'Sincar yeni bir Kandil olma yolunda, buna müsaade edemeyiz'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dün akşam Sayın Obama ile uzun uzun görüşmemiz oldu. PYD – YPG gibi örgütlere ihtiyacımız yok. Gelin sizlerle beraber Rakka’dan DEAŞ’ı atalım dedik. Sincar’da bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Sincar yeni bir Kandil olma yolunda, buna müsaade edemeyiz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen Gazi ve Şehit Yakınları Atama Töreni’nde konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dün akşam Sayın Obama ile uzun uzun görüşmemiz oldu. PYD – YPG gibi örgütlere ihtiyacımız yok. Gelin sizlerle beraber Rakka’dan DEAŞ’ı atalım dedik. Sincar’da bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Sincar yeni bir Kandil olma yolunda, buna müsaade edemeyiz” dedi.

“Milletin kararının üstünde bir karar yoktur”
“Haklı olarak benim vatandaşım idam, idam, idam diyor” diyerek sözlerini sürdüren Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bende vatandaşıma, bizim hukuk sistemimizde parlamento bunun kararını verir, parlamento böyle bir kararı alacak olursa Cumhurbaşkanı olarak bu karar bana geldiğinde bende bunu onarım diyorum. Bazı batılılar bize niye idam diyorsun diyor. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindin diyorum. Bizim ülkemiz demokrasi ile yönetilen bir ülkedir. Milletin kararının üstünde bir karar yoktur. Siz eğer demokrasi diyorsanız, o zaman burada konuşamazsınız. Siz darbeyi savunuyorsunuz. Şuan da dünyanın büyük bir çoğunluğunda idam hala var. Geçenlerde ABD’de 19 yıl önce tutuklanmış olan birisi infaz edildi. Hala devam ediyor. Birçok yerde hala var. Tablo böyle olduğu halde bize kalkıp akıl verenler, o aklı kendilerine saklasınlar. 15 Temmuz darbe girişiminin ülkeyi ele geçirmekten ziyade, ülkede bir iç savaş çıkartmak amacı taşıdığı açıktır. Bu ülkeyi az çok tanıyan herkes, milletin devleti bu alçaklara zihnini ve gönlünü Pensilvanya’ya satmış bu hainlere, teslim etmeyeceğini bilir. Bunun için 15 Temmuz’u aynı zamanda bir işgal girişimi olarak nitelendiriyoruz. Türk milleti, vatanını işgal etme, ezanını susturma, bayrağını indirme, devletini yıkma peşinde olanlarla nasıl mücadele ettiğini, edebileceğini Çanakkale’de ve İstiklal Harbinde göstermiş bir millettir. Aradan yaklaşık bir asır geçtikten sonra bu defa içimize soktukları hainler ve gafiller aracılığıyla aynı projeyi bir kez daha hayata geçirmeye çalıştılar. Terör örgütleri ile mücadele etmekten yorgun düştüğünü, yaşadığı ekonomik krizlerle hırpalandığını, kendi iç mücadelesinde enerjisini tükettiğini varsaydıkları bu milletin artık kendilerine karşı koyamayacağını sandılar. Özellikle 2012 yılından sonra arka arkaya hayata geçirdikleri provokasyonlarla, nefesimizin tamamen tükendiğini düşündüler. Kendi aralarındaki görüşmelerde, 3-5 bomba atılınca, uçaklar uçmaya başlayınca ortada kimse kalmaz’ diyorlardı. Kendileri uçaklarıyla, tanklarıyla, silahlarıyla meydana çıkınca ortada kimsenin kalmayacağını zannedenler karşılarında milyonları görünce şaşırdılar. Tankları görünce kaçacaklarını sandıkları insanlar, o tankların altından girip üstünden çıkınca darbecilerin tüm hesapları bozuldu. Doğrultulan tüfeklerin önünde onlarca kişi vurulup düştüğü halde kimsenin yerinden kıpırdamadığı, tam tersine üzerlerine üzerlerine gelmeye devam ettiğini görünce paniğe kapıldılar. Tek başına bir hanım kardeşimizin eli silahlı olan askere karşı nasıl dimdik olduğunu gördünüz. Onun elinde silah mı vardı. Ama o karşısındaki insanın adam olduğunu, yiğit olduğunu, erkek olduğunu, benim askerim karşısında bir hanıma mermi atmaz diye düşünüyordu.”

“Sakın bize mağdur edebiyatı yapmayın”
FETÖ ile mücadelede kararlılıkla yola devam edileceğinin altını çizen Erdoğan, “Bu nasıl darbe diyorlar. O uçaklardan, o tanklardan niye daha çok bomba atılmadı diyorlar. Korkuyu unutmuş, ölümü göze almış insanlara istediğiniz kadar bomba, istediğiniz kadar mermi atın netice değişmez. Sadece daha çok kan akardı, daha çok can yanardı. Bizim milletimizin ölüme bakışı öyle başkaları gibi değildir. Biz ölümü bir son, bir yok oluş değil; asıl olana, baki olana kavuşma olarak gördüğümüz için tevekkül ile karşılarız. Biz ölümden sonra dirilişe inanmışız. 15 Temmuz gecesi 246 değil de 246 bin insanımız şehit olsaydı, bu mesele üzerinden polemik ürütenler acaba darbeyi kabul edecekler miydi? O zamanda başka bir bahane bulacaklardı. Ne darbenin ne darbe girişimine karışanların ne de o örgüte doğrudan veya dolaylı destek veren hiç kimsenin gözünün yaşına bakma hakkına sahip değiliz. Kimse mağdur edebiyatı yapmasın. Eğer benim yakın arkadaşlarımın içinde de varsa onlara da sesleniyorum; sakın bize mağdur edebiyatı yapmayın. Benim mağdur, mazlumlarım burada. Kimse kalkıp cezaevlerinde olanlar şunlar, bunlar. Mağdur olduğunu mu iddia ediyor. Şimdi mektuplar geliyor, itirazlar. Hepsi aynı kalıptan çıkmış. Aynı şeyler. Siz kimi aldatıyorsunuz. Müslüman, bir sokulduğu delikten bir daha sokulmaz. Mağduriyete uğramış olanların hakkını gözetmek elbette vazifemiz. Özellikle 17-25 Aralık ve 15 Temmuz’a rağmen FETÖ’nün içinde yer almayı sürdüren hiç kimse ne mağdur ne de masumdur. Bu kişiler en yakınlarımız olsa adalete hesap vermelerini sağlamak mecburiyetindeyiz. Çünkü bizim şehitlerimiz ve gazilerimize karşı sorumluluğumuz var. Bizim açımızdan 15 Temmuz’un anlamı ve fotoğrafı açıktır. Halkımız 15 Temmuz’da bir şey söyledi. Tek millet dedi. Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Romanıyla 80 milyon tek millet, tek bayrak dedi. Bayrakları bayrak yapan üstünde ki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır dedi. 780 bin kilometrekare tek vatan. Biz bu vatanı kimseye böldürtmeyiz. Bugün Gabar, Tendürek dağlarında orada Mehmedim yaz kış demeden bir mücadele sürdürüyorsa, oralardan inmiyorsa bunun tek sebebi buradan bir milim yeri kimseye kaptırmayız. Burada şehidimizin kanı var. Türkiye Cumhuriyeti devletinden başka bir devlet kabul etmiyoruz. Bu anlayışa sahip çıktılar 15 Temmuz gecesi. Kendisinin ve evlatlarının geleceğini hiç kimseye ipotek ettirmeyeceğini göstermiştir benim milletim. O Pensilvany


27.10.2016 13:49:00