‘Hukuk eğitiminin çıtasını yükselteceğiz’

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, hukuk eğitiminin çıtasını yükselteceklerini söyleyerek, “Kısa vadede, hakim ve savcı adaylığı için yapılan yazılı yarışma sınavında 70 puan barajını yeniden getirmeyi düşünüyoruz” dedi.

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Antalya’nın Aksu ilçesindeki Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı’nın Antalya Eğitim Tesisi’nde düzenlenen yargı teşkilatı toplantısına katıldı. Burada konuşan Bakan Gül, her yıl düzenledikleri toplantıda geçmiş bir yılın muhasebesinin yapıldığını aktardı.

Yargı mensuplarının sayısının 20 bine ulaştığını kaydeden Bakan Gül, “Diğer çalışanlarımızla beraber 150 bin kişilik bir teşkilattan söz ediyoruz. Bu büyük ailenin bir tek amacı var. Adaleti sağlamak, hak arayan vatandaşın talebini karşılamak. Derdine deva, yarasına merhem olmak. Mazlumun gözyaşını silmek, haklıya hakkını teslim etmek, vicdanları adaletle teskin etmek biricik vazifemizdir. ‘Mahkeme kadıya mülk değildir.’ Hangi görev ve sıfatı üstlenirsek üstlenelim, biliyoruz ki asıl olan millete hizmettir. Milletin hakimi olmak değil, hadimi olmak hepimiz için en büyük payedir. Adliyenin kapısı, adaletin kapısıdır. Bu kapıya gelen herkes, hakkına erişeceğini bilmelidir. Bu kapıyı çalan herkes, saygın bir muamele görmelidir. Ve bu kapıdan ayrılan her vatandaşımız, evine asgari bir memnuniyetle dönmelidir” ifadelerine yer verdi.

“ÖNEMLİ OLAN ADALETİ AYAKTA TUTMAK”

Adalet söz konusu olduğunda, unvanların, sıfatların, kadro cetvellerinde işgal edilen bir yerin öneminin olmadığını işaret eden Bakan Abdulhamit Gül, “Önemli olan adaleti ayakta tutmaktır. Önemli olan adalet duygusunu korumaktır. Önemli olan adalet bayrağını yere düşürmeden taşımaktır. Bunun için kim ter döken, emek veren, hassasiyet gösteren herkesin katkısı değerlidir, vazgeçilmezdir. Hakiminden savcısına, zabıt katibinden mübaşirine, güvenlik görevlisinden infaz koruma memuruna, denetimli serbestlik çalışanından sosyal çalışma uzmanına dek bu ailenin bütün fertleri, adalet çarkının büyük-küçük dişlileridir. Doğruluk ve adalet dairesinde kalan her şeyin yanındayız. Doğruluk ve adalet için çalışan mensuplarımızın arkasındayız” diye konuştu. Gül, mübaşirlerin yıllar süren bir beklentisi olan genel idari hizmetler sınıfına geçişini sağladıklarını bildirdi.

“ADALET HİZMETLERİNİN KALİTESİNİ BELİRLEYEN, TEMELDE İNSAN UNSURUDUR”

“Son on 6 yılın adalet yatırımları ne kadar büyük ve anlamlı olursa olsun, adalet hizmetlerinin kalitesini belirleyen, temelde insan unsurudur” diyen Bakan Gül, “Adalet insan içindir ve elbette insanla kaimdir. Adaletin itibarı, mesleğin saygınlığı da bizzat mesleği icra edenler eliyle inşa edilmelidir. Adalet yoluna koyulacak olanların eğitimi ve titiz seçimi bu sebeple çok önemlidir. Bizim bu konudaki temel yaklaşımımız ‘sürekli eğitim’ perspektifidir” dedi.

“EĞİTİMİN ÇITASI YÜKSELECEKTİR”

2018 yılında yaklaşık 5 bin yargı mensubunun meslek içi eğitim faaliyetlerinden yararlandığını kaydeden Bakan Gül, “2019 yılında da ağırlığı mesleğe yeni girenler olmak üzere yine 5 bin civarında yargı mensubunun eğitim programlarına dahil edilmesini planlıyoruz. Halen güncelleme çalışmalarına devam ettiğimiz Yargı Reformu Stratejisi’nde de bu konuyu bütünlüklü olarak ele alma niyetindeyiz. Hukuk eğitiminin nitelik olarak güçlendirilmesi konusunda çok geniş bir mutabakat sağladık. Ülkemizdeki hukuk eğitiminin niteliğini artıcı önlemleri, başta YÖK ve üniversiteler olmak üzere, ilgili paydaşlarla el birliği içinde hayata geçireceğiz. Hukuk fakültesi mezunları için öngördüğümüz ortak bir devlet sınavı da eğitimde kaliteyi teşvik edecek bir önlem olacaktır. Eğitimin çıtası yükselecektir. Hakimlik, savcılık, avukatlık, noterlik gibi belli meslekleri icra etmek isteyenler için bu ortak sınavda başarı göstermek ön şart haline gelecek. Hukuk eğitimiyle ilgili reform arayışlarımızın yanı sıra yargıda meslek öncesi eğitimle ilgili olarak da önemli bir karar aşamasındayız. Kısa vadede, hakim ve savcı adaylığı için yapılan yazılı yarışma sınavında 70 puan barajını yeniden getirmeyi düşünüyoruz. Yargı Reformu Stratejisi ile ayrıntılarını kamuoyuna duyuracağımız bir dizi yenilikle meslek öncesi eğitim ve staj dönemlerini de yeni bir anlayışla ele alacağız. Reform belgemiz dokuz temel amaç altında pek çok hedef ve faaliyet içeriyor” ifadelerini kullandı.

Bakan Gül şöyle devam etti:

“Belirli bir kıdemdeki yargı mensuplarına coğrafi teminat getirilmesinden disiplin ve terfi sisteminin yeniden yapılandırılmasına; Cumhuriyet Savcılarının takdir yetkilerinin genişletilmesinden hukuk yargılamasındaki usullerin sadeleştirilmesine; nöbetçi noter uygulamasından alternatif çözüm uyuşmazlık çözüm yollarının geliştirilmesine; elektronik tebligattan yapay zeka uygulamalarına kadar bir dizi yenilik çalışma başlıklarımız arasında olacak. Hazırlık çalışmalarımızı katılımcı bir anlayışla sürdürdük. Bunu katılımcı bir ruhla gerçekleştirmeye çalıştık. Uygulamadın doğrudan muhatabı vatandaşlarımızı dinleyerek hazırladık. Ortak aklın izini sürdük. Kamu kurumları, barolar, üniversiteler, sivil toplum örgütleriyle bir araya geldik. Uygulamanın içindeki yargı mensuplarımızı, avukatlarımızı, uygulamanın muhatabı olan vatandaşları dinledik. Belgeyi geniş tartışmalarla olgunlaştırırken, temel vizyonumuzu da ‘güven veren ve erişilebilir adalet’ olarak belirledik.”

GÜVEN HASSASİYETİ

Adalet mekanizmalarının güven verici fonksiyonu üzerinde hassasiyetle durduklarının altını çizen Abdulhamit Gül, “Hak ve özgürlüklerin güvencesi bu mekanizmadır. Huzur ve güvenliğin garantisi bu mekanizmadır. Toplumsal ilerleme ve gelişme de yine etkili işleyen bir yargı sisteminin varlığına bağlıdır. Güven veren adalet perspektifiyle işte bütün bunları kastediyoruz. Güven veren adalet, merkezine insanı alan politikalar demektir. Güven veren adalet, sistemi değer merkezli inşa etmektir. Güven veren adalet, Diyarbakır’da, Erzurum’da, Antalya’da, İzmir’de, Ankara’da hakimler var demektir. Güven veren adalet, hakkın gecikmeden, zamanında teslimidir. Bu konuda çok önemli bir çalışmayı, Yargıda Hedef Süre uygulamasıyla zaten başlatmıştık. Artık, bir dava açıldığında, bir soruşturma başlatıldığında yargının kum saati de işlemeye başlıyor” dedi.
Bakan Gül, proje kapsamında, bin 457 ayrı dava ve 220 soruşturma türü için belirlenen hedef sürelerin, yargıda zaman yönetimi hedefine imkan sağladığını kaydetti.

Yargı süreçlerinin artık daha şeffaf, daha öngörülebilir hale geldiğini vurgulayan Bakan Gül, “Amacımız hızlı değil, yargılamaların makul ve olması gereken sürede yargılamaların tamamlanmasıdır. Her davanın kendine özgü şartları, kendine özgü zorluk veya kolaylıkları bulunduğunu elbette biliyoruz. Hedeflenen süreden önce sonuca ulaşan davalar olabileceği gibi, bu sürelerden sonra tamamlanan, tamamlanması haklı ve makul olan davalar da olacaktır. Hedef sürelerin tutturulması, avukatlarımızın desteğine; davacı, davalı, tanık ve bilirkişi gibi sürecin diğer aktörlerinin katkı ve desteğine de yakından bağlıdır. Standart geliştirirken istisnaları dışarıda tutmak zorundasınız. Hedef süre uygulaması, istisnaları hesap dışında tutarak bir süre standardı oluşturmayı amaçlıyor. Bu sayede istisnaları uygulamanın marjında tutarak kural haline gelmesini engelleyeceğiz. Sistemin geciken veya tıkanan yönlerini somut verilere dayalı olarak analiz edeceğiz. Buna göre hal çareleri üreteceğiz” diye konuştu.

“REFORMLARIN UYGULANMASININ ÖNEMİ”

“Yargıda Hedef Süre” uygulaması ve diğer tüm reformların başarıya ulaşmasının yargı mensuplarının sahip çıkması ve sıcak takipleriyle mümkün olacağını işaret ede Bakan Gül, “Bunun için hayata geçirilen reformların içeriğini ve amacını da iyi anlamak gerekiyor. Yenileşme, gelişme, ilerleme lügatimizin sabiteleri arasındadır. Esasen bu dikkat, toplumsal hayatın özünde, cevherinde olan yenilik duygusundan, ilerleme arzusundan doğmaktadır. Bu reformlar ne kadar zaruri ve kaçınılmaz olursa olsun, hayata geçirilmeleri, yani uygulanmaları çok daha önemlidir. Biliyoruz ki, kötü bir pratik, güzelim teoriyi berbat eder. En iyi kanun kötü uygulamaya kurban olur. En vasat kanun ise iyi uygulayıcının elinde şahesere döner. Karar ve yetki, sizin elinizdedir” ifadelerine yer verdi.

Adaletin yargı mensubunun vicdanına emanet olduğunu dile getiren Bakan Gül, “Bir niza çıkmış ve önünüze konmuşsa, hukuk adına son sözü söylemek size aittir. Ancak nihai söz ve karar hakkı, sözün ve kararın sosyal itibarını tek başına kuramaz. Doğru ve adil olan her kararın doğru ve adil olarak anlaşılması da gerekir. Hakka ve hakikate dayanan her sözün, hak ve hakikat olarak görünmesi de gerekir. Güven veren adaletin bir boyutu da, adına karar verilen milletle sağlam iletişim köprüleri kurmaktır. Başkalarının ne dediğine kulaklarımızı kapatıp doğru olanı yapmak, belki bireysel hayatlarımızda konforlu bir tercih olabilir. Ancak, yargı mensuplarının böyle lüksü ve ayrıcalığı yok” dedi.

Yargı ile millet arasındaki ilişkinin bir vekalet ilişkisi olduğunun altını çizen Bakan Abdülhamit Gül sözlerini şöyle sürdürdü:

“Anayasamız bu vekalet ilişkisini ‘yargı yetkisi, Türk milleti adına, bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır’ hükmüyle belirgin hale getirmiştir. Yargı yetkisini millet adına kullanırken, milletin yargıya inancı ve desteğini korumak çok önemlidir. Muhakemenin aleniyeti ve yargılamanın kamusal niteliği, tüm toplumun taraflı veya tarafsız bir göz olarak sürece katılmasını beraberinde getiriyor. O yüzden, mahkemelerimiz doğru ve adil kararlar versin, yeterlidir, diyemiyoruz. Mahkemelerimiz doğru ve adil kararlar versin, doğru ve adil kararlar verdiğine de milleti ikna etsin istiyoruz.”
Bakan Gül, toplumun, basın-yayın araçları üzerinden edindiği bilgilerle parçası haline geldiği yargısal süreçlerin amacına uygun, sağlıklı şekilde işlemesini de garanti etmek zorunda olduklarını vurguladı.

Bakan Gül şöyle konuştu:

“Bu sınırlar içinde, toplumun bilgi alma hakkına saygı duymak, söz ve kararlarınızın itibarını da sağlar. Adaletin varlığı kadar görünür, algılanır olmasına da hizmet eder. Toplum desteği en büyük meşruiyet kaynağı ise, bunu korumak, toplumdaki algı ve inancı doğru bilgiler temelinde oluşturmak hepimizin ortak görevidir. Açık ve hızlı bir süreç yönetimi her koşulda fayda sağlayacaktır. Toplumun bilgilendirilmesinde yarar bulunan hususlarda bu süreç yönetimini mevcut mekanizmaları kullanarak yerine getirebiliriz. Bu mekanizmaların başında önemli bir proje olarak hayata geçirdiğimiz adliyelerdeki basın sözcülüğü geliyor. Bu mekanizmanın işletilmesi, hiç kuşkusuz, yargı mensuplarının bireysel olarak sosyal medya üzerinden yapacakları paylaşımlardan çok daha sağlıklı sonuçlar doğuracaktır. Güncel yargılamalar hakkında, istisnaen de olsa, bazı yargı mensuplarımızın sosyal medya üzerinden değerlendirme yapma tercihi, unutmayalım ki, bağımsızlık ve tarafsızlık algısını olumsuz etkileyebilir. Bunun yerine, gerekiyorsa kurumsal açıklama ve bilgilendirmelerin tercih edilmesi en doğrusu olacaktır. Keza, politik tartışmaların dışında kalmak, bütün yargı mensuplarımız için ortak bir hassasiyet olmalıdır.”

“15 TEMMUZ NÖBETİ DURUŞMA SALONLARINDA DEVAM EDİYOR”

Yargı mensuplarının hiçbir zorluk karşısında yılmaması gerektiğini belirten Gül, “Hukukun ve vicdanın sesi dışında hiç bir sese aldırmasın. Bu zorlu görevi layıkıyla yapsın. Adaletin, özgürlüklerin, huzur ve güvenliğin teminatı olsun. Ne özgürlükleri güvenlik ihtiyacına, ne de güvenliğimizi hak ve özgürlüklere feda edemeyiz. Düzen ve güvenliğin olmadığı yerde hak ve özgürlükler anarşiye kapı açar. Hak ve özgürlükleri korumayan bir düzen ve güvenlik perspektifi ise toplumda gerilemeye yol açar. Bu sebeple bu iki kavramı düşman kardeşler gibi görmeden birlikte yaşatacağız. Hem güvenliğimizi, dirlik ve düzenimizi, hem de hak ve özgürlüklerimizi koruyacağız. Bu hassas dengenin sağlanmasında yargıya, yargı mensuplarımıza büyük iş düşüyor. Devletin ve milletin kolektif hukukunu da, vatandaşlarımızın bireysel hukukunu da eş zamanlı olarak korumalıyız” dedi.

Bakan Gül, “Terörle mücadelemiz işte bu sebeplerle aynı zamanda bir hak ve özgürlük mücadelesi olarak anlam kazanıyor. Bu mücadelede aldığımız önemli mesafeye rağmen rehavete kapılmadan, varsa eksik ve hataları da telafi ederek yürümeye devam edeceğiz. Biliyorsunuz, 15 Temmuz, devlet ve toplum hayatımız açısından kritik bir eşiktir. Siyasi tarihimiz boyunca yüz yüze geldiğimiz en büyük tehditlerden biri, hain ve acımasız yüzünü en açık şekilde bu tarihte göstermiştir. Ancak, yine bu tarih, korku duvarlarının aşıldığı bir tarihtir. Milletimiz silaha karşı yürekle karşı durmuş, FETÖ’nün esaret teşebbüsüne cesaretle karşı durmuş ve yanıt vermiştir. O gece süratle harekete geçen yargı mensuplarımız da bu ihanet şebekesinin adalet önüne çıkarılmasında kritik bir görevi yerine getirmiştir. 15 Temmuz gecesi milletimizin meydanlarda başlattığı demokrasi nöbetini, o gece adliye koridorlarında şimdi ise hala duruşma salonlarında devam etmektedir. Bu nöbeti sonuna kadar sürdüreceğiz.

Rehavete ve yılgınlığa yer yoktur. Bu nöbet, mücadele başarıya ulaşana dek devam etmelidir. Mülkiye, adliye, askeriye ve emniyet içindeki yapılanması, bu örgütün geçmişteki hukuk dışı iktidarını ayakta tutan ana sütunlardı. Bu alanlardaki arınma, o sebeple hayati bir önem taşıyor. Bugüne kadar kaydettiğimiz aşama önemlidir. Mücadelenin başarılı, kuvvetli yönleri sahadaki diğer mücadele unsurlarıyla birlikte sizin eserinizdir. Gayretleriniz her türlü takdirin üstündedir. Biz bu mücadelede yargı mensuplarımızın sonuna dek yanında durduk. Teknik ve idari ihtiyaçları karşılamaya, sahada karşılaşılan problemlerin çözümüne destek olduk” dedi.


09.02.2019 13:08:55