“Suriye'deki gelişmelere bakıldığında, 15 Temmuz hain darbe girişiminden kısa bir süre sonra hudutlarımızın ve vatandaşlarımızın güvenliğini sağlamak için bilindiği üzere Suriye'nin kuzeyinde PKK/PYD/YPG ve DEAŞ gibi terör örgütlerine karşı Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatları başarıyla icra edilmiştir. Bu harekâtlarda göğüs göğüse mücadele ile 4 bin DEAŞ'lı terörist etkisiz hale getirilirken ülkemizin güneyinde kurulmak istenen terör koridoru da engellenmiştir. Aynı şekilde İdlib bölgesinde, Bahar Kalkanı harekatı icra edilerek yeni bir göç dalgası ve başta kadınlar ile çocuklar olmak üzere insanlık dramının yaşanması da önlenmiştir. Unutulmamalıdır ki, terör koridoru engellenmeseydi; ülkemiz çok daha büyük ve kapsamlı tehdit ve tehlikelerle karşı karşıya kalacaktı. Bu operasyonlar sonucunda, yaklaşık 470 bini İdlib'e olmak üzere 1 milyondan fazla Suriyeli evlerine ve topraklarına gönüllü, güvenli ve saygın bir şekilde dönmüştür. Suriye Harekat alanında zaman zaman ateşkes ihlalleri ve saldırılar meydana gelmektedir. Yapılan her türlü tacize ve saldırıya misliyle karşılık verilmekte; gerekli tedbirler alınmaktadır.”
“Yunanistan'ın yaptığı her türlü haksız hukuksuz eylemlere, mütekabiliyet kapsamında diplomatik alanda ve sahada gerekli karşılık verilmektedir”
Ege ve Doğu Akdeniz'de, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin uluslararası hukuka uygun olmayan taleplerinden ve yayılmacı anlayışlarından kaynaklı bazı sorunlar yaşandığının altını çizen Bakan Akar, “Tüm iyi niyetli diyalog çağrılarımıza rağmen Yunanistan'ın yaptığı her türlü haksız hukuksuz eylemlere, mütekabiliyet kapsamında diplomatik alanda ve sahada gerekli karşılık verilmektedir. Yunanistan; her türlü gerçeği çarpıtarak ve adeta kuzu postuna bürünerek mağdur bir ülke olduğu imajını vermeye, AB üyeliğine sığınarak hukuk dışı ve saldırgan eylemlerini örtbas etmeye, suni bir tehdit algısı oluşturarak bazı ülkelerle ittifak kurmaya çalışmaktadır. Bu ‘ittifak içinde ittifak' girişimleri, hem NATO dayanışmasına hem de ikili ilişkilere zarar vermektedir. Bütün bunlar; bölgesel istikrar ve güvenliğe katkı sağlamayan, aksine gerginliği tırmandıran, müttefiklik ruhuna aykırı eylemlerdir. Ayrıca Yunanistan, bazı ülkelerin teşvik ve kışkırtmalarıyla da provokatif bir silahlanma sevdasına kapılmış bulunmaktadır” dedi.
“Kıbrıs'ta egemen eşitliğe dayalı, bağımsız iki devlet tek çözümdür”
Kıbrıs konusuna da değinen Bakan Akar, “Bildiğiniz üzere, bugüne kadar ortaya konulan çözüm yöntemlerinden bir sonuç alınamamıştır. Artık Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsü tescil edilmeden müzakerelerin ilerleyemeyeceği açıkça görülmelidir. Kıbrıs'ta egemen eşitliğe dayalı, bağımsız iki devlet tek çözümdür. Bir kez daha vurgulamak isteriz ki Kıbrıs bizim millî meselemizdir. Garanti ve İttifak antlaşmaları doğrultusunda geçmişte olduğu gibi bugün de Kıbrıslı kardeşlerimizin yanındayız. Sonuç olarak Ege'de ve Doğu Akdeniz'de hem kendimizin hem de KKTC'nin hak, alâka ve menfaatlerini korumakta azimliyiz, kararlıyız ve buna muktediriz” ifadelerini kullandı.
“Bir hususun iyi anlaşılması lazım: Biz Libya'da yabancı güç değiliz”
Libya konusuna da değinen Bakan Akar, şunları söyledi:
“Libya'daki duruma gelince; biz sadece kendi güvenliğimiz için değil, dost ve kardeş ülkelerin barış, huzur ve güvenliği için de mücadele etmekteyiz. Bu kapsamda 500 yıllık kardeşlik bağlarımız olan Libya'da; ikili anlaşmalarımız ve TBMM'nin onayı doğrultusunda bulunuyor; askerî eğitim, yardım ve danışmanlık faaliyetleri icra ediyoruz. Bir hususun iyi anlaşılması lazım: Biz Libya'da yabancı güç değiliz. Şu anda Libya'da istikrar adına bir gelişme varsa ve siyasi süreç başlamışsa bu Türkiye'nin katkılarıyla mümkün olmuştur. Libya makamları da bu gerçeği ifade etmektedir. Amacımız ‘Libya, Libyalılarındır' anlayışıyla toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini sağlamış, barış ve istikrar içerisinde yaşayan bir Libya'nın oluşumuna katkıda bulunmaktır. Bu kapsamda Libyalı kardeşlerimizin haklı davasına desteğimiz devam edecektir.”
“Ermenistan, Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Aliyev'in uzattığı barış ve dostluk elini tutmalı, 6'lı Platform önerimiz dahil bu fırsatları iyi değerlendirmelidir”
Azerbaycan ve Türkiye kardeşliğinin artık sahada da aktif bir şekilde ortaya çıktığına değinen Bakan Akar, “Artık Türkiye ve Azerbaycan'ın güvenlik meseleleri birbirinden ayrı düşünülemez bir seviyeye gelmiştir. Başta güvenlik olmak üzere hemen her alanda iş birliğimizi öngören ‘Şuşa Beyannamesi' bu doğrultuda tarihi bir adımdır. Bu beyanname, sadece iki ülkenin değil tüm Kafkasya'nın kalkınması ve istikrarı için de büyük önem taşımaktadır. Ermenistan, Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Aliyev'in uzattığı barış ve dostluk elini tutmalı, 6'lı Platform önerimiz dahil bu fırsatları iyi değerlendirmelidir. ‘İki devlet, tek millet' anlayışıyla kederde ve kıvançta bir ve beraber olduğumuz Azerbaycanlı kardeşlerimizin, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da haklı davalarında yanlarında olmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
"Kabil Havaalanının işletilmesine yönelik çalışmalara Katar ile birlikte devam edilmektedir”
Afganistan'da yaşanan son gelişmelere de değinen Bakan Akar, “Türkiye olarak bundan sonra da bölgedeki gelişmeleri yakından takip etmeye devam edeceğiz. Bu kapsamda; tüm Afgan halkı için önemli olan Kabil Havaalanının işletilmesine yönelik çalışmalara Katar ile birlikte devam edilmektedir” dedi.
“TSK'nin şanlı üniformasını hiçbir hainin taşımasına asla müsaade etmedik, etmeyeceğiz”
FETÖ ile mücadele kapsamında atılan adımları da hatırlatan Bakan Akar, şunları kaydetti:
“Biraz önce bahsettiğimiz faaliyetlerimizi sürdürürken FETÖ ile mücadeleye de, elde edilen yeni bilgi, belge ve verilerle bir bütün hâlinde kararlılıkla devam edilmektedir. TSK'nin şanlı üniformasını hiçbir hainin taşımasına asla müsaade etmedik, etmeyeceğiz. 15 Temmuz sonrası, yurt içi ve sınır ötesinde düzenlenen harekâtlarda ve sayısı ve çapı giderek artan büyük tatbikatlarda elde edilen başarılar, FETÖ'den temizlendikçe daha da güçlendiğimizin en açık göstergesidir. Kara Kuvvetlerimizin muharip imkân ve kabiliyetlerinin arttırılması maksadıyla Komando Tugay sayımız 17'ye yükseltilmiştir. Deniz Kuvvetlerimizin ise deniz seyir süresi, sadece 2020 yılı içerisinde tüm zamanların en yüksek seviyesine, 200 bin saate ulaşmıştır. Yine Hava Kuvvetlerimiz de bu dönemde, görevlerinin artmış olmasına rağmen faaliyetlerini başarıyla yerine getirmektedir.”
“Savunma sanayiinde yerlilik ve millîlik oranı, yüzde 80'ler seviyesine yaklaşmıştır”
Bakan Akar, yerli ve milli savunma sanayii hamlelerine de değinerek, “Cumhurbaşkanımızın liderliği, teşviki ve desteğiyle savunma sanayiinde büyük atılımlar gerçekleştirmiş; bu alanda yerlilik ve millîlik oranı, yüzde 80'ler seviyesine yaklaşmıştır. Modernizasyon çalışmalarımız da tüm hızıyla devam etmektedir. Hatırlatmak gerekirse, geçmişte piyade tüfeğimizi dahi yurt dışından tedarik ederken, çok şükür artık Milli Piyade Tüfeklerimizi, Akıllı Hassas Mühimmatımızı, ÇNRA'larımızı, Fırtına Obüslerimizi, İHA/SİHA/TİHA'larımızı, ATAK Helikopterlerimizi, Fırkateynlerimizi ve savaş gemilerimizi tasarlayıp inşa, imal ve ihraç seviyesine gelmiş bulunuyoruz. Silah sistemlerimizin harekât sahasında elde ettiği başarılar, tüm dünyanın da dikkatini çekmiş ve yerli-milli savunma sanayi ürünlerimize olan talep artmıştır. Tüm dünyanın dikkatini çeken bir seviyeye ulaşmamıza rağmen kat etmemiz gereken mesafeler olduğunun da bilincindeyiz” diye konuştu.
"ABD'nin tavrının olumsuz olması durumunda Türkiye, içinde bulunduğu tehdit ortamında güvenliğini sağlayabilmek için zorunlu ve tabii olarak başka alternatifleri değerlendirmek durumunda kalacaktır"
Milli Savunma Bakanı Akar, S-400 hava savunma sistemlerine ve F-35 konusuna da değinerek şunları kaydetti:
“Modernizasyon faaliyetlerinden bahsetmişken gündemdeki S-400, F-35 ve F-16 ile ilgili gelişmelere değinmek istiyorum. 1990'lı yılların başından itibaren uzun menzilli bölge hava ve füze savunma sistemi tedarik çalışmalarımız sürdürülmektedir. Bu çerçevede tedarik prensiplerimize uygun olan S-400 sisteminin tedarik sözleşmesi 11 Nisan 2017 tarihinde imzalanmıştır. S-400 bir savunma silah sistemi olup, S-300, NATO İttifakı içinde nasıl kullanılıyorsa, S-400 sistemi de bizde aynı şekilde kullanılacaktır. F-35 projesinde ise tüm sorumluluklarımızı yerine getirmemize rağmen, S-400 gerekçe gösterilerek F-35 tedarikimiz engellenmiştir. Bu gelişmeler üzerine Türk ve ABD heyetleri, 27 Ekim 2021'de Ankara'da bir araya gelmiştir. Bu görüşmede Türkiye'nin uğradığı zararın nasıl telafi edileceği de dâhil olmak üzere, F-35 için yaptığımız harcamaların geri ödenmesine yönelik görüş ve taleplerimiz iletilmiştir. Mali hususlarda ayrıntılı olarak müzakerelerde bulunmak üzere, 2022 yılı başlarında ABD'de yeniden bir araya gelinmesi hususunda mutabık kalınmıştır. Bunun yanı sıra yeni F-16 tedariki ve mevcut F-16 savaş uçaklarımızdan bir kısmının modernize edilmesi için resmi talebimizi Yabancı Askeri Satışlar çerçevesinde ABD'ye 30 Eylül 2021'de iletilmiştir. ABD yönetiminin konuya olumlu yaklaşabileceğini düşünüyoruz. Ancak süreç Kongre onayına tabi olacağından, gelişmeleri yakından takip ediyoruz. ABD'nin tavrının olumsuz olması durumunda Türkiye, içinde bulunduğu tehdit ortamında güvenliğini sağlayabilmek için zorunlu ve tabii olarak başka alternatifleri değerlendirmek durumunda kalacaktır. Bu ve benzeri sorunları görüşmek üzere temaslarımız sürmekte olup, şu anda da Bakanlığımızdan bir heyet ABD de bulunmaktadır.”
“Siber sahamızı korumak için kararlı bir şekilde sorumluluk almaya ve siber gücümüzü artırmaya devam ediyoruz”
Türkiye'nin vatan topraklarının yanı sıra siber sınırlarını da etkin bir şekilde koruduğunu ve korumaya da devam edeceğine dikkat çeken Bakan Akar, “Teknolojinin ve dijitalleşmenin birey ve toplum hayatında vazgeçilemez bir unsur haline geldiği bir dönemde siber güvenliğinin sağlanmasına ve siber alanda üstünlük kurulmasına yönelik çalışmalarımızı da aralıksız sürdürmekteyiz. Vatan topraklarımızı, denizlerimizi ve semalarımızı nasıl koruyorsak, aynı şekilde siber sahamızı da korumak için kararlı bir şekilde sorumluluk almaya ve siber gücümüzü artırmaya devam ediyoruz” açıklamasında bulundu.
Korona virüs ile Mücadele Merkezi ‘KOMMER'
Koronavirüs ile mücadelenin titizlik ve kararlılıkla sürdürüldüğünün altını çizen Akar, “İlk vakanın görüldüğü günden itibaren Bakanlık bünyesinde 7 gün 24 saat esası ile görev yapan Korona virüs ile Mücadele Merkezi ‘KOMMER' vasıtasıyla hem bireysel hem de kurumsal önleyici, koruyucu tedbirler hayata geçirilmiştir. Başta operasyon bölgeleri olmak üzere tüm birlik ve kurumlarımızdaki faaliyetler salgın şartlarına rağmen hiçbir aksaklığa meydan verilmeden planlandığı şekilde devam etmektedir. Aynı zamanda Bakanlık olarak salgınla mücadeleye çeşitli sağlık malzemelerinin üretilmesi ile yurtiçi ve yurtdışına ulaştırılması yönünde de katkı sağlanmaktadır” dedi.
"Milli Savunma Bakanlığı 2022 Yılı Bütçe Kanunu Teklifi, 80 milyar 439 milyon 536 bin lira olarak huzurlarınıza getirilmiş bulunmaktadır"
Milli Savunma Bakanı Akar, 2022 Plan ve Bütçe sunumunu şu sözler ile tamamladı:
“Savunma ve güvenlikle ilgili hususların devletimiz ve milletimizin bekası açısından vazgeçilmez olduğu, günlük tartışmaların dışında tutulması gerektiği, yüksek malumlarıdır. Zira bu coğrafyada var olabilmek, 84 milyon vatandaşımızın barış ve huzur içinde yaşayabilmesi için TSK'nin üstün niteliklerinin korunması ve geliştirilmesi bir mecburiyettir. Bu bilinçle hazırlanan, Milli Savunma Bakanlığı 2022 Yılı Bütçe Kanunu Teklifi, 80 milyar 439 milyon 536 bin lira olarak huzurlarınıza getirilmiş bulunmaktadır. Görüldüğü üzere artan faaliyetlerimiz kapsamında bütçede yaklaşık yüzde 31'lik artış sağlanmaktadır. Bundan dolayı müteşekkiriz. Millî Savunma Bakanlığının 2020 yılı kanunlaşan başlangıç bütçesi ile mevzuat çerçevesinde eklenen tutarları da içeren 2020 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifi, Komisyon'un takdirine sunulmuştur.”