Dadaşlar diyarı Erzurum, 16 Şubat 1916 yılında Rus’lar tarafından işgal edilmiş “Kara Günler” olarak adlandırılan bu esaret günleri iki yıl sürmüş, 12 Mart 1918 yılında şehre giren Kazım Karabekir Paşa Komutasındaki şanlı ordumuzun, ay yıldızlı bayrağımızı bir daha inmemek üzere Erzurum semalarında dalgalandırmasıyla birlikte kara günler, acı hatıralarıyla birlikte şehrin hafızasında yerini almıştır.
12 Mart 1918 yılında şehirde 8000 kişinin kaldığı düşünüldüğünde işgal yıllarında yaşanılan bu acıyı tatmayan hiçbir Erzurumlu aile yok gibidir.
Nesilden nesile anlatılan bu “Kara Günler” Erzurumlunun genetik kodlarında ezelden beri var olan vatan, bayrak, istiklal gibi ulvi duyguları daha da olgunlaştırmıştır.
23 Temmuz 1919 yılında ev sahipliği yaptığı tarihi kongre ile ülke savunmasında yerini alan Erzurum, Gazi Mustafa Kemal’i hemşerisi ve milletvekili yaparak Kuvay-i Milliye ruhuna sahip çıkmış, milletçe emperyalist güçlere karşı verdiğimiz Milli Mücadelenin ilk adımlarının atıldığı şehir olmanın gururunu yaşamıştır.
Aradan geçen bir asra rağmen emperyalist güçlerin ülkemiz üzerindeki emellerinin değişmediğini, kanla irfanla kurmuş olduğumuz Türkiye Cumhuriyeti’ni bölmek parçalamak ve ortadan kaldırmak girişimlerinin devam ettiğini görmekteyiz.
Tarih’in “geçmişi unutanlar için bir hatırlatma” olduğu gerçeğinden yola çıkarak geçmişte yaşananları unutmamak ve gelecek nesillere tüm detaylarıyla anlatmak durumundayız.
Ülkenin farklı şehirlerinde yaşayan Erzurumlular tarafından her yıl kutlanan 12 Mart kurtuluş etkinlikleri bir takım eksikliklerine rağmen 1918 ruhunu yaşatmanın ve hatırlatmanın bir göstergesidir.
Bu düşünce doğrultusunda 12 Mart günü yapılan etkinliklerin tarihi gerçekler ışığında daha bilimsel ve çağdaş normlara uygun bir şekilde tertiplenmesini arzulamaktayız
“Matem-i neşe” içerisinde kutlamamız gereken 12 Mart günleri, Ermeni askeri rolüne sokulmuş garibanların, sözde milis kuvvetleri tarafından, kazma, kürek, balta ve sopalarla kovalandığı mizahımsı bir yapıdan arındırılmalıdır.
Bu günlerde, Ermeni komitacılar tarafından soykırıma uğrayan 52.000 şehidimizin anlatıldığı, uluslararası nitelikte toplantılar düzenlenmelidir.
Çekilen bu acıların sergilendiği “Türk Soykırım Müzesi’nin olmaması şehrimiz için büyük bir noksanlıktır.
Tarihe tanıklık eden Mürsel Ağa Konağı ve Ezirmikli Osman Ağa konaklarının bulundukları yerlerde o günlerde yaşananları anlatan bir anıtın yapılması şehir olarak beklentilerimiz arasındadır.
İşgal yılları arasında kardeş Azerbaycan’dan gelerek Erzurumluların yardımına koşan Bakü Cemiyet-i Hayriyesi’nin fedakâr evlatlarına karşı vefamızı ödediğimiz söylenemez.
Bu cemiyetin sembol ismi olan ve Ermeni çeteleri tarafından acımasızca şehit edilen Genceli Seyidov’a ait sembolik bir anıtın yapılmaması ve Gence ile Erzurum’un kardeş şehir olarak hala ilan edilmemesi vefa konusunda kendimizi sorgulayacağımız bir durumdur.
Ermeniler tarafından hunharca katledilen 3000 şehidimizin bulunduğu “Yanık Dere Şehitliği” ilgisizlik ve bakımsızlıktan dolayı ecdadın kemiklerini sızlatacak durumdadır.
Haklı davamızın en büyük ispatlarından biri olan Yanık Dere Şehitliği’nin hazırlanmış olan yeni projeyle ortaya çıkarılması ve tanıtılması gerekmektedir.
Cumhuriyetimizin 100.yılında şimdiye kadar ihmal edilen eksikliklerin tamamlanması ve yeni projelerin hazırlanıp hayata geçirilmesi hedeflerimiz arasında olmalıdır. Bu bağlamda, işgal yıllarında yaşanılan soykırımı veya esir edilip sürgüne gönderilenlerin hatıralarını konu alan filmler hazırlanması ve bu konuları anlatan hikâye ve roman yarışmaları düzenlenmesi yine önceliklerimiz arasında bulunmalıdır.
Her yıl kutladığımız 12 Mart günlerinin heyecanı yalnız sevinç ve neşe ile sınırlı kalmayıp bu günlerin manası ve ruhu en iyi bir şekilde idrak edilmelidir diye düşünmekteyiz.
Kurtuluşumuzun 105 yılında bir hilâl uğruna toprağın kara bağrına düşen şehitlerimizi rahmetle anıyor, bizlere bağımsız bir ülke bırakan yüce ecdadımızın aziz hatıraları önünde saygı ve tazimle bir kez daha eğiliyoruz. ERDAL GÜZEL