KUTSALIN SIRTINDAN DOYAN DOYANA

                      

Her toplumun ruhunu oluşturan, onu ayakta tutan maddi ve manevi değerler vardır.

Din, vatan, bayrak gibi kutsallar bu değerler içerisinde tartışılmaz olanlarıdır.

İnsanlar tarafından hassasiyetle korunan bu değerler ne yazık ki geçmişte olduğu gibi günümüzde de fazlasıyla istismar edilmektedir.

Aklın yerine duygusallığın hakim olduğu toplumlarda, insanları avlamanın en kolay yolu kutsalları kullanmaktan geçmektedir.

Bizim gibi gelişmekte olan ve demokrasi kavramının henüz yerleşmediği ülkelerde bu değerler adeta bir sermaye olarak kullanılmakta, siyaset ve ticaret bu değerler üzerinden yürütülmektedir.

Siyasî havayı ve ülkenin gündemini iyi takip eden istismarcılar için Türkiye fırsatlar ülkesidir.

Gündemin çok sık değiştiği ülkemizde siyasî rüzgârın yönüne göre kutsalların istismarı artmakta ve azalmaktadır.

Uygulanan taktik genelde aynıdır. Ülkede ilgi gören, öne çıkan yükselen değerler neyse, konu ona göre belirlenmekte ve bu sermaye üzerinden rant kapıları açılmaktadır.

Hayatın seyri içerisinde bu kepazeliklerin binlercesine tanık olduk ve olmaktayız.

 Kurdukları İslâmî holdinglerle inançlı insanların paralarını hortumlayıp zevk ü sefa içerisinde yaşayan din istismarcıları bu değişmez tablonun somut örnekleriydi.

İnsanların  dinî duygularından faydalanan bu açgözlüler, iletişim teknolojisinin nimetlerinden de faydalanarak ticaretlerine ticaret katmakta, her gün yeni bir konu bulup insanları en hassas noktalarından vurmakta, yanmayan kefen, kurban duası yazılı bıçak, giyildiğinde Peygamberi rüyada gösteren terlik, her türlü sıkıntıdan kurtaran zırhlı ,nurlu, sırlı, faziletli dua kitapları, esmaül hüsna yazılı kolye, namaz kıldıran seccade, namaz kıldıran krem, helâl cilt bakım seti, helâl tıraş köpüğü gibi ürünleri pazarlayarak ceplerini doldurup göbeklerini kaşımaktadırlar.

 Sermayesi din olan bezirgânların haricinde kapsam alanları milli değerler ve Atatürk olanlar da kutsal pazarın seyyar satıcılarıdır.

Millî heyecanın yoğun olduğu dönemlerde vatan, bayrak, şehitlik ve gazilik kavramları üzerinde yoğunlaşan bu istismarcılar özelikle ihtilâl günlerinde Atatürk üzerinden ticaretlerini yaparlardı.

 Bu dönemlerde Atatürk posterlerinin, Atatürk büstlerinin satışlarındaki patlama, fırsatı ganimete dönüştürmenin en yaygın göstergesiydi.

 Bilindiği üzere son yıllardaki siyasî gelişmeler ülkede ötekileştirmeyi körüklerken bir yandan dine olan yakınlaşmayı artırmakta diğer taraftan da  Mustafa Kemal’e olan ilgiyi zirveye taşımaktadır.

Bu ortamın avantajlarını iyi bilen bezirgânların din ve Atatürk üzerinden çıkar sağlamaya çalışmaları alışık olduğumuz bir durumdur.

212… telefonlardan insanlara ulaşıp, “lâiklik elden gidiyor, Atatürk’ümüze sahip çıkmalıyız” diye söze başlayıp, peşinden “sizler için hazırladığımız Atatürk rozeti ve posteri için destek bekliyoruz “ diyerek çıkar sağlayanların Allah ile aldatanlardan bir farkı olmadığı ortadadır!

Ölümünden sonra anlaşılmayan ama üzerinden en fazla çıkar sağlanmaya çalışılan önemli şahsiyet Atatürk olmuştur.

 Günümüzde, Atatürk’ü sevdireceğiz, duyuracağız diye “Mustafa Kemal” isimli kitap çıkarıp, rekor denilecek kadar satış yapanların samimiyetleri de tartışılır bir konudur.

1.5 milyon satış hedefi olan “Mustafa Kemâl” isimli kitabın 35 TL fiyatla satılması iyi niyet izlenimi vermemektedir. Maksat bu kitapla insanların Mustafa Kemâl’i öğrenmeleri ise kitap maliyeti üzerinden birkaç lira kâr ile satılabilir ve daha geniş kitlelere ulaştırılabilirdi.

Elbette ki isteyen kitabını istediği fiyatla satabilir, alıcısı da buna rıza gösterebilir. Ama maksat ulvî bir düşünceye hizmet etmekse bu çelişkili durumun izah edilmesi ve sorgulanması gerekir.

Eğer bu işin açıklanabilir makûl bir sebebi yoksa, o zaman başkalarının yaptıklarını eleştirmenin  ve dini çıkarlarına alet edenleri kınamanın haklılığı ortadan kalkar.

Bu satışın verdiği öz güvenle ikinci bir kitabın 1881 adet hazırlanıp, 2500 TL gibi bir rakamla 09.05 de satışa sunulması akla iyi niyet duygularını getirmemektedir. Bindiği dalı kesmek türünden olan bu yaklaşımlar para hırsının dizginlenemeyecek kadar zor bir iş olduğunu hatırlatmaktan başka nasıl yorumlanabilir ki?

Düşünce, Mustafa Kemâl’i anlamak ve anlatmaksa elde edilen gelirle Anadolu’nun muhtelif yerlerinde üstün zekâlı çocuklar için”  Atatürk Bilim ve  Sanat Eğitim  Merkezleri açılacağı veya buna benzer çağdaş kurumların  yapılacağı önceden kamu oyu ile paylaşılır böylece kitabın basım amacı haklılık kazanabilirdi.

Alışık olduğumuz bu tabloları gördükçe “Yok aslında birbirimizden farkımız ama biz Osmanlı Bankasıyız !” reklamını hatırlamaktayız.

                                                         Erdal Güzel /Ocak 2019/Erzurum

 

 

 


28.01.2019 10:37:00