Beytül malı korumak..Gazeteci Yazar M. Hanifi AKSAKAL Yazısı

Ne güzel söylemiş İmam-ı Gazali Hazretleri; “Layık olmadan devletin makamlarına atananlar, astlarını ısırır, üstlerine kuyruk sallarlar” Yaklaşık bir hafta önce bir arkadaşımın sosyal paylaşım sitesinde paylaştığı bu güzel sözün üzerine çok yorumlar yapılabilir şüphesiz…

Ne güzel söylemiş İmam-ı Gazali Hazretleri;

“Layık olmadan devletin makamlarına atananlar, astlarını ısırır, üstlerine kuyruk sallarlar”

Yaklaşık bir hafta önce bir arkadaşımın sosyal paylaşım sitesinde paylaştığı bu güzel sözün üzerine çok yorumlar yapılabilir şüphesiz…

Tırnaklarıyla kazıyarak bir yerlere gelenlerin dışında torpil ile adam kayırma ile birilirenin omuzuna basarak tırmananların varlığını görmek hiçte zor olmasa gerek…

Mal, Allah’ındır ve Bütün Halka Aittir

Ümm-ü Seleme’nin rivayetine göre, bir gece Resûl-i Ekrem’e 800 dirhem gelmiş, o gece Resûlüllah (s.a.s.) sabaha kadar uyuyamamış ve sabahleyin o paranın bütününü Müslümanlar arasında bölüştürmüştü. (Kandehlevî 1977, 2/802) Yine bir seferinde Alâ ibn Hadramî, Hz. Peygamber’e Bahreyn’den 30.000 dirhem gönderdi. Resûlüllah’a daha önce bundan fazlası gönderilmediği gibi, daha sonra da gönderilmedi. Resûlüllah’ın emriyle paralar bir hasır üzerine döküldü. O sırada ezan okundu. Namazdan sonra Peygamberimiz, gelip malın başında durdu. Ashab-ı Kiram da geldiler ve Peygamberimiz, o zaman daha ölçü ve tartı kullanılmadığından, paraları herkese avuç avuç dağıttı.

Bu rivayetten de anlaşıldığı üzere efendimizin beytülmala gösterdiği hassasiyeti anlamak için büyük izan sahibi olmaya gerek yok…

Müslüman toplumların dinlerinden soyutlanarak Avrupa’ya entegre olma çabalarının sonucu olarak namaz kılan fakat zulmeden, oruç tutan fakat haram yemekten imtina etmeyen hatta ve hatta bunu meşrulaştıran toplumlar haline gelinmiştir…

Her fırsatta her ortamda “Falanca adamı görüyor musun siz üç kuruşa takla atın bakın  o neler götürüyor” yapılan lakırdıların aslında haramı meşrulaştırma hatta özendirme gayesi çok acı bir gerçektir.

Devletin makamlarına atanmak için bir zamanlar eşini dostunu ağabeyinin omuzlarını kullanarak yükselenlerin çok kısa sürede o hak etmediği yerden düşüşüne örnekler sıralayabiliriz…

Herkes hak ettiği yerde olmalı…

İş ehilline verilip değerlendirilmediği sürece o işin akıbetinin hayır olmayacağını da söylemeye gerek duymuyorum.

Söz konusu makamlar ve ehilleri olduğunda Şehrül eminlik sıfatını alan görevi şehrin en emin kişisi unvanını taşıyacak belediye başkanına verildiğinde bin düşünüp bir karar vermenin zorunluluğu vardır.

Zira şehrinizi beldenizi ilçenizi emanet ettiğiniz kişilerin başarılarının daim olması için hakkı hakkına teslim etmek mutlaktır…


02.03.2016 10:26:00