Adı masum ama kendi değil!
Dijital ve fiziksel şiddete uğrama veya uygulama oranının gittikçe arttığını kayeden Altınay, “Çocukların ve gençlerin kullandığı sanal platformların tanımı masum görünse de ne yazık ki içerik olarak aynı anlamı taşımıyor. Okulunda, sosyal çevresinde, aile ortamında yeterli ve gerekli ilgi ve sevgi ortamını bulamayan, kişilik gelişimi açısından gerekli olan bir gruba ait veya değerli hissetme ihtiyacını gideremeyen gençlerimiz sanal ortamlarda bu ihtiyacını gidermeye çalışıyor. Bu, ilk etapta bu şekilde başlamasa bile zaman içinde uygun olmayan içeriklerle karşılaşma sıklığı yüksek olduğundan bu içerikleri kendi ihtiyaçlarına göre kullanmaya başlıyorlar. Dijital ve fiziksel şiddete uğrama veya uygulama oranı gittikçe artıyor. İftira, ifşa etme, cinsel veya şiddet içerikli görüntüler isteme, tehdit, taciz, dışlama, kızdırma gibi baskı türleri gençlerimiz arasında oldukça yaygınlaşmış durumda. Unutmamamız gereken önemli nokta ise bu şiddet türlerine maruz kalan da uygulayan da bizim çocuklarımız ve gençlerimiz” diye konuştu.
Erzurum’da da benzer örneklerin yaşandığını kaydeden Altınay, “Şehrimiz Erzurum’da da maalesef örneklerini yaşıyoruz. Çoğunlukla kabul görmek, güçlü görünmek veya sevgi ihtiyacını karşılamak amaçlı paylaşılan görüntüler daha sonra tek tıkla istenmeyen gruplara yayılıyor. Dolayısıyla kontrolsüz kullanılan sosyal platformlar travmatik olayların yaşanmasına ve uzun süreli terapilere ihtiyacı artırıyor” ifadelerini kullandı.
‘Benim çocuğum yapmaz’ demeyin
Aile içi iletişimin güçlenmesi gerektiğini altını çizen Altınay, “Çocuğumuzun kullandığı dijital platformlar takip edilmeli, bağımlılık yapan bir madde kullanımı olup olmadığı araştırılmalı, sosyal çevresinden haberdar olunmalı. Bunun ilk basamağı aile içi iletişimi güçlendirmektir. Aileler kendi teknoloji kullanma sürelerine de dikkat etmekle başlayabilirler. Bu noktada babaların da aile içi iletişimde ve ilgi göstermede özenli olmaları gençler için son derece önemli. İkinci basamak ise ailelerin çocuklarının okulları ile iletişimde olmaları gerekiyor. Çocukla iletişim kurarken de yargılamadan, suçlamadan iletişim kanallarının açık tutulması önemlidir” diye konuştu.
Caydırıcı yaptırımlar uygulanmalı
Caydırıcı yaptırımların uygulanmasının öneminden de söz eden Altınay, “Tüm bu önlemlere rağmen suça karışan bir çocuğun hem rehabilite edilmesi hem de yaptığı eylem karşılığında ceza alması lazım. Bu tür eylemlerin karşılığının olmadığını gören gençlerin bu eylemleri işlemesi de kolaylaşmakta. Dolayısıyla ciddi yaptırımların olması bu eylemlerin önüne geçmenin önemli basamağıdır” dedi.
Altınay, neler yapılabileceğini ise şu şekilde sıraladı;
* Güç birliğiyle bu hayati mücadelenin bir parçası olmalıyız.
* Ailelerin gençlerle ve çocuklarla olan iletişimlerini artırmak amaçlı kendi dijital sürelerini de kontrol etmeleri gerekir. Bunun yanı sıra çocuklarının kullandıkları platformları kesinlikle takip etmeleri gerekir.
* Okul rehberlik öğretmenlerinin öğrencilerle gerekli görüşmeleri titizlikle yürütmeleri aile ile görüşmeleri de ihmal etmemeleri bu konuda hayati önem taşımakta.
* Şiddet uygulama veya uğrama konusunda çocuklarımızı ve gençlerimizi bilinçlendirmek gerekir. Mahremiyet eğitimi, kişilik sınırları ve olabilecek tehlikelere karşı korunma konularında bilinçlendirmek önemli olanlardan.
* Herhangi bir şekilde şiddete maruz kalan çocuğu veya genci suçlamak yerine kucak açmak ve birlikte çözmeye çalışmak daha sağlıklı olacaktır. Suçlamak, yargılamak, dövmek çocuğa uğradığı davranıştan farklı olmadığı gibi aileden de uzaklaşmasına sebep olacaktır.
* Bu konularda anne baba tutarlılığı oldukça önemlidir. Ebeveynlerin birlikte hareket etmeleri sorunu daha hızlı çözecektir.
Manolya Bulut -Pusula Gazetesi
HABER MERKEZİ