• Şenyurt inşaat
KategorilerHaber Girişi : 06 Ocak 2016 21:12

.

.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, yeni anayasa ve içtüzük konusunda muhalefet partileri ile diyaloğu sağlama görevini yerine getirdiğini, bundan sonra görevin TBMM’de olduğunu söyledi. TBMM Başkanı İsmail Kahraman ile 1 saat 15 dakika süren görüşmenin ardından yaptığı açıklamada yeni anayasa ve Meclis İçtüzüğü ile ilgili gelinen aşama hakkında bilgi veren Başbakan Ahmet Davutoğlu, kendisinin diyalog zeminini oluşturduğunu bundan sonra görevin TBMM’de olduğunu söyledi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, yeni anayasa ve içtüzük konusunda muhalefet partileri ile diyaloğu sağlama görevini yerine getirdiğini, bundan sonra görevin TBMM’de olduğunu söyledi.
TBMM Başkanı İsmail Kahraman ile 1 saat 15 dakika süren görüşmenin ardından yaptığı açıklamada yeni anayasa ve Meclis İçtüzüğü ile ilgili gelinen aşama hakkında bilgi veren Başbakan Ahmet Davutoğlu, kendisinin diyalog zeminini oluşturduğunu bundan sonra görevin TBMM’de olduğunu söyledi.

“33 YILDIR KİMSENİN MEMNUN OLMADIĞI BİR ANAYASA HALA YÜRÜRLÜKTE”
1 Kasım seçimlerinde halka verdikleri vaatleri hızla yerine getirmek için harekete geçtiklerini belirten ve 3 aylık için açıklanmış olan vaatlerin yüzde 30’unu yerine gerçekleştirdiklerini belirten Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Takvimimizde hiçbir sapma yok. 3 ay için açıklanan reform paketlerimizin yüzde 25’ini Meclise sevk ettik. Hız kesmeden reformlarımızı yerine getirerek bir taraftan da terörle mücadelemizi kararlı bir şekilde sürdürüyoruz. Bu reform vaatlerimizin en önemlisi yeni bir anayasa vaadimiz var. Yeni bir anayasa fikri bu seçim sonrasında ortaya çıkmış bir fikir değil. Aslına bakarsanız 12 Eylül anayasası devreye girdikten sonra bütün sivil kadrolar yeni bir anayasa yapma idealini hep gündeme getirdiler. Hiçbir siyasi parti yok ki, 12 Eylül anayasasını beğenmiş olsun ve yeni bir anayasa ihtiyacından bahsetmemiş olsun. Hemen hemen her hükümet veya her siyasi parti 12 Eylül anayasasının darbe niteliğinden şikayet etmiş ve bu darbe niteliğine karşı sivil bir anayasa yapımı konusunda millete vaatte bulunmuştur. ‘12 Eylül anayasasından memnunum’ diyene de kimse rastlamadı. Buna mukabil maddelerin neredeyse üçte ikisinde büyük değişiklikler yapıldı ama hala anayasa ihtiyacı gündemde oldu. AK Parti iktidarları olarak kurulduktan sonra bu ihtiyacı hep gündeme getirdik. Bütün seçimler sonrasında bunun için hep adımlar attık. 2007 seçimlerinden sonra bir komisyon oluştu AK Parti bünyesinde, 2011 seçimlerinden sonra da bir uzlaşma komisyonunda çalışmaları sürdürdük. Şimdi 2015 yılına geldik, 1 Kasım seçimleri itibariyle söylüyorum, ama 33 yıldır kimsenin memnun olmadığı bir anayasa hala yürürlükte” dedi.

“ANAYASA BİR MUTABAKATLA ÇIKARTILMASI GEREKEN METİNDİR”
Hükümetin bir taraftan acil eylem planı ve diğer icraatlar çerçevesinde adımlar atarken, diğer taraftan da özgürlükçü, katılımcı, sivil, güçler ayrılığı prensibine dayanan, insan onurunu öne çıkartan, vatandaşlığı esas alıp devleti vatandaşa göre tanımlayan yeni bir anayasa fikri ile kamuoyunun önüne çıktığını kaydeden Davutoğlu, “Biz bir söz verdik mi, bunu sadece kağıtta kalsın diye vermeyiz, uygulama konusunda elimizden gelen çabayı gösteririz. Anayasanın bir farkı var; diyelim ki asgari ücretin tespiti, ayrımcılıkla mücadele kanunu ya da kişisel verilen korunması kanunu, bunlar tek başına iktidar partisinin çıkartabileceği kanunlardır. Bunun için muhalefetle istişare ederiz, eleştirilerini alırız ama ‘hayır’ denmesi halinde tek başına bunu uygulayacak sayıya da sahibiz. Anayasadaki fark şu, şuan ki Meclis aritmetiği bize bu imkanı vermiyor, anayasa bir mutabakatla çıkartılması gereken metindir. Sayın Genel Başkanları ziyaret ettiğimde kendilerine kamuoyuna da sık sık söylediğim gibi bizim yeterli sayımız olsaydı dahi anayasa mutabakatı için gayret içinde olurduk çünkü bu metin herkesin içine sinmesi gereken bir metin. Sadece AK Parti’nin ela alacağı bir metin değil, bir yüz yıl geçse de kullanılacak bir metin ortaya çıkmalı. Eğer geçmişte anayasa metinleri bu mantıkla yazılmış olsaydı şuanda biz bunu tartışmıyor olurduk. Maalesef bizim anayasalarımız hep tepki anayasaları olarak ortaya çıktı ve konjonktürel nitelikleri ile öne çıktı. O günkü konjonktür ne gerektiriyorsa tartışma orada seyretti, yürütmeyi güçlendirmek gerekiyorsa 12 Eylül’de olduğu gibi o güçlendirildi, yürütmeyi kısıtlamak gerekiyorsa 27 Mayıs anayasasında olduğu gibi ona tepki verildi. Halbuki, soğuk kanlı sükûnet içinde tartışmayı bizim demokratik olgunluk içinde yapabiliyor olmamız lazım” diye konuştu.

“BU RANDEVU TALEBİNİN RUHUNA UYGUN OLMAYACAK ŞEKİLDE GAYRİ CİDDİ VE SAMİMİ OLMAYAN AÇIKLAMALARDA BULUNDULAR”
Seçim öncesinde verdikleri sözü yerine getirerek seçim sonrasında yeni bir geleneği başlatmak üzere muhalefet parti liderlerinden randevu talep ettiğini ifade eden Başbakan Davutoğlu, “Bunun demokrasilerin bir gereği olduğuna inanıyorum, bundan sonra da umut ediyorum ki, her genel seçim sonrasında başbakanlar muhalefet parti liderleri ile bir araya gelip düşüncelerini, 4 yıllık hedeflerini ortaya koyarlar, buda güzel bir gelenek oluşturur. Ben her şeyden önce böyle bir geleneği başlatmak niyeti ve başta anayasa olmak üzere içtüzük ve reformlarla ilgili konuları ele almak üzere hiçbir ayrım yapmadan bütün siyasi partilerden randevu talep ettim. Ancak bir siyasi partinin mensupları, eş başkanları bu randevu talebinin ruhuna uygun olmayacak şekilde gayri ciddi ve samimi olmayan açıklamalarda bulundular. Samimi değillerdi çünkü gündem olarak ortaya konan meselenin dışına çekmeye çalıştılar. Ciddi değillerdi, halktan yetki almış bir devlet adamının talebi karşısında son derece devlet adamı ciddiyetine yakışmayan açıklamalarda bulundular. Bunun neticesinde kendileri ile randevumu iptal etmek durumunda kaldım, çünkü ben muhatabımda ciddiyet ve samimiyet ararım. Bu ciddiyet ve samimiyeti gösteren Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Bahçeli ile bir araya geldik, son derece medeni, demokratik olgunluğa uygun düşen görüşmeler yaptık. Ben kendilerine teşekkürü borç biliyorum. Sayın Kılıçdaroğlu ile yaptığımız görüşme bir iktidar partisi ve ana muhalefet partisi liderleri olarak konuları açık yüreklilikle ele aldığımız bir görüşme oldu. Bu görüşmede Sayın Kılıçdaroğlu ile üç temel konuda mutabakata vardık, birisi 12 Eylül anayasası ve12 Eylül’e dayalı darbe hukukunu tümüyle ortadan kaldırmak için birlikte çalışmaya hazırız. Bu çerçevede Anayasa Uzlaşma Komisyonunun aynı doku ve yapı içinde, esaslar çerçevesinde çalışmasına tekrar başlaması için iki lider olarak onayımızı vereceğimizi söyleyebiliriz dedik. İkincisi; Meclisi daha etkin, süratli ve aynı zamanda denetime daha açık hale… muhalefetin talebi çerçevesinde, yasama çalışmalarının yürütülebilmesi için Meclisin İçtüzüğünde de benzer bir reformun yapılması ve bu çerçevede daha önceden oluşturulmuş komisyonun devamı konusunda mutabık kaldık. Üçüncüsü ise vize muafiyeti başta olmak üzere AB reformları ve genel olarak reformlar konusunda da işbirliği yapma ve vize muafiyeti bağlamındaki reformları da iktidar ve muhalefetin birlikte süreci hızla işletmesi konusunda mutabık kaldık. Bu olumlu bir mutabakattır, iyi bir başlangıçtır. Arkasından Sayın Bahçeli ile görüştüm, son derece medeni, karşılıklı saygı içinde bir görüşme gerçekleşti, Sayın Kılıçdaroğlu ile mutabık kaldığımız hususlarda hemen hemen aynen Sayın Bahçeli ile mutabık kaldım. Sonuçta Sayın Bahçeli’de 12 Eylül anayasası yerine sivil bir anayasa, içtüzük ve reformlar konusunda olumlu kanaatlerini ifade ettiler. Üç siyasi parti bu üç konuda anlaşmış durumdadır” şeklinde konuştu.

“ŞİMDİ GÖREV MECLİSİNDİR”
“Ben bir siyasi partinin genel başkanı ve Başbakan olarak benim vazifem bu diyaloğu sağlamak bu istişare zemini oluşturmaktı, neticede bu hasıl oldu. Anayasa ve içtüzük bundan sonra Meclis içinde yürütülmesi gereken süreçlerdir” açıklamasında bulunan Başbakan Davutoğlu, “Yürütme olarak biz görevimizi yapıp muhalefetle ortak bir zemin oluşturduk, şimdi görev Meclisindir. Bu çerçevede bundan sonra atılacak adımlar bağlamında TBMM Başkanımızı ziyaret ettim, kendisi ile yaptığım görüşmede iki değerli siyasi liderle mutabık kaldığımız konuları kendisine aktardım. Bundan sonra bu sürecin işlemesi için Meclis mekanizmalarının çalışması gerekir, gerek Anayasa Uzlaşma Komisyonu gerekse içtüzükle ilgili komisyon oluşması için TBMM Başkanımızın devreye girmesi bütün partilere bu konuda çağrı yapmasının uygun olacağı kanaatimi kendilerine ilettim. Şimdi Sayın Meclis başkanımız kendi taktirleri ile partiler arasında bu konuda oluşan mutabakatı hayata geçirmek üzere gerekli adımları herhalde atacaktır” ifadelerini kullandı.

“BÖYLE BİR DÖNEMDE TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK GÜCÜ DEMOKRASİSİDİR”
Meclis çatısı altında her şeyin konuşulması gerektiğini, Meclis çatısı dışında meşruiyet çizgisinden ayrılmamak gerektiğini kaydeden Davutoğlu, “Etrafımızda bir ateş çemberi var, ülkeler ciddi sarsıntılar geçiriyorlar, bir depremin yapabileceği sarsıntının yapabileceği sarsıntının çok kapsamlısını devletler etrafımızda yaşıyor. Böyle bir dönemde Türkiye’nin en büyük gücü demokrasisidir, Türkiye’nin en büyük gücü insan hak ve özgürlüklerine dayalı siyasi sistemi olmalıdır. Böylesi bir kritik süreçte Türkiye’nin en büyük makamı, dönüp geleceğimiz, sığınacağımız, İstiklal Harbinde sığındığımız makam neresiyse sığınacağımız makam orasıdır, o da TBMM çatısının altıdır. Devletimiz işgal altına alınmışken, topraklarımız düşman işgali altındayken bugün Ulus’taki Meclis binamıza sığınmıştık ve orada Cumhuriyetimiz inşa edilmişti. Şimdide bütün bu zorluklar içinde bizim nihai odağımız, demokrasimizin makamı TBMM’dir.

Burada milletimiz yüzde 97,5 nispetinde temsil edebiliyor, bu modern demokrasilerin ulaşmayı özlemle duyduğu bir orandır. Yüzde 85 katılım Avrupa demokrasilerinde görülen bir katılım değildir, bütün bunlar bizim en büyük gücümüzdür. Bütün siyasi partilere bir çağrıda bulunuyorum; ne konuşacaksak bu çatı altında konuşalım, nezaket içinde, saygı içinde, milletimizin örfünden gelen zarafet içinde, modern çağdaş demokrasinin kuralları içinde bu çatı altında her şeyi konuşalım. En aykırı fikirleri saygı ile dinleyelim, birbirimize zarif bir şekilde muhalefet edelim, bu çatı altında her şey konuşulsun ama bu çatı dışına çıkıldığında meşruiyet çizgisinden ayrılmayalım, halkımızda konuştuğumuzda hepimiz aynı dille demokrasiyi, insan hak ve özgürlüklerini, yeni bir anayasayı bu çerçevede savunalım. Bunları bir kutuplaşma, zıtlaşma vesilesi değil, birleşme vesilesi olarak görelim. Teröre, şiddete kim tevessül ederse ona karşı hep beraber omuz omuza duralım, yeni anayasayı bu anlamda da bütün toplumsal mutabakatın oluşacağı bir zemin olarak görelim. Ümit ederim Sayın meclis Başkanımızın yapacağı çağrıya bütün partiler olumlu cevap verir hep beraber bir araya geliriz, kendi siyasi ideolojilerimizin ötesine geçerek milletimizin ve gelecek nesillerin asırlarca onurla ‘bu benim anayasam’ diyebileceği bir metni gelecek nesillere büyük bir miras olarak bırakacak bir çaba içine girelim. Bu yapılabilecek en büyük reform olur” dedi. 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.