Genelkurmay şehidin yürek burkan hikayesini paylaştı Yarasını gizleyip….

Genelkurmay Başkanlığı, Nusaybin’de bölücü terör örgütü mensupları ile girilen çatışmada iki silah arkadaşını kaybeden, kendisi de yaralanmasına rağmen görevine devam eden Jandarma Yüzbaşı Halil Özdemir’in yürek burkan hikayesini paylaştı.

Genelkurmay Başkanlığı’nın şehit Yüzbaşı Halil Özdemir ile ilgili paylaşımı şöyle:

“Şehit Jandarma Yüzbaşı Halil Özdemir, Mardin ili Nusaybin ilçesinde bölücü terör örgütünün faaliyetlerini sona erdirerek halkın güvenliğinin, asayişinin ve huzurunun yeniden tesisini sağlamak maksadıyla icra edilen operasyonlarda Bölük Komutanı olarak bölüğünün başında kahramanca mücadele ederken 27 Mart 2016 tarihinde şehadet mertebesine ulaşmıştı. Şehit Jandarma Yüzbaşı Halil Özdemir, Nusaybin’de icra edilen operasyonlara görevlendirilmeden önce bölüğüyle beraber Diyarbakır Sur’da görev almış ve bölücü terör örgütü mensuplarına karşı kahramanca mücadele vermişti. 24 Mart 2016 tarihinde Nusaybin’de devam eden operasyonlar esnasında bölücü terör örgütü mensupları ile çıkan çatışma sonucunda ise şehit Jandarma Yüzbaşı Halil Özdemir, bölüğünden iki kahraman silah arkadaşının Jandarma Astsubay Başçavuş Gökhan Bakır ve Jandarma Uzman Çavuş Yıldırım Oflaz’ın şehadetlerine şahit olmuş, kendisi ile beraber iki silah arkadaşı da yaralanmıştı.

Şehadetinden üç gün önce arkadaşlarının şehit olduğu bu operasyonda ayağına gelen şarapnel parçasıyla yaralanan kahraman yüzbaşımız, tedavi edilmek maksadıyla hastaneye sevk edilmiş ve hastanede yapılan tedavisi sonrasında kendisine istirahat verilerek taburcu edilmişti. ’Ne istirahati bu?’ dedi doktora, ’Şimdi istirahat zamanı mı? Biraz evvel kardeşlerimi şehit verdim, kollarımda şehadet mertebesine yürüdüler. Hala kollarımdalar sanki, bana bakıyorlar; diyorlar ki ’Komutanım kanımızı yerde koymayasın, buraları sana emanet edip yürüyoruz Hakk’a. Keşke birkaç gün daha ömrümüz olsa idi de seninle birlikte çarpışabilseydik bu şerefsizlerle.’ İstirahat bana haramdır, lütfen iptal edin raporumu’ der doktora ama doktor kabul etmez. ’Bu halde sizi raporsuz gönderemem’ der kahraman Halil’e. Halil Yüzbaşı ’Peki’ der ve çıkar. Durumunu soran komutanlarına da ’Çok iyiyim, küçük bir demir parçasıydı, hemen çıkardılar, pansuman yaptılar, sapasağlamım’ der ve ertesi sabah pansumanlı ayağına bir numara büyük bot ayarlayıp erkenden bölüğünün başına geçer. Kahraman Şehit Jandarma Yüzbaşı Halil Özdemir, komutanı olduğu bölüğünün onsuz operasyona çıkmasına razı olmamış ve bölüğünün başında bulunarak operasyonlara devam etmişti. Şehadet mertebesine erdiği vakte kadar 3 gün çektiği sancılara rağmen gıkını bile çıkarmamıştı, yanındakiler de anlamamıştı pek. ’Biraz topallıyordu sadece ama arada bir gözlerini yaşlı görüyorduk, kendisine sorduğumuzda da ’şehitlerimize üzülüyorum’ diyordu. Evet çok üzülüyordu ama bu tür acıları içine gömen bir komutandı, ağlamazdı. Sur’da da çok üzüldü ama hiç ağlamadı. Gözündeki o yaşlar şimdi anlıyoruz ki ayağındaki yarasından dolayı çektiği acıdandı, yarasının acısındandı’ diyorlar yanındaki silah arkadaşları.”

“KOLLARINDA ŞEHİT OLAN ARKADAŞLARINA VERDİĞİ SÖZÜ DE TUTMUŞTU”

27 Mart 2016 tarihinde istirahatli olmasına rağmen bölüğünün başında çıktığı operasyonda bölücü terör örgütü mensupları ile çıkan çatışmada Yüzbaşı Halil Özdemir’in şehit olduğu belirtilen paylaşımda şu ifadelere yer verildi:

“Şehit Jandarma Yüzbaşı Halil Özdemir, yaklaşık bir yıl önce evlenmişti. Evliliği, mutluluğu tadalı henüz bir yıl bile olmamıştı. Evlendiğinde sevdiği ile beraber bir ömür boyu aynı yastığa baş koymaya yemin etmişti. Ama daha önce başka bir yemini vardı. En kutsal olan yemin, namusu ve şerefi uğruna ettiği yemin. O da gerektiğinde vatanı ve bayrağı uğrunda can vermekti, kanını seve seve toprağa akıtmaktı, vatanına kast edenlere aman vermemekti, ne olursa olsun silah arkadaşlarının kanını yerde koymamaktı, koymadı da zaten. Şehadetinden önce şehitlerinin kanını dökenlerin şerefsiz kanlarını döktü. Biraz sakinlemişti son gün diyor silah arkadaşları. Kollarında şehit olan arkadaşlarına verdiği sözü de tutmuştu de belki de ondandı. 27 Mart 2016 tarihinde istirahatli olmasına rağmen bölüğünün başında çıktığı operasyon esnasında, bölücü terör örgütü mensupları ile çıkan çatışma sonucunda o da şehadet mertebesine ulaştı, kavuştu arkadaşlarına. İyi ki de dökmüş şerefsizlerin kanlarını da, şimdi daha huzurludur şehitleriyle buluştuğunda. Askerlik mesleği, bir gün sonrasının nasıl yaşanabileceğinin bilinmediği bir meslek değil midir? O, gerektiğinde en sevdiklerini bile geride bırakarak vatanını savunmak ve görevini hakkıyla yerine getirmek gerektiği terbiyesiyle yetişmişti. İşte tam da bugün bunun hakkını vermek zamanıydı. Halil’im her asker gibi sadece ettiği yemine sadık kalmış, en yüce rütbe olan şehitlik rütbesine yükselmişti. Yüce gönüllü, mangal yürekli ama bir o kadar da güleç yüzlü kahraman silah arkadaşım, kardeşim! Eminiz ki sen o yüce mertebeye ulaştığında da o güzel yüzün yine güleçti. Ayağına saplanan şarapneli hiçe saydın, istirahatine aldırmasın, ayağındaki acıyı gözyaşlarınla zaman zaman giderdin ve en önde şehadet mertebesine koştun. Sen de bil ki o güzel, o mübarek kanın yerde kalmayacak. Sen bizi bıraktıktan hemen sonra kanını yerde koymadık, öcünü aldık. Hiçbir şehidimizin kanını da yerde koymadık koymayacağız. Tüm şehitlerimiz gibi sen de bir yerlerden bizi izleyip diyorsundur eminiz; ’Keşke orada sizlerle tekrar birlikte olabilseydim de bir kez daha şehitliği tadabilseydim’ diye.”


28.03.2016 17:06:00