“Cevap çok basit. Afganistan'dan dolayı arttı. Afganistan'da eroini kim artırdı? Amerika artırdı. Bu kadar açık ve net. Afganistan'da eroini Amerika artırdı. Biz Afganistan'ın yeni rejimini (Taliban) de takip ediyoruz. İlk geldiği iki üç ay içerisinde bir değerlendirme yaptık. Ancak son olarak Taliban'ın yaptığı değerlendirmede afyon tarlalarının ekimleri konusunda ciddi bir mücadele ortaya koyacağını değerlendirdik.”
Doğrudan madde bağlantılı ölümlerin 2017 yılında 941 olduğu bilgisini veren Soylu, “Ben bu 941 sayısını görünce Cumhurbaşkanımızın yanına gittim. ‘Evet, bu büyük bir tehlike. Çünkü trend ciddi bir şekilde yükselmiş. Bonzainin ve kimyasal sentetiklerin çok ciddi bir etkisi olmuş. Alarm haline geç ve ne yapılması gerekiyorsa yapacaksın' diye bir talimat verdi. Bir politika belirledik ve biz bu politika doğrultusunda bugüne kadar geldik arz ile mücadelede. 941 kişi 2017'de, 657 kişi 2018'de. En nihayetinde bizim Türkiye ortalaması milyonda 5,1 kişiye kadar düştü. Bunu daha az seviyeye düşürmek, alanlar ile yapacağımız mücadelenin bir karşılığıdır” dedi.
“Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin uyuşturucu ile mücadelesini etkisizleştirmeye çalışan bir anlayış ortaya koymaktadır”
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun “Uyuşturucu satıcılarını topluyorsunuz ancak bunların baronlarına bir şey yapmıyorsunuz” sözlerine ilişkin de Bakan Soylu, “Tamamen temelsiz, sadece suçlamaya yönelik, bilgiden yoksun bir anlayış ve hatta uyuşturucu ile mücadele yapan birimlerimizi töhmet altında bırakan, Türkiye'nin uyuşturucu ile mücadelesini etkisizleştirmeye çalışan bir anlayış ortaya koymaktadır. Bu bilgi ile olsa elbette değerlendirilebilir. Ama bu bilgi ile değil. 2016 ile 2020 arasında 945 suç organizasyon çetesi çökertildi. 9 bin 633 sadece bu suç organizasyonu çetelerine yönelik şüpheli yakalandı. Bu nasıl oldu? 2016 yılında 15 Temmuz'dan sonra FETÖ ile ilgili Türkiye tedbir almaya başlayınca Cumhurbaşkanımıza arz ettim. Bu FETÖ'nün yerini muhakkak bir şey doldurmaya çalışacaktır. Bizim bunu engelleyebilmek için TCK'daki ilgili maddeleri değiştirmemiz gerekir” dedi.
Bakan Soylu'nun konuşması esnasında bir uyuşturucu baronu daha yakalandı
Uyuşturucu baronlarına ilişkin konuşma yaptığı esnada bir baronun daha yakalandığını bildiren Soylu, “İçeride gözaltında şu an. Epeydir peşindeydik. Urfi Çetinkaya'nın kardeşi (Aydın Çetinkaya) şu anda gözaltında. Mesela bu da proje operasyondu” diye konuştu.
Uyuşturucu kullanan kişinin toplumdan dışlanmaması gerektiğini vurgulayan Soylu, “Onun rehabilitesi dahil olacak. Mantığımız bu. Kaymakamlara, valilere, emniyete verdiğimiz bütün bilgilendirmede biz bunu hastalık olarak tanımladık. Bu bir hastalık. Kanser gibi bir hastalık. Ömür boyu tedavisi olması gereken bir hastalık. Uyuşturucu ile mücadele bizim temel derdimiz uyuşturucu kullananı yok etmek değil, uyuşturucu kullananı uyuşturucu kullanımından caydırmaya çalışabilmek. Aileleri korumak” dedi.
“Vurduk, geçtik, yıktık”
Metruk binaların bulunduğu sokağı perişan ettiğine dikkati çeken Soylu, “Ankara'da bir muhtarımız, ‘Bizim mahallemizde metruk binalar var. Uyuşturucu yuvası oldu.' Çankaya'nın Çiğdem Mahallesi. Çok uzun zamandır beri duran binalardı bunlar. Vurduk, geçtik, yıktık. Birçoğunu vurup yıkıyoruz. Burada bu kararlılığı ortaya koymazsak, biz bunlarla mücadele edebilme kabiliyetinden geri kalırız. Kanun var, yetki var ve sonuç ortaya koyabilecek de bir süreç söz konusu” dedi.
“Bir okulun önünde uyuşturucu satılıyor' denildiğinde kalbimden vurulmuşa dönüyorum”
Okul gençliğini korumaya ilişkin attıkları adımlardan bir tanesinin de ‘Güvenli Okul, Güvenli Gelecek' projesi olduğunu söyleyen Soylu, “Tespit edilen öncelikli okullara 5 bin 329 polis ve 20 bin özel güvenlik görevlisinden oluşan okul kolluk görevlisi görevlendirmek suretiyle hem okul içinde hem de okul çevrelerinde uyuşturucu satıcılarının sızmasını, gençlerimize yanaşmalarının önüne geçmeye çalışıyoruz. ‘Bir okulun önünde uyuşturucu satılıyor' denildiğinde kalbimden vurulmuşa dönüyorum. Böyle bir şey olamaz. Biz bunu kabul etmeyiz. Uzun zamandır bu sözü duymuyoruz ve bir daha da duymak istemiyoruz. Eğer böyle bir şey yapılıyorsa bu bizim için büyük bir başarısızlık hikayesidir. Geldiğimiz nokta itibarıyla söylüyorum. Eğer böyle bir şey yapılıyorsa vali veya kaymakam orada nöbet tutmalıdır. Böyle bir şey yapılıyorsa ilçe emniyet müdürü-ilçe jandarma komutanı orada nöbet tutmalıdır” ifadelerini kullandı.
Bakan Soylu, geliştirdikleri yapay zeka programına ilişkin, “Narkotik başkanlığımız bünyesinde, bu bizim yeni çocuğumuz, bu bir yapay zeka programı, iddialıyız. Bu sistemin kullanılmaya başlamasından günümüze kadar toplam 3 bin 594 yakalama gerçekleşti. Analiz Sistemleri Narkotik Ağı (ASENA) yapay zeka programı. ASENA, arzla mücadele için hazırlanmış yerli ve milli ilk suç analizi platformu. Sistemin nasıl çalıştığı, hangi senaryoları kullandığı, bu sistemi kullanarak gerçekleşen yakalamalar. Burada milyonlarca veri birbiri ile çalıştırılıyor. Tam bir yapay zeka programı. Bir adam hiç gitmemişse ve Hakkari'ye, Şırnak'a gidiyorsa, kalmadığı bir yerde otelde kalıyorsa başka binlerce veriler ile karşılaştırarak, kullanmadığı güzergahlar kullanıyorsa o dikkatle takibe alınıyor. Hatırlarsanız. 52 kilo patlayıcı yakalamıştık. Ben o zaman çok tedirgin olmuştum. Normalde böyle bir paylayıcıyı biz böyle bir program ile yakalamamalıydık. O patlayıcıyı bununla yakaladık. ASENA programı bize alarm üretti, dedi ki ‘burada bir kaçakçılık meselesi', biz uyuşturucu için gittik 52 kilo patlayıcı çıktı. Bu bizim yeni çocuğumuz. Bana göre kamu düzenliği açısında ASENA programı bir devrimdir. Çünkü, 10 olaydan 42ünü tespit ediyor, içi dolu çıkıyor. Yeter ki tespit etsin” dedi.
“Metamfetaminle ilgili tüm valilerimize, Emniyet Müdürlüğümüze ve Jandarma Komutanlığımıza genelge gönderdik”
Bakan Soylu, “Metamfetaminle ilgili tüm valilerimize, Emniyet Müdürlüğümüze ve Jandarma Komutanlığımıza genelge gönderdik gizli mantığı ile. Bütün detayları anlatan, mücadelenin nasıl olacağını ortaya koyan kapsamlı bir genelgeyi metamfetaminle ilgili tüm valilerimize, Emniyet Müdürlüğümüze ve Jandarma Komutanlığımıza, mücadeleci birimlerimizin tamamına gönderdik. Tüm topluma çağrım şudur. Lütfen bu meseleyi takip edelim, özellikle metamfetamin konusunda herkesin bir bilgisi olsun. Bu mücadelenin karşısındaki en büyük tehlike ‘benim çocuğum yapmaz' demektir. Bu meselede tüm gençleri, Avrupalı gençleri bile kendi evladımız olarak görüyoruz. Burada ciddi bir gayret ortaya koyuyoruz, lütfen devletimize güvenelim. Lütfen bu uzmanlığa güvenelim, bu konudaki tüm yayınlara ilgi gösterelim. Sosyal medyada eğlenceli video izlemeye ayırdığımız zamandan 2-3 videoluk zamanı bu konuda hazırladığımız bilgilendirici videolarımıza, yayınlarımıza ayırın. Size pek çok yöntem ile yaklaşırlar; ‘bir kereden bir şey olmaz' derler, ‘zihin açar' derler, bazen bir filmde buna ait romantik sahneler görürsünüz. Lütfen aldanmayın, hayat bir film değil. Uyuşturucu konusunda bir kereden çok şey olur, hem de çok şey olur. Zihninizi açmaz kapatır, derdinizi gidermez dert ekler, rahatlatmaz acı verir” diye konuştu.
“Geliştirilen bir politikada size bir katkı yok yani Avrupa'nın böyle bir katkısı söz konusu değil”
Açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Soylu, diğer devletlerin Türkiye'nin uyuşturucu ile mücadelesine pozitif katkısı olup olmadığına ilişkin, “Dünyanın bütün ülkeleri ile, Güney Amerika ülkelerinde zorlanıyoruz; çünkü oraların yöntemleri farklı. Cevap almakta zorlanıyoruz. Avrupa ülkelerinde operasyonel açıdan bir sorun yaşanmadığını söyleyebiliriz. Özellikle Avrupa'nın da bize bilgi vermedikleri yer suç gelirleri. Ortak operasyonlar konusunda bir sorun söz konusu değil. Geliştirilen bir politikada, size bir katkı yok yani Avrupa'nın böyle bir katkısı söz konusu değil. Buna ait bir politika geliştirme konusunda, özellikle suç gelirleri konusunda katkılarının olmadığını ifade edebilirim. Suriye konusunda, rejim bölgelerinde tespitler var. Buralarda birtakım fabrikalarda ciddi üretimler yapıldığı konusunda ve bunların da gelir oluşturma konusunda rejim ile bir irtibatı olduğunu gördük. Suriye'de üretilen kimyasal sentetik uyuşturucular ile ilgili önemli bir merkez olarak devam etmektedir” ifadesini kullandı.
“Bataklık operasyonunun ilk ihbarı şahsıma, cep telefonuma gelmiştir”
Bakan Soylu, uyuşturucu ile mücadelede Türkiye'nin 5 yıl sonra nerede olacağına ilişkin, “Türkiye her şekilde kapasitesini genişlettiği gibi uyuşturucu ile mücadelede de kapasitesini genişletmiştir ve mücadelede çok iyi bir noktaya gelmiştir, yeterli mi değil. 5 yıl sonra sınırlarımız çok daha profesyonelleşmiş olacak. Bu konuda şu anda elde ettiğimiz kabiliyetler, gerek insan kabiliyeti gerekmese de bu konu ile mücadele, hukuk birimleri açısından daha iyi duruma gelecek. Rehabilitasyon sürecimiz daha iyi bir noktaya gelmiş olacak. Başarı elde ettiğiniz kadar, uyuşturucunun sizin ülkenize yönlenmesini engellersiniz. Başarı elde edemezseniz, ülkenizi pazar halinde tutarsanız bu cazibeyi arttırır. Cazibeyi, yakalamalarınız artarsa düşürürsünüz. Suç ve suç ile geçim saplayan tipler buna bir vesile ile devam ederler. Göçmen kaçakçıları kim, sınırımızın içinde de dışında da uyuşturucu kaçakçıları. Bu mücadeleyi çok faktörlü olarak devam ettirmek zorundasınız. Sürekli toplumu uyaracaksınız, sürekli mücadeleci birimlerimiz alarm halinde olacak, bu konuyu kendi birincil gündeminiz olarak önde tutacaksınız. Önümüzdeki 5 yılda dünyada uyuşturucu mücadelesi açısından girilmez bölge olacağız, hedefimiz budur. Türkiye'yi yasak bölge haline getireceğiz. Bataklık operasyonunun ilk ihbarı şahsıma, cep telefonuma gelmiştir. Bundan da hiç endişe duymuyorum. Çok da mutlu olduğumu söylemek isterim. Milyonlarca olayın önünü aldığı kanaatindeyiz. Eğer siz bu konuda suç gelirlerini oluşturacak süreçlerin önünü kesmezseniz, bu iştahı devam ettirirsiniz. Bataklık operasyonlarını, terör operasyonları kadar önemli olduğunu nitelendiriyoruz. Burada bir darbe vurmak lazımdı, Türkiye'nin uyuşturucu ile mücadele tarihinde büyük bir öğreti oldu. Bundan önce suç gelirleri operasyonu yapılmamıştı, bunun farkı suç gelirleri operasyonu yapılması” dedi.
“Tarihimizde ilk kez İran'ın karakollarına bu taraftan elektrik verdik”
Soylu, İran heyetinin Ankara'da olduğunu anımsatarak, “İran ile en çok ilişki kuran bakanlığız. İran ile sınırız. Sınır valilerim, kaymakamlarım sürekli İran ile görüşür; sebep ortak bir iş yapıyoruz. Terör ile mücadelede birbirimize sürekli bilgilerimizi güncellemek zorundayız. Uyuşturucu ile mücadele göçmen kaçağı ile mücadele birçok konuda aynı sağanağın altındayız. Dönem dönem görüşüyoruz, her seviyede görüşüyoruz. Oradan herhangi gelen birisi benimle görüşebilir. Bunu ilk kez duyacaksınız, tarihimizde ilk kez İran'ın karakollarına bu taraftan elektrik verdik. Paramız ile bir protokol imzaladık ve devam ediyoruz. 2,5 yıldır karakollarında kullanıyorlar” diye konuştu.
Bakan Soylu, uyuşturucuya verilen cezaların yeterli olup olmadığı yönündeki soruya, “'Polis yakalıyor, hakim bırakıyor', ben buna katılmıyorum. Sıkıntılı bir iş olursa biz zaten müracaatımızı yapıyoruz, yargıda karlılık buluyor. Yargı ile aramızda güçlü bir iş birliği var, biz sonuç alıyoruz. Şu anda da uyuşturucu konusunda Adalet Bakanlığı ile 8-9 aydır bir ilave mevzuat çalışması yapıyoruz” cevabını verdi.
“Cumhuriyet Halk Partisi Atatürk'ün partisi değil, İnönü'nün partisidir”
Bakan Soylu, CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun SADAT'ın İstanbul Beylikdüzü'ndeki merkezine gitmesine ilişkin şunları söyledi:
“Ana muhalefet partisi genel başkanının tanımı ‘dedikodu kumkuması'dır. Başka bir tanımı yok. Ana muhalefet partisi anayasada kendisini bulan bir mekanizmanın adıdır. Yasalarla belirtilmiş bir mekanizma dedikodu yaparsa, bir belgeyi ortaya koymazsa aslında anayasal görevini de yerine getirmemiş olur. Bu bir siyasi parti, dedikodu merkezi değil. Hangi konuyla alakalı olursa olsun SADAT'ın önüne gidene kadar, Et Balık Kurumu'nun önüne gidene kadar, hafif bir cesaretin varsa, bizim söylediğimiz büyükelçilik ile ilgili bir değerlendirme ortaya koyda görelim. Bu konunun üstünü örtemezsin, bu konu Kılıçdaroğlu'nun, CHP'nin ve 6'lı masanın üzerinde demokrasinin kılıcıdır. Bu Türkiye'ye bir ihanettir. Sen Türkiye'nin geleceğini Avrupalı bir büyükelçiye pazarlayamazsın. Sen Cumhurbaşkanı adayı alacaksın diye kendi belediye başkanlarına çelmek atabilirsin; ama senin bu gücün bize yetmez. Avrupa'nın Türkiye'deki o ülkenin büyükelçisini arkana alsan da bunu sağlayamazsın. Biz bundan çekinmeyeniz, korkmayız, ürkmeyiz. Ben bir söz söyledim atlanıldı. Bu Cumhuriyet Halk Partisi Atatürk'ün partisi değil, İnönü'nün partisidir, bugünkü Cumhuriyet Halk Partisi'nin, Atatürk ile hiçbir ilgisi yoktur. Neden İnönü'nün partisidir? Çünkü İnönü, Atatürk karşıtıdır. Biraz tarih okuyanlar neler yaptığını, onu nasıl silmeye çalıştığını ve bunu Cumhuriyet Halk Partisi eli ile yaptığını bilir. Bugün uyguladığı politikada İnönü politikasıdır. İnönü politikası dedikodu politikasıdır, iftira politikasıdır. Batı ile işbirliği yaparak iktidarı ele geçirme politikasıdır, İnönü de aynısını yapmıştır. 1960 darbesi olmuş, batı olduğu gibi yeni yönetimi kabul etmiştir çünkü işbirliği içinde gerçekleşen bir politikadır. Bunun hiçbir gizlisi, saklısı yoktur. Gittiği yerlerin hepsi talimat ile gidilen yerlerdir, organizasyon ile gidilen yerlerdir. Dikkat ederseniz FETÖ'den pişiyor, Türkiye'de birtakım sosyal medya üzerinden kaynatılıyor, dedikodu kumkuması da gidiyor finali gerçekleştiriyor. Türkiye Cumhuriyeti devletine iftira atıyor, bunlar doğru işler değildir. Biz coğrafyamızda Amerika ile Rusya ile İran ile birçok ülke ile Suriye'den Irak'a, Libya'ya kadar karşı karşıya geldiğimiz yerler var mı, peki onların istihbaratı var mı? Bu kadar ülke ile menfaat çatışmasına bazen giriyoruz, bazen politik farklılıklara giriyoruz. Peki bunların istihbaratları bu değerlendirmeler üzerinden sonuç üretmiyorlar da bu istihbaratlar bizi karşı karşıya kaldığımız alanda bu tip iftiralar ile karşı karşıya bırakmıyorlar ki. Onların da cevapları olur, bu düşe düşe Türkiye'de ki bir aracıya mı düştü. Bu çok ayıp bir şeydir, bu utanılacak bir şeydir. Kılıçdaroğlu'nun en önemli meselenin birinde en yakın arkadaşına ‘Sana böyle bir şey söylenirse kesinlikle inkar et' dediğini de biliyorum. Bir yalan makinesi ile karşı karşıyayız. En yakın arkadaşına ismi belli, cismi belli. Daha hararetli günler gelecek. Bu ülke Batı'nın oyuncağı değil. Biz niçin buradayız, niçin bu mücadele yapılıyor, bir büyükelçinin Türkiye'yi istediği gibi dizayn etmesi için mi, Avrupa'nın istediği gibi dizayn etmesi için mi? İyi o zaman teslim olalım istedikleri gibi olsun. Bu yüzden ısrarla bu İnönü'nün partisidir diye söylüyorum.”
“6'lı masa ‘Canan masası' oldu”
Bakan Soylu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun devlet kurumlarına gitmesine ilişkin sorulan soru üzerine, “Gara'da bir hadise ile karşılaştık. Orada şehitlerimiz oldu. Biz ne yaptık CHP'den, İYİ Parti'den randevu talep ettik. Bize randevu verdiler gittik, meseleyi bildiğimiz çerçevede genel başkanlara izah ettik, bu bir yöntem ve doğru bir yöntemdir. Biz bunu onların da duyacağı şekilde kamuoyuna nakledebilirdik. Ama sorumluluğumuz gereği bunu Meclis'in 2 partisine aktarılmasını doğru olacağını düşündük, gittik. Bizi kabul etmeselerdi, biz gidip CHP'nin Genel Merkezi'nin önünde orada basın toplantısı yapmamız ne kadar yakışık alırdı, yakışık almazdı, siyasette böyle bir yöntem yok. Ana muhalefet partisinin genel başkanı, devletin birtakım kurumlarının önüne gidip orada da insanları tehdit edecek şekilde bunu yapabilme kabiliyetine sahip olmamalıdır. Bunun adına sivil itaatsizliği harekete geçirmek denir. Toplumu tahrik etmek, kamu düzenini ortadan kaldırmak denir. Herkes kendine yakışanı yapıyor. Dün de Canan Kaftancıoğlu mahkeme kararını tanımayacağını söylüyor. Benim hoşuma gidiyor. Allah'a hamdolsun CHP'nin gerçek yüzü bir Canan Kaftancıoğlu yüzü olarak ortaya çıktı Biz bunu yüzlerce defa anlatsak, devlete katil diyen, bütün kutsallarımıza hakaret eden. Ne güzel oldu. Bir insan kendi kendine bunu yapar mı, ne güzel. Dinimize hakaret eden, bu ülkenin devlet başkanına hakaret eden, bütün kutsallarımızı ayaklarının altına alan, devlete ‘katil' diyen bir anlayışa hukuk kendi içerisinde bir karar verdi diye, hepsini aynı noktaya topladı, hepsini aynı fikrin etrafına getirdi. Masa 6'lı masa değil, masa ‘Canan masası' oldu. Atatürk Havalimanı arkadaşlar, İstanbul'da ulaşımı bir gün son 5 yılda yapılanları kaldıralım, İstanbul bir gün kullanmasın, İstanbul bu noktada tır trafiğinden girilmez çıkılmaz hale gelir. İstanbul Havalimanı dünyanın en büyük havalimanı, en modern havalimanı, unutuyorsunuz ya. İstanbul'da hiçbir şey yapıldığı yok. Atatürk Havalimanı hem millet bahçesi olacak, hem de birtakım uçuşlara müsaade edecek. İstanbul trafiği keşmekeş olur, sabah işine gidemez, akşam evine gelemez. ‘İstemezük' zihniyeti var. Bu zihniyetin sebebi İnönü'dür” dedi.
“PKK, PYD, DHKP-C ve DEAŞ arasında eşanlılıklar gördüğüm çok oluyor”
Bakan Soylu, canlı bomba yakalamalarına ilişkin, “6-7 ay önce Çorum'da önemli belgeler yakaladık, Onu yakaladığımız başka belgeler ile birleştirerek birbirine okutturduk. Çok önemli operasyonlar hazırladılar. 3-4 aydır, bizzat 112in üzerinde canlı bomba eylemi yapacak, yapmaya karar vermiş terörist olarak nitelendireceğimiz eylemleri gerçekleştirecek kişileri yakaladık. Şöyle bir durum var. PKK, PYD, DHKP-C ve DEAŞ arasında eşanlılıklar gördüğüm çok oluyor. Sanki aynı işleri yanı yöntemler, aynı zaman dilimi içinde yapmak üzere birbirleri ile ilgili kararlaştırılmış bir adımı gerçekleştiriyorlar. Terör örgütlerinin bir karar vericisi var DEŞA'a diyor ki sen bunu yap, diğerine diyor ki sen bunu yap. Aynı zamanda eş zamanda bunu sağlayabilecek bir adımı gerçekleştirmek için hareket halline geçebiliyorlar. DEAŞ konusunda çok önemli çalışmaları sürdürmeye devam ediyoruz” dedi.
Bakan Soylu, toplantının ardından hassas burunlu dedektör köpekler ile fotoğraf çekildi.