Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Mehmet Yavuz, kokuların duyguların yüzde 75’ini etkilediğini söyledi.
Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Mehmet Yavuz, kokuların duyguların yüzde 75’ini etkilediğini söyledi. Dr. Mehmet Yavuz, “İnsan burnunun yaklaşık olarak 13 bin koku molekülünü birbirinden ayırt edebildiği, 3-8 bin arasındaki molekülün ise tam bir keskinlikle ve etkin olarak hissedebildiği düşünülmektedir. İnsan burnunda bin civarında değişik koku reseptörü vardır. Ayrıca beş milyon kadar nöronun koku duyusunu algılamak ve ilgili merkezlere iletmekle görevli olduğu sanılmaktadır. Kokuyu ileten sinirler, organizmadaki en yavaş ve en ince sinirlerdir. Günlük yaşantımızı olumlu ve olumsuz yönde etkileyebilen koku duyusu 24 saat boyunca çalışır ve hiçbir zaman “kapatılamayan” tek duyudur. Vücudun ilk ve en tanımlayıcı deneme mekanizmasıdır, bir ortamın iyi ya da kötü olduğu anında değerlendirir.” dedi.
Kokunun ruhsal durum, hafıza, duygular, eş seçimi, bağışıklık sistemi ve hormonları etkilediği dile getiren eden REEM Nöropsikiyatri Merkezi’nden Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Mehmet Yavuz, konuyla ilgili ilginç ve çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
BİBERİYE HAFIZAYI GÜÇLENDİRİYOR
“Öğrenme ve algılama kapasitesini yükselten ve hafıza yeteneğini ciddi düzeyde arttıran bir şey daha var ki; bu da ‘’biberiye’’ bitkisidir” diyen Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Mehmet Yavuz, “Biberiye özü yağı, hem kısa süreli hem de uzun süreli hafızayı güçlendirmektedir. Newcastle’daki Northumbria Üniversitesinde yapılan araştırmada, hafıza özellikleri test edilen kişiler iki ayrı odaya konmuş. Bir odaya biberiye özü yağı, diğer odaya ise normal parfümler sıkılmıştır. Yapılan değerlendirme sonucu biberiye esansının öğrenme kapasitesini arttırdığı ve hafızayı %60-70 oranında yükselttiği belirlenmiştir.
Dolayısıyla gerek, gül kokusunun gerekse biberiye esansının öğrenme ve hafıza melekeleri üzerinde çok ciddi olumlu etkileri vardır. Bu durum unutkanlık problemi olanlar, özellikle öğrenciler ve akademisyenler hatta iş adamları, yöneticiler, zihinsel beceri gerektiren işlerde çalışanlar için oldukça üstünde durulması ve düşünülmesi gereken bir konudur.” dedi.
“SAĞ LOB PARFÜM, SOL LOB NANE”
Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Mehmet Yavuz, açıklamasını şöyle sürdürdü; Beynin sağ tarafındaki talamusun orta kısmı ve beynin sağ taraftaki frontal lobun alt kısmı daha yoğun kokularda örneğin; parfüm gibi daha fazla aktive olur. Sol beyin yarı küresi ise daha basit kokularda örneğin nanede aktive olur. Ancak bu beynin bir kısmının daha fazla çalıştığı anlamına gelmez. Yoğunluğu fazla olan kokuyu aldığımız zaman sağ beyin yarı küresindeki talamusun orta kısmı ve frontal lobun alt kısmının daha fazla aktive olduğu araştırmalarda belirlenmiştir. Ancak koku yoğun da olsa basit de olsa beynin aynı bölgeleri az veya çok aktivasyon gösterir. Talamusun ön orta tarafı, frontal lobun alt tarafı, kaygıdan sorumlu olan amigdala, hormonlarla ilgili olan hipotalamus ve bellek ile ilgili olan hipokampus gibi beyin yapıları. Ayrıca insan beyninde sağ hemisfer şu işi yapar, sol hemisfer şu işi yapar diye yüzde 100 ayırmanın yanıltıcı olabileceğine dikkat edilmesi gerekir.
SÖZ GİDER, KOKU KALIR…
Hafıza söz konusu olduğunda hep görsel ve işitsel uyaranlar üzerinde durulmuş koku duyusu ihmal edilmiştir. Halbuki koku duyusu, bilginin bellekte yer etmesi açısından çok önemli bir etkendir. Diğer tüm duyular önce talamus filtresinden geçtikten sonra limbik sisteme ulaşırken, koku duyusu talamusa uğramadan direk limbik sisteme ulaşarak anında davranışlarımızı etkiler.
Taze çekilmiş kahve kokusu, fincana yeni doldurulmuş taze çay kokusu, yeni biçilmiş çimen kokusu, fırından yeni çıkmış ekmek kokusu, tandırda pişmiş güveç kokusu, kurak yaz günlerinde aniden bastıran yağmurun ardından kalkan toprak kokusu, vanilya kokusu, deniz, nehir ve yosun kokusu; bunlar hep hayatımıza keyif veren ve anlam kazandıran kokulardır.
KOKU DUYUSU GÜNLÜK YAŞANTIMIZI DA ETKİLİYOR
Diğer duyulara oranla daha geç beyne intikal ederler ama hafıza da çok daha fazla yer ederler. Koku algısı, beyindeki koku merkezine ulaştığında, beyin daha önceki deneyimlerle belirlenmiş şifreleri çözerek, kokunun tanınmasını sağlar. Beyne ulaşan koku duyusu, limbik sistemdeki duygusal ve dürtüsel merkezlere de iletilir. Kokunun davranış ve duygular üzerindeki etkileri bu bağlantılarla açıklanabilir. Kokular, kendileriyle bağlantılı olarak geçmişte yaşanan bazı olayları da aklımıza getirirler. Yolda yürürken rastladığımız tanıdık bir parfüm kokusu, bize o parfümü kullanan arkadaşımızı hatırlatır. Ayrıca her insanın kendine özgü bir ten kokusu vardır ve bu da parmak izlerimiz gibi oldukça özel bir durumdur. Hatta Afrika’daki bazı kabileler karşısındakini çok iyi tanıdığını ve biraz ilkel de olsa dostluk nişanesi olarak arkadaşının koltuk altına ellerini sokup, biraz beklettikten sonra onları kokladığı ilginç bir olaydır. Sıcaklık, koku gibi aynı fiziksel koşullarda, belli uyaranların varlığıyla beraber öğrendiğimiz şeyleri, aynı koşullar tekrar yaratılıp aynı uyaranlar bize tekrar verildiğinde, mükemmel olarak hatırlayabiliyoruz. Eğer yabancı dilde bir kelime grubunu, mesela yasemin kokan bir ortamda ezberlediyseniz, bu kelimeleri gene yasemin kokan bir ortamda çok daha iyi hatırlayabilirsiniz. Çünkü koku, bu kelimelere ilişkin semantik hafızanızın harekete geçmesine yardımcı olacaktı.
KOKU ADAPTASYONU NEDİR?
İnsanın koku alma sistemi zaman içerisinde değişir ve hem kötü hem iyi kokuları, çok güçlü olmadıkları durumlarda, belirlemekte zorlanır. Buna kokusal adaptasyon adı verilir ve bir kokuya ya da esansa adapte olmak için genellikle bir saat gibi bir süre yeterlidir.
Örneğin; esanslandırılmış bir ortamda çalışan insanlar genellikle bu esansa adapte olur ve kokusunu ayırt edemezken dışarıdan bu ortama girenler kokuyu derhal ayırt edebilir. Ancak kokuya adapte olan kişi bir süre ortamdan uzaklaşıp tekrar döndüğünde aynı kokuyu tekrar duyumsamaya başlar.
KOKUNUN PSİKOLOJİK ERGONOMİSİ
Bilimsel çalışmalar, fark edilebilir bir seviyede yayılmış hoş kokuların tüketici isteklerini doğruladığını, işyeri üretkenliğini artırdığını, ayrıca da sağlık ve tıbbi durumlara yardımcı olduğunu göstermektedir. Örneğin; ABD’de bir kumarhanede gerçekleştirilen bir denemede, test alanına hoş bir koku verildikten sonra kumar gelirlerinde %48’lik bir artış sağlandığı görülmüştür. Deneme sonucunda, havadaki fark edilir kokunun müşterinin kendini daha iyi hissetmesine ve kumar oynama arzusunun artmasına neden olduğu anlaşılmıştır.”
KOKU RUH HALİMİZİ NASIL ETKİLİYOR?
Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Mehmet Yavuz, ruh halinin koku ve renkler ile tasvir edilebildiğini belirterek, “Gül, karanfil kokusu, kırmızıyı anımsatır. Tutku, kendine güven, enerji ve hafıza ile ilişkilidir. Mandalina, greyfurt kokusu turuncuyu çağrıştırır. Değişim, yaşama enerjisi, sosyallik anlamına gelir. Limon, ananas, muz kokusu sarıyı çağrıştırır. Mutluluk, arkadaşlık, pozitif enerji, ilham kaynağı anlamına gelir. Çimen, yaprak kokusu yeşili akla getirir. Yenilenme, uyum, istikrar, sükûnet, dinginlik ve verimlilik ile ilişkilidir. Göl, nehir, okyanus kokusu maviyi çağrıştırır. Sadakat, barış, rahatlama, bilgelik, odaklanma ile bağlantılıdır. Lavanta, menekşe kokusu moru hatırlatır. Asalet, romantizm ve gizem ile alakalıdır. Amber, tütsü kokusu siyahı çağrıştırır. Güç otorite, ciddiyet anlamına gelir. Yasemin kokusu beyazı düşündürür. Saflık, masumiyet, temizlik ve umut anlamı uyandırır. Odun, tahta, kereste kokusu kahverengiyi düşündürür. Güvenilirlik, dostluk, sadelik ve mütevazilik akla getirir.
Dolayısıyla çeşitli kokular kullanarak kişilik yapısını ve psikolojisini etkilemek mümkündür. Örneğin; Komedi temalı bir tiyatro oyununda, ciddiyet kazandıran amber ve tütsü kokusu kullanırsanız, kişileri güldürmeyi başaramayabilirsiniz. Ciddiyet istediğiniz bir mekanda da odun ve tahta kokusu kullanırsanız, insanlar lakayt ve rahat davranışlar içerisine girerler ve bir türlü istediğiniz ciddiyete ulaşamayabilirsiniz. Nitekim çalışma odalarında hafızayı olumlu etkilemek için gül, karanfil kokusu kullanılmalı, eğlence mekanlarında ise mandalina, limon, ananas veya muz kokuları gibi kokular tercih edilmelidir.
AROMOTERAPİ NEDİR?
Esanslı yağların doğal gücü yüzyıllardan beri araştırılmakta ve tedavide kullanılmaktadır. Aromatik esans yağlarının kullanımı (M.Ö) 5000’li yıllara kadar uzanmaktadır. Aromatik bitkilerden elde edilen esans yağlarının, koku yolları üzerinden organizmayı etkilemesi üzerine kurulan tedavi şekline aromaterapi denilmektedir. Esans yağlarının kullanımı, kozmetik sanayiinden, medikal uygulamalara kadar geniş bir alanı içermektedir. Esanslı yağların tıp ve sağlıkla ilgili konularda fayda sağladıkları genel olarak kabul görmektedir. Saf esanslı yağlar bitki özlerinden elde edilir. Dolayısıyla da bu bitkilere ait sağlık ve arındırıcı özellikleri taşırlar.
Aromaterapide kullanılan esans yağları aromatik bitkilerden (lavanta, gül, yasemin gibi) genellikle buharla damıtma yöntemi ile elde edilmektedir. Buharlaşan esans yağları solunum yolu ile vücuda alınır. Aromaterapi, tıbbi tedaviden parfümeriye kadar geniş bir alanda yıllardır kullanılmaktadır. Aromaterapinin medikal, estetik, psikiyatrik ve holistik (beden ve ruh bütünlüğü) olmak üzere dört temel uygulama alanı mevcuttur. Esans yağları, bazı yoğun bakım ünitelerinde havadaki bakteri ve mantarlara karşı kullanılmaktadır. Esanslı yağlar, sigara dumanı dahil kötü kokuları basitçe maskelemez, önlerler. Esanslı yağlar, havada çözülmüş mikro buğu olarak teneffüs edildiklerinde, vücudun bağışıklık sistemini kuvvetlendirirler. Dolayısıyla saf esans yağlarının canlı organizmalar üzerinde çeşitli faydalı etkileri bulunmaktadır. Emosyon ve duygu-durum kontrolu, anksiyolitik ve antidepresan etkiler, uyarılmışlık, hafızanın arttırılması, dinginlik kazandırma, demansiyel hastalıklarda kognitif bozukluğun düzeltilmesi gibi birçok etkilere sahiptir.
Gül esans yağı halk arasında güzel koku özelliğinden dolayı kullanıldığı gibi sakinleştirici etkisi ve cilt bakımı için de kullanılmaktadır. Eski tıp kitaplarında gül yağının kozmetik kullanımının yanı sıra karın ve göğüs ağrısının tedavisinde etkili olduğu, kalbi kuvvetlendirdiği, menstrüel kanamaları ve sindirim sistemi rahatsızlıklarını tedavi ettiği ifade edilmektedir. Son zamanlarda yapılan çalışmalarda da gül yağının mikrop kırıcı, ruhsal rahatlatıcı, iltihap dağıtıcı, uyku düzenleyici, öksürük kesici ve ağrı kesici etkilerinden bahsetmektedir. Ayrıca AIDS virüsüne karşı da koruyucu etkilerinin olduğu ve bu hastalıkta ortaya çıkan fırsatçı mantar enfeksiyonlarını önlemede de rol oynadığı iddia edilmektedir.
ANOSMİ
Koku duyusunun kaybına anosmi, azalmasına hiposmi, kötü koku algılamaya kakosmi denir. Beyin tümörü gibi çeşitli organik hastalıklarda ve kimsayal maddelere maruz kalma durumlarında, kokain gibi bazı uyuşturucu kullanımlarında anosmi ortaya çıkabilir. Anosmi hafızayı direk etkiler, ayrıca dikkat dağınıklığı oluşturabilir. Hatta Alzheimer gibi ciddi unutkanlık hastalıklarının ilk belirtileri arasında ortaya çıkabilir.”
29.03.2016 13:04:00