Öncelikle Türkiye’de sağılabilir hayvan sayısı bakımından Erzurum, Konya’nın ardından ikinci sırada geliyor. Tarım İl Müdürlüğü verilerine göre toplamda 43 bin 779 işletmeye (ahır) sahip olan kentte 476 bin 930 sağılan hayvan var. Buna karşın şehirdeki süt miktarı ne kadar olması lazım?
Rakamlara fazla boğmadan hemen söyleyeyim; günlük 1 milyon, aylık 32 milyon, yıllık ise 391 milyon litre…
Oysa bizim sağlıklı olarak topladığımız süt miktarı, geçen yılın verilerine göre ortalama 5 milyon litre. O da Erzurum Ticaret Borsası’nın ‘Soğuk Süt Zinciri Projesi’ sayesinde 6 bin 013 sağmal hayvandan toplamış. Yani devede kulak, kent genelinde üretilen sütün yalnızca yüzde 2’sine tekâmül ediyor.
***
Soğuk Süt Zinciri Projesi ile 2023 yılında 5 bin 884 ton süt toplanmış ve köylüye 61 milyon 312 bin 114 lira ödene yapılmış. Mevcut potansiyelin yalnızca yüzde 2’lik kısmı ile ortaya çıkan rakam bu. Varın Erzurum genelindeki süt varlığını ve ekonomik kaybı siz hesap edin.
Kent genelinde yaklaşık 6 milyar liralık görünmeyen bir ticaret var! Ortalama bir holding gelirine denk olan bu rakamlar üreticiye yansımadığına göre kimlerin cebine gidiyor? Devletin alması gereken milyonlarca liralık vergi kaybını söylemiyorum bile!
Geri kalan bu kadar hayvan ve toplanması gereken sütlere ne oluyor?
Öncelikle projeye dahil olmayan köylünün birçoğu para etmediği için hayvanını sağmıyor. Daha çok danaların emmesini istiyor. Çünkü danasını daha iyi rakama satabiliyor. Bir kısım ilkel şartlarda süt toplayıcılarına (çerçi) ekmek, makarna, salça gibi temel gıda maddesi karşılığında veriyor. Sütün kilo fiyatı 1 ekmeğe eş değer geliyor!
***
Erzurum Ticaret Borsası sütün litresini köylüden 11.50 liraya alırken ilkel süt toplayıcıları 7 ila 10 lira arasında süt alımı yapıyor.
Üstelik bu sütleri aynı gün değil bir sonra ki gün bile gelip alabiliyor. Sütün çürümesi onlar için sorun teşkil etmiyor. Çürüyen süte kimyasal katıp sözde sağlıklı hale getiriliyor. İşte o sütler soframıza, peynir, yağ olarak geri dönüyor.
Tam bir facia!
Erzurum’da süt çetesi oluşmuş dersek kimseye iftira atmış olmayız. Çünkü en küçük dağ köyüne bile ulaşan bu kişiler, kışın süt verimi düştüğü için köylüyü borçlandırıp ( nakit para veya gıda maddesi karşılığında ) yazın istediği fiyata alıyor. Mandıraları kendine muhtaç hale getiriyor!
Kamyonetlerin arkasına tertiplenen mekanizmalar ile sağlıksız ilkel şartlarda sütler toplanıyor. Hatta bazı durumlarda kimyasal madde taşınması gereken bidonlarda süt taşınıyor mandıralara…
Bugüne kadar ne bu beylere denetim yapan olmuş neden ceza kesen!
***
İyi de kentteki tüm sütü neden Ticaret Borsası almıyor?
Öncelikle devlet erkinin bu projesi daha fazla sahiplenmesi ve Soğuk Süt Zincirine yeni araçlar, ekipler oluşturması gerekiyor. Anlayacağız proje ağırdan alınıyor!
Erzurum hayvan varlığı açısından iyi bir durumda olsa da süt ürünleri açısından aynı şeyi söylemek imkânsız.
AB standartlarına uygun sayısız işletmemiz var. Hatta hepimiz ürünlerini sofralarımıza misafir ediyoruz. Eminim bir çırpıda bunların isimlerini her biriniz yazıyı okurken saydınız.
İşte Erzurum’un o değerli markaları ne yazık ki bu kentin çiftçisinin sütünü kullanamıyor. Öncelikle süt bulamıyorlar. Bir diğer sorunları ise sağlıklı süte ulaşamıyor. Sağlıklı süte ulaşılamayınca standart bir ürün de ortaya çıkmıyor. Bu nedenle kendi soğut süt tankları ile Erzincan başta olmak üzere çevre illerden süt getirtiyorlar. Yani çeşme başka yerde tas bambaşka yerde!
***
Elbette sağlıklı süte ulaşılamamasının nedenleri yalnızca bunlar değil;
Öncelikle siyasetçi ve bürokratların projeye sahip çıkması gerekiyor.
Ajansların veya tarım teşkilatının üretici ve STK’lara verdikleri ekipmanların varlığı, amacına uygun çalışıp çalışmadığı kontrol edilmeli!
Coğrafyanın çok büyük olmasına rağmen yeterince araç, ekipman ve personelin olmayışı… Süt memeden çıkıp ürüne dönüşünceye kadar gerekli denetlemelerin yapılmayışı...
Yan gelip yatan üretici örgütlerinin, kötü niyetli insanların elinde olması nedeniyle yararlanılamayan devlet destekleri…
Kooperatif ve Belediye Süt Birlikleri gibi organizasyonların sahip oldukları tesis, ekipman ve envanter bilgilerinin bilinmemesi...
Coğrafi işaretli ürünleri (Civil - Göğermiş Peynir, Tereyağı) hammaddesi olan sütün, başka şehirlerin bozuk sütlerinin ucuza alınarak merdiven altı tesislerde gıda kodeksine uygun olmayan şartlarda üretilmesi ve orijinal ürün gibi satılması...
Bu kadar büyük bir potansiyele sahip olmamıza rağmen Üniversite, Tarım Teşkilatı, Tarımsal Araştırma Enstitüsü gibi kurumların destek vermeyişleri...
Kamu destekleri ile belediyelerin kırsalda köylüye süt üretimi için altyapı ve ekipman desteği vermek yerine sayıları 40’ı geçen nüfusa göre en çok süt sanayicisinin olduğu Erzurum’da yeni mandıralar açmaya devam etmeleri...
Ciddi bir hayvan varlığı ve süt rezervine sahip olmamıza rağmen halimizi ortada…