Ritim bozukluğu neden olur? Ritim bozukluğu nedir?

Kalp atışının farklı zamanlarda ve düzensiz bir şekilde atmasıyla gerçekleşen ve her yaşta görülebilen bir hastalık olan ritim bozukluğu, hayat kalitesini düşürmekte felç ve ani ölümlere sebep olabilmektedir. Peki ritim bozukluğu nedir? Kalpte ritim bozukluğu neden olur? Sizler için bu sourların ve ritim bozukluğu ile ilgili bilinmesi gerekenleri derledik.

Kalp atışının farklı zamanlarda ve düzensiz bir şekilde atmasıyla gerçekleşen ve her yaşta görülebilen bir hastalık olan ritim bozukluğu, hayat kalitesini düşürmekte felç ve ani ölümlere sebep olabilmektedir. Peki ritim bozukluğu nedir? Kalpte ritim bozukluğu neden olur? Sizler için bu sourların ve ritim bozukluğu ile ilgili bilinmesi gerekenleri derledik.

Her yaşta gerçekleşebilen ve çeşitli sebeplerden meydana gelen ritim bozukluğu, kalbin sağlığı ile ilgili sizlere haber veriyor olabilir. Kalp krizi geçirmiş olanlarda ritim bozukluğunun daha sık görülebileceği belirtilirken, ritim bozuklarının kişinin soyal ve kişisel hayatını olumsuz etkilediği bilinmektedir. Uzmanlarımıza sorara sizler için ritim bozukluğu nedir, ritim bozukluğu neden olur, ritim bozukluğu tedavi yöntemleri neler, kalpte ritim bozukluğu hangi hastalıkların habercisi gibi soruların cevaplarını aramaya çalıştık…


 

Ritim bozukluğu neden olur? Ritim bozukluğu nedir? Kalp ritim bozukluğu

Viva Beyin ve Kalp Sağlığı’ndan Prof. Dr. Ali Serdar Fak, hipertansiyon, kalp yetersizliği ve kalp krizi geçirmiş olan hastalarda kalpte ritim bozukluklarının artabileceğini, hatta felç ve ani ölüm riskinin de olabileceğini belirtti. Kalp atımlarının hasta tarafından hissedilmesi durumu olarak tanımlanan çarpıntının çok çeşitli sebepleri olduğunu söyleyen Viva Beyin ve Kalp Sağlığı’ndan Kardiyoloji ve İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ali Serdar Fak, çarpıntının heyecan, efor ve stresle hissedilebileceğini söyledi. Kalpte görülen ritim bozukluklarının, yani aritmilerin de çarpıntıya neden olabileceğinin altını çizen Prof. Dr. Fak, “Aritmiler, sürekli veya geçici olabilir. Kalbin aniden ve sebepsiz yere hızlanması, düzensiz kalp atımları veya duraklama hissi önemli ritim bozukluğunun işaretleri olabilir. Hipertansiyon, kalp yetersizliği olan ve kalp krizi geçirmiş hastalarda rastlanan aritmiler önemlidir ve kalp yetersizliğini daha da artırabilir; hatta felç veya ani ölüm riskine işaret edebilir” diye konuştu.

Kalp ritmi bozuklukları olanlar dikkat

Bazı aritmilerde kalpte duraklamaların olabileceğini, bu sırada kişinin fenalık hissi ve bayılma yaşayabileceğini söyleyen Prof. Dr. Fak, sözlerine şöyle devam etti:

“Bazı aritmiler sırasında da kalp içinde oluşan pıhtılar beyin damarlarına giderek tıkanmaya ve felce sebep olabilir. Bazı aritmilerde ani ölümlere sebep olabilir. Kalp krizi geçirmiş ve kalp yetersizliği olanların veya ailesinde bayılma, erken yaşta veya ani ölümler bulunanların bu tür hayati aritmiler ile daha sık karşılaşırlar. Bu nedenle çarpıntı şikayeti olup, risk altında olanların çok dikkatli olmaları gerekiyor.”


Ayrıntılı bir muayene, Elektrokardiyografi (EKG) ve gereken kişilerde 24 saatlik EKG ritim kaydı yapılarak riskli durumların saptanabildiğini belirten Prof. Dr. Fak, “Risk altındaki kişilerde aritmilerin zamanında fark edilmesiyle ve uygun şekilde tedavi edilmesiyle bu hayati risklerin önlenmesi mümkün olur. Tedavi aritminin çeşidine göre planlanır. Bazı aritmilerde ilaç tedavisi yeterli olurken, bazı aritmilerde aritmiye sebep olan kalp dokusu kateterle yakılabilir. Kalbin durakladığı ve bayılmayla seyreden aritmilerde kalp pili takılması gerekir; ani ölüm tehlikesi taşıyan aritmilerde ise hastaya otomatik elektroşok cihazı takılması en güvenli tedavi yöntemidir” diye konuştu.

Türkiye Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı ve Türk Kardiyoloji Derneği Aritmi Çalışma Grubu Başkanı olan Prof. Dr. Dursun Aras, kalp ritm bozukluklarının kalp yetersizliğine, inmeye ve ölüme neden olduğunu belirterek, obezite, sigara ve aşırı alkol kullanımının kalp ritim bozukluğunun en sık nedenlerinden olduğunu söyledi.

Atriyal fibrilasyon, kalbin atriyum dediğimiz kulakçıklarının ritm bozukluğudur. Kalp hızı normalde dakikada 50-100 arasında ve düzenlidir, yani atımların aralıkları eşittir. Kalbin kulakçıkları ve karıncıkları aynı hızda ve birbirini takip eden bir düzen içinde çalışırlar. Atriyum fibrilasyonunda ise bu düzen bozuluyor. Kulakçıkların hızı dakikada 400 ve üzerine çıkarak titreşir hale geliyor. Karıncıklar ise dakikada 100 ile 200 arasında, hızlı ve aralıkları çok düzensiz olacak şekilde çalışıyor. Hastalar karıncıkların bu düzensiz çalışmasını çarpıntı olarak hisseder.

“Atriyal fibrilasyon kalp ritim bozukluğu ileri yaşta daha sık görülüyor”

Türkiye Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı ve Türk Kardiyoloji Derneği Aritmi Çalışma Grubu Başkanı olan Prof. Dr. Dursun Aras, atriyal fibrilasyonun özellikle ileri yaşlarda en sık görülen kalp ritim bozukluğu olduğunu vurgulayarak, “Yaş ilerledikçe sıklığı belirgin olarak artar. Toplumun genelinde sıklığı yüzde 3 civarındadır. Bu rakam 65 yaşından sonra yüzde 9 iken, 80 yaşından sonra yüzde 10-20’ye kadar yükselir. Gelişmiş ve gelişmekte olan toplumlarda ortalama yaşın artması ile her geçen yıl atriyal fibrilasyonun sıklığı artmaktadır ve en önemli toplum sağlığı sorunlarından biri haline gelmiştir” dedi.

Prof. Dr. Aras, atriyal fibrilasyon bulunan hastaların ölüm riskinin 2 kat, kalp yetersizliği riskinin 3 kat, ve en önemlisi felç riskinin ise 5 kat fazla olduğunu belirterek, “Kalbin kulakçıkları normal kasılma ve kanı ileriye atma fonksiyonunu kaybettiği için, kulakçıklar içinde kan pıhtıları oluşur. Bu pıhtılardan kopan parçalar dolaşıma katılarak beyin damarlarının tıkanmasına ve inmeye neden olabilirler. Bu durumda oluşan inmeler diğer inmelere göre daha fazla ölümcül ve daha fazla sakat bırakıcı seyrederler. İleri yaşlardaki inmelerin yaklaşık üçte birinden bu ritim bozukluğu sorumludur. Yine bütün araştırmalara rağmen sebebi bulunamayan inmelerin beşte birinin altından bu hastalık çıkmaktadır. Ayrıca hastaların önemli bir kısmında bu hastalık nedeni ile tekrarlayan hastaneye yatışlar olur, yaşam kalitesi kötüleşir ve zihinsel fonksiyonlar olumsuz etkilenir” şeklinde konuştu.

“Obezite, sigara ve aşırı alkol kullanmak kalp ritm bozukluğunun en sık nedenlerinden”

Prof. Dr. Dursun Aras, yaşın artması ile birlikte ritm bozukluğuna zemin hazırlayan hastalıkların da arttığını kaydederek, “Hipertansiyon, kalp yetersizliği, şeker hastalığı, koroner arter hastalığı, kalp kapak hastalıkları, akciğer hastalıkları, obezite, sigara ve aşırı alkol kullanmak en sık nedenlerdir. Ayrıca tiroid bezi hastalıkları, uyku apnesi ve böbrek yetmezliği olan hastalarda da sık görülür. Nadiren hiçbir hastalık olmadan da tek başına bu ritm bozukluğu olabilir” diye konuştu. “Kalp ritm bozukluğunun en sık belirtisi çarpıntı”
Prof. Dr. Dursun Aras, kalp ritim bozukluğunda hastaların genellikle hızlı ve düzensiz kalp atışlarından şikayet ettiklerini vurgulayarak, “Nefes darlığı, çabuk yorulma, göğüs ağrısı eşlik edebilir. Bu ritim bozukluğu hastaların bir kısmında birkaç saat veya birkaç gün devam edip normale döner ve zaman zaman tekrarlar. Bu nedenle şikayetler de bazen olur ve bazen düzelir. Hastaların bir kısmı özellikle yaşlılar hiç rahatsızlık hissetmeyebilirler. Ama ritim bozukluğunun oluşturduğu riskler şikayetsiz olan bu hastalarda da aynen söz konusudur. Bazen ilk bulgu beyin damarlarındaki tıkanıklığa bağlı olarak inme, kalıcı bir felç, geçici görme, konuşma bozukluğu veya kuvvet kaybı olabilir” ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Dursun Aras, şikayeti olan veya risk grubundaki hastaların doktor muayeneleri gerektiğini ifade ederek, Hastanın hikayesi ve fizik muayenesi önemli ipuçları verir. Tanıda en önemli yöntem elektrokardiyografi yani EKG’dir. Ritm bozukluğu varken EKG ile tanı koymak çok kolaydır. Ancak hastaların bir kısmında ritm bozukluğu dönem dönem olduğu için aradaki normal dönemlerde EKG de normal görünecektir. Bu durumlarda hastaların göğsüne yapıştırılan elektrodlar ile 24 saat veya daha uzun süre EKG kaydı yapabilen Holter gibi uzun süreli ritm takip yöntemleri kullanılabilir. Bu ritim bozukluğuna neden olacak hastalıkların tanısı ve ritim bozukluğunun kalbe etkisinin değerlendirilmesi için ekokardiyografi yani kalp ultrasonografisi gerekir. Ayrıca kan şekeri, böbrek, karaciğer, tiroid fonksiyonları için kan tetkikleri yapılmalıdır” diye konuştu.

Tedavinin birbirini tamamlayan iki kısımdan oluştuğunu vurgulayan Prof. Dr. Dursun Aras, “Birincisi kalp hızının ve ritminin kontrol edilmesidir. Kalp hızı genellikle çok hızlıdır ve yavaşlatmak için ilaçlar verilir. Bununla birlikte ritim bozukluğu devam eden ve normal ritme döndürülmek istenen hastalarda ritim düzenleyici ilaçlar (antiaritmikler) verilebilir. Bazen göğüse elektrik şoku uygulanarak ritim düzeltilir. Bazen de ilaçlara rağmen ritim bozukluğu ve şikayetleri devam eden hastalarda ablasyon ile ritim normale çevrilir ve tekrarlaması önlenebilir. Ablasyon işlemi koroner anjiografide olduğu gibi kasıktaki damarlardan kalbe ulaşılarak özel elektrod kateterler ile ritim bozukluğundan sorumlu odakların yakılması veya dondurulması işlemidir. Ablasyon işlemi aritmi konusunda uzmanlaşmış elektrofizyoloji uzmanı kardiyologlar tarafından yapılmaktadır. Ülkemizde bu konuda oldukça tecrübeli ve başarılı doktorlar ve merkezler bulunmaktadır” dedi.


“Ritim bozukluğunda en sık yapılan hata, inme önleyici olarak aspirinin kullanılması”

Prof. Dursun Aras, tedavinin ikinci ve belki de daha önemli kısmının ise beyin damarlarının pıhtı ile tıkanmasının, dolayısıyla inmelerin önlenmesi olduğunu ifade ederek, “65 yaşın üstünde olmak, daha önce geçirilmiş bir inme olması, hipertansiyon, şeker hastalığı ve kalp yetersizliği inme için en önemli risk faktörleridir. Bunlardan birinin veya birkaçının olması durumunda, ciddi bir sakıncası olmadığı sürece pıhtı önleyici ya da kan sulandırıcı olarak bilinen ilaçlar (antikoagülanlar) kullanılmalıdır. Bu ilaçların hepsi ülkemizde mevcuttur. Hastalar ve belki kısmen doktorlar tarafından da en sık yapılan hata inme önleyici tedavi olarak aspirin kullanılmasıdır. Aspirinin atriyal fibrilasyonda inme önlemedeki etkisi yetersizdir ve pıhtı önleyici tedavinin yerine geçmez. Maalesef halen Ülkemizde de pek çok ülkede olduğu gibi atriyal fibrilasyonda inme önlenmesi için pıhtı önleyici tedavilerin kullanımı gereken oranların çok altındadır ve halen korumadığı halde aspirinin yanlış kullanımı fazladır. Bu nedenle Ülkemizde ve bütün dünyada ölümlerin ve sakat kalmaların en önemli nedenlerinden biri olan inme ile mücadele yetersiz kalmaktadır. Gerekli hastalarda etkili ve doğru bir pıhtı önleyici tedavi ile inmelerin %70-80’i önlenebilmektedir. Bu alanda hasta, doktor ve sağlık çalışanlarının daha fazla bilgi ve ilgisine ihtiyacımız vardır. Şu noktayı tekrar tekrar vurgulamak gerekir; inme en önemli ölüm nedenlerinden biridir ve atriyal fibrilasyona bağlı inmelerin büyük kısmı doğru tedavi ile önlenebilir. Bu tedavi kardiyoloji, kalp damar cerrahisi, iç hastalıkları, geriatri ve nöroloji uzmanları tarafından her yerde kolaylıkla uygulanılabilen bir tedavidir” şeklinde konuştu.

“Hayatınızın ritmi için kalb ritmini koruyun”

Prof. Dr. Dursun Aras, kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölümlerin bütün dünyada ölüm nedenlerinin en başında geldiğini dile getirerek, “Bunun önüne geçmek için daha işin başında yani sağlıklı iken gayret göstermek şarttır. Sağlıklı beslenmek, yeterince hareket etmek ve egzersiz yapmak, sigara ve kötü alışkanlıkları bırakmak herkesin yapması gereken temel önlemlerdir. Hipertansiyon, şeker hastalığı ve şişmanlık ile daha etkili mücadele edilmelidir. Bunları yaparken hastaların da daha aktif, istekli ve katılımcı olmaları gereklidir” diye konuştu.


09.01.2018 22:07:00