Usta Kalem Selman Soğukpınar Yazılarıyla Kartv.de

Dua Edelim ki Başımıza Taş Yağmıyor

DUA EDELİMKİ BAŞIMIZA TAŞ YAĞMIYOR

Yüzde doksan dokuzu Müslüman dediğiniz benim ülkemde Noel ağaçları AVM’lerin, İş merkezlerinin ve şehir meydanlarının ortasında yer buluyor mescitler merdiven altlarına yapılıyorsa. Ben yüzde doksan dokuzun Müslümanlığından şüphe duyarım. Müslüman mısın? Elhamdülillah.. Kardeşim benden iyi Müslüman mı olur? Deyip de, Noel gecesinde evinde yılbaşı eğlencesi düzenliyorsan ben senin Müslümanlığından şüphe ederim. Müslümanım deyip de Noel akşamı millete mutlu Noeller, Allahtan sağlık, sıhhat afiyet diliyorum diye sağa sola mesaj atıyor Allah’ı işlediğin küfre battığın gecene şahit tutuyorsan ben senin Müslümanlığından şüphe ederim. Müslümanlar zulüm altında inim inim inlerken sen Noel kutlaması yapıyorsan ben senin İmanından da Müslümanlığından da şüphe ederim. Müslümanlık, İman ve İslam bu kadar basit değildir. Bu din kimsenin oyuncağı değildir. Nasıl yaşamak istiyorsanız öyle bir din uydurmazsınız. Kim diyorsa benim ülkemin yüzde doksanı Müslümandır. Benim ona cevabım nettir. Hadi ordan canım sende.. Sonrada neden zulüm yağmur gibi bütün İslam coğrafyasına yağıyor. Neden Allah dualarımızı kabul etmiyor. Neden İslam ülkeleri kan ve gözyaşına mahkûm olmuş. Sebebi açıktır. Müslümanlar gerçek Müslüman gibi yaşamadığı müddetçe bu zulüm yarın dolu olup başımızdan aşağı yağacak. İnsanlık Hz. Peygamberimiz ve İslam dini ile şereflenmeden yani cahiliye devrinde ki bütün sapkınlıkları, azgınlıkları bugün birebir yaşanmakta ve deyim yerinde ise adeta zıvanadan çıkmış bulunmaktadır. Cahiliye de ki zulüm başka bir değişle rahmetsizlik bir toplumun toptan intiharıydı. Biri diğerini zulmederek öldürmüş ise başucunda bir de içki içer rahmetin merhametin eseri bile görülmezdi. Çünkü onun içindeki rahmetten yoksun olan duygu öldürmekten zevk alır bir duruma gelmişti. Rahmetin tezahürü sevgidir. Cahiliye de sevgi kalmamıştı. Hz Ömer’in dediği gibi başındaki toprakları ayıklayan yavrudaki merhameti göremeyecek kadar gözler körelmiş idi. Yürekler o denli katılaşmış ki babalıktan kalan rahmet esintilerini bile cahiliye karanlığı örtmeye yetmiş idi. Cahiliye döneminde zina, içki, kumar, faiz insanları katletmek kısaca bütün edepsizlik ve ahlaksızlık insanları sarmalamıştı. Tıpkı bugün vuku bulan edepsizlikler gibi.. Biri kalkıp desin kardeşim sen yalan söylüyorsun bugün bunların hiç biri olmuyor. Senin gözün kör kardeşim, Müslümanlara iftira atıyorsun, Kardeşlerim! Mümin olan şunu unutmamalıdır ki, Dua bir sırrı ubudiyettir. Neticeleri ahirete bakar. Dua, kulun dergâhı ilahiye de aczini ve fakrını ilan edip bir aczine istinad, fakrına ise istimdad istemesidir. Dua bütün hazineleri yanında olan, bütün rahmet hazinelerinin anahtarı elinde bulanan, her yerde hazır ne nazır olup kulunun her ihtiyacını bilen, sesini işiten, gören bir kadiri mutlakın kapısını niyazla çalmaktır. Dua bir ibadettir ve dua ibadetinin mükâfatı ahirettedir. Dua, kulun Rabbine yönelip O’ndan yardım dilemesidir. İnsan, gücünün yetmediği ihtiyaçlarını elde etmek, kendi kudretiyle erişemediği arzularına erişmek için Allah’a sığınır. Çünkü Allah’tan başka hiç kimse yoktur ki, onun en gizli arzularını duyup yerine getirsin, ihtiyaçlarını karşılasın. Dua ibadettir. Dua deyim yerinde ise ibadetin ruhudur. İnsan dua vasıtasıyla Cenab-ı Hakka yaklaşır. Ama Rabbimden istemek için yüzü olmalı insanlığın. Duamızın kabul olması için önce bizim gerçek bir Müslüman gerçek bir mümin olmamız gerekiyor. Hâlbuki biz önce nankörlük ediyoruz. Bütün edepsizlikleri işliyor. Sonra tövbe edip dua ediyoruz. Tövbe ve duadan sonra edepsizlik etmeye devam ediyoruz. Sonrada duamız neden kabul olmuyor diye yakınıyoruz. Heyhat .. Olduysa mübarek olsun.. Cennette kapılarını açmış hepimizi bekliyor zaten. Cehennemde dolmuş bize yer kalmamış öyle mi? Yandık ki ne yandık.. Vallahi dua edelim ki başımıza taş yağmıyor. Açıkça söylemek gerekirse Rabbimin bu kadar nimetine karşı bizim yaptığımız nankörlük, insanın yaratılışına aykırı olduğu gibi, üstelik ahirette şiddetli bir azabı da hak edecektir.. Rabbim bizlere Rahmeti ile muamele eylesin. Rahmet ki katılaşan yüzleri ve kalpleri yumuşatma ameliyesidir. Zulmün zıddı, karanlığın aydınlığa inkılâbı, çoraklığın susuzluğun karşısında bir yen edinmekte diyebiliriz. Rahmetin bulunduğu yere azap inmez. Rahmet kardeşliğin yeniden inşası, kucaklaşmanın adıdır. İhtiyaç anında kalplerin birleşerek rahmetin sahibinden tazarrudur. Rahmet için Dua lazımdır. Dua içinde sağlam bir iman lazımdır. Başta şahsım olmak üzere vallahi halimizin ve gidişatımızın çok acı olduğunu belirterek cümlelerime son verirken, Zinanın, kumarın, içkinin, sarhoşluğun sapkınlığın ve edepsizliğin arşa dayandığı bir Küfrün bayramı sözde Müslümanların kutladığı Noel gecesinden sonra Müslümanım diyenlerin kendilerini bir yoklamaları gerekir. İmanımız bizi yolda bırakır mı? Örtümüz bize cehennemde kalkan olur mu? İmanımız bize kabirde ona ışık olur mu? İmanımız bizi sırattan geçirir mi? İmanımız bizi son nefeste kurtarır mı? Diye Bu edepsizliklerden uzak

Bu edepsizliklerden uzak birisi olarak şahsen kaygı etmekte Rabbimden medet dilemekteyim. Şimdi diyeceksiniz Rabbimin rahmet kapıları sonsuzdur. Elbette derim Rabbimin Rahmetinden sual olunmaz. Ancak biz Rabbime gerçek kul muyuz? Benim işte bu noktada şüphem var. Her gün amel defterimize kaydedilen şeylerin ne kadarı isyan, ne kadarı itaat ve kulluktur. Bunun cevabını sapıtmış bu insanlık içerisinde ben veremez oldum Sizi bilemiyorum.. Vesselam


01.01.2016 22:14:00