda, kamu yönetiminin kaliteye uygun davrandığı kabul edilmektedir. Bu genel ilkeler bütüncül olarak kamunun kaliteli iş yapmasının da gereklilikleridir.
Kurumlar Hesap verme sorumluluğu ve saydamlık çerçevesinde çalışmalıdır. Kurumlar etkili, ekonomik, verimli ve hukuka uygun olarak çalışmalıdır. Kurumlar; kaynakların elde edilmesi, muhafaza edilmesi ve kullanılmasında öngörülen amaç, hedef, kanunlar ve diğer hukuki düzenlemelere uygun davranmalıdır” dedi.
Akyel, konuşmasının sonunda 2015-2016 Akademik yılının Atatürk Üniversitesine hayırlı ve uğurlu olmasını diledi.